ep seventeen

761 90 45
                                    

"Felix, Yoon, Hyunjin, Jeongin siz benimle geliyorsunuz. Minho; Changbin, Seungmin ve Jisung sende."

"Hyung bu çifte kumruları nasıl ayırırsın? Tanrı korusun lanetlenirsin bak."

Changbin'in sözleriyle üzerine doğru yürümüştüm hızlı adımlarla. Minho beni durdurmuştu.

"Sizin haddinizden bir o gelir de ondan Changbin. Yoon'u kızdırmayı da bırakın artık."

Chan'a küçük bir parmak kalbi yapıp göndermiştim.

"Sonunda beni anlayan bir insan."

"Beni unutuyorsun sanki."

Minho'nun kulağıma dolan fısıltısı tüylerimi ürpertmiştim.

Diğerlerine çaktırmamak için sahte bir gülümseme sunmuş Felix'in yanına geçmiştim.

Sinsi bakışları yine üzerimdeydi. Başımı başka yöne çevirmiş dikkatimi Chan'a vermiştim.

"İki ekibiz biliyorsunuz. Bölük bir ve bölük ikinin arasına katılacağız. Emirleri onlardan almayacaksınız. Minho ve beni dinlemeniz yeterli olur. Ne kadar insan bulursanız bu durumdan o kadar kolay kurtuluruz."

Hepimiz onu onaylamış bizim için ayrılan arabalara binmiştik.

Chan şoför koltuğuna, Jeongin de ön koltuğa oturmuştu. Arabanın arkası küçük bir kamyonetti.

Bende tam olarak Hyunjin ve Lix'in arasındaydım.

"Sabah nereye kayboldun?"

İşte başlamıştık.

"Erken kalktım. O yüzden dışarı çıktım."

İnanmamış gibi mırıltılarıyla beni süzmüş başını cama çevirmişti. Diğer tarafa dönmemle karşılaştığım sinsi bakışlarla korkmuştum.

İki parmağını gözlerine götürmüş sonra bana çevirmişti. Tanrı'ya yemin olsun ki deliydi bunlar. Şükürler olsun ki biri diğer arabadaydı.

Sanırım Minho ile rahat rahat görüşemeyecektik bile.

Silahlarımızı kuşanmış yavaş adımlarla şehre girmiştik.

İnsanlar son gördüğümüz halindeydi. Bize gerek kalmadan askerler insanları toplamaya başlamıştı.

Biz olası bir ani durum için buradaydık.

Omzuma kolunu atan Lix'le başımı ona çevirmiştim.

"Yoon bizim evimizin sokağına geldik. Benimle gelecek misin?"

O diyene kadar nerede olduğumuzun farkında bile değildim.

Başımı yavaşça sallamış onu onaylamıştım.

Önünden geçtiğimiz market, mağaza Minho'yu ilk bulduğum zamanları hatırlatıyordu bana.

Evin kapısının önüne gelmemizle Felix elimi sıkıca tutmuş birlikte içeri adımlamamız sağlamıştı.

Kırık kapıdan içeri girmemizle tüm hatıralarım gözümün önündeydi sanki. Soğuk fayansta uyandığım anları ya da. Burnuma gelen koku yine midemi bulandırıyordu. Elimi ağzıma kapatmıştım Felix gibi.

"Odamızdaki eşyalarımızı alıp çıkalım buradan olur mu?"

Onu başımla onaylamış hızla odamıza girmiştik. Hemen pencereleri açmıştım. Bu pencereye geldiğim anlar doldu bir anda aklıma. Her şey o kadar saçmaydı ki. Yatağımın yanına koyduğum sırt çantamın içindeki kitaplarımı boşaltıp benim için anlam ifade eden eşyalarımı doldurmuştum. Yatağım son bıraktığım gibi duruyordu. Küçük ayıcığım o gün bıraktığım gibi komodinimdeydi. Onu da çantamın içine koyup odada gezdirdim gözlerimi. Felix de çantasını doldurmuş buruk bakışlarıyla bana bakıyordu. Uzattığı elini tutup odadan çıktım. Bu buraya son gelişimizdi.

Aklıma gelen şeyle bir anda durmuştum.

"Lix yatak odalarında albümümüz vardı. Onu da alalım."

Beni onaylamış oraya ilerlemiştik birlikte.

Siyah dolabın kapağını açtım yavaşça. Onlar getirmeden bizim albümü almamızın doğru olmadığını söylerdi bana. Hiçbir zaman kendi ellerimle bu dolabı açmamıştım.

Katlanmış ütülü kıyafetleri ile karşılaşmak her şey rüya deseler inanmamı sağlayacaktı sanki. Yerini bildiğim albüme uzandı ellerim. Onu oradan çıkartırken alttan çıkan küçük albüm şaşırtmamıştı beni. Biliyordum. O albümün burada olduğunu Hyunjin ile karşılaştığımızdan beri biliyordum.

Yatağın üzerine oturup albümü açmamla Felix de yanıma oturmuştu. Küçük olan albüm diğerine kıyasla daha eski ve yıpranmıştı. Dış cildi yanmıştı. İlk sayfayı açmamla karşıma çıkan ailemden başkası değildi. Gözlerim doluyordu her bir sayfada. Felix'in de benden farkı yoktu.

Diğer sayfalarda Hyunjin de bize eşlik ediyordu. Kapıdan içeri giren bedenle dikkatimizi ona vermiştik.

"Neredesiniz siz Tanrı aşkına?"

Elimizdeki fotoğrafları görmesiyle şaşkın bakışları üzerimizde dolanıyordu. Dolan gözleri de kaçınılmazdı bundan sonra.

Albümü kapatıp çantama atmıştım. İkisini de kendime çekip sıkıca sarılmıştım.

"Ağlamayın küçük bebekler. Hadi gidelim buradan. Geçmişimizi kapatıp bir kenara alalım. Yeni sayfalar bizim elimizde hmm?"

Çantamı sırtıma almış önden ilerlemeleri omuzlarından ittiriyordum. Güçlü olmam gerekiyordu. Hepimiz için gerekliydi bu. Güçsüz olmam hiçbir şeye yaramayacaktı şu andan itibaren.

Chan ve Jeongin'i arabada ve kamyonetin arkasında olan insanları görmemle neler olduğunu anlamıştım. Onlara ne kadar kızsalar da yaşayacak olmaları buruk bir mutluluk veriyordu sanırım. Aileleri o testlere bilerek götürmüştü onları.

Arabanın kapısını açıp cam kenarına oturmuştum.

İkisinin de omzunu sıktım.

"Her şey iyi olacak."

Chan başını sallamıştı. Sanki bunun söylenmesine ihtiyacı varmış gibiydi. Jeongin küçük bir tebessüm sunup elimi sıkmıştı.

Hyunjin ve Felix'in de binmesiyle arabayı hareket ettirmişti.

Yolumuz uzundu. Çantamdan çıkardığım kulaklarımı takmış sevdiğim çalma listesini açmıştım telefonumdan. Felix omzuma başını koymuş uyumaya çalışıyordu. Hyunjin'de ona yaslanıp uyuyordu. Jeongin ön koltukta endişeyle camdan arkadaki bedenleri kontrol ediyordu. Chan'la konuşuyorlardı bazen.

Gerçeği öğrendiklerinde hepsi yıkılmıştı. O şerefsizi sorgularken her şeye ulaşmıştık. Ailelerinin attığı imzayı bile görmüştük. Bizi sahiplenen kişiler ise üsten emekli olmuştu. Ailemizi de tanıyorlardı. Kaçtığımızı görünce bizi sahiplenmişlerdi. Nasıl hafızamızı kaybettiğimizi bilmiyorduk ama. Belki şoktan dolayı olmuştu.

Müzik dinlemenin beni bu kadar rahatlatacağını bilmiyordum. Defterime tuttuğum şarkı sözlerini okurken yüzümde bir tebessüm dolaşıyordu. Sanırım bir şeyler yavaşta olsa eskiye dönüyordu.

Geçen günlerde çoğu insan eski haline dönmüş, şehir yavaş yavaş yenileniyordu.

"Lee Yoon. Başkan sizi çağırıyor."

Genç bir çocuğun bana seslenmesiyle ona dönmüştü bakışlarım.

"Arka bahçede. Sizle konuşmak istiyor."

Tuhaf gelse de başımla onaylamış adımlarımı arka bahçeye yönlendirmiştim.

Bahçe bomboştu. Bodrumdan duyduğum seslerle oraya yönelmiştim. Birileri konuşuyordu sanırım.

Kapıyı açmam ve ensemde hissettiğim sızıyla gözümün kararması ve kendimi yerde bulmam bir olmuştu.

Eğer beğendiyseniz yorum yapmanız ve oy atmanız beni çok mutlu eder. Şimdiden teşekkür ederim. ♡

Amaris

Sunshine • Lee KnowHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin