ep twelve

1K 104 157
                                    

Geçen onca günden sonra yüzüme bile bakmıyordu. Bana kızgın ve kırgın olduğunu biliyordum. Hyunjin ve Felix'in de ondan farkı yoktu.

Odadan çıkmadan güçlerimi geliştirmek için uğraşıyordum. Yatağımdan başka bir şey kalmamıştı etrafımda, ne bulduysam yok ediyordum. Bir kaç gündür yaptığım sadece buydu. Hepsi çalışmaya devam ediyor ve onlara birlikte savaşacağımızın haberini vermemi bekliyordu.

Hâlâ emin olamıyordum. Korkuyordum. Cesaretim yok olmuş korkaklık sarmıştı tüm bedenimi, bu yüzden fikrim sürekli değişiyordu. Net bir kararım yoktu.

Bağrışma seslerini duymamla koşarak çıktım odadan.

"Bırak beni Chan. Size gideceğimi söyledim. Bu kadar beklemem fazla bile."

Minho dış kapıyı açmak için elinden geleni yapıyor ve gitmeye çalışıyordu. Yapmak istediklerimde haklı mıydım gerçekten? İnadı tutmuştu ve gidecekti biliyordum. Onun güvenini ve sevgisini kaybetmek değecek miydi her şeye? Bencillik mi yapıyordum gerçekten?

Hareket etmeliydim, korku hiçbir şeyi düzeltmeyecekti. Sesli bir nefes vermiştim pes ederek. Bedenlerinin üzerinde teker teker hakimiyet kurarak koltuklara bıraktım hepsini. Şaşkın şaşkın bakıyorlar ve konuşmamı bekliyolardı.

"Teklifinizi kabul ediyorum ama oluşacak en küçük aksaklıkta beni durduramazsınız."

Cevap vermelerini beklemeden Minho ile kaldığım odaya girdim. Yatağa bedenimi bırakmış yorganı başıma çekmiş uyumak için hazırlanmıştım.

Odaya geleceğini biliyordum. Açılan kapı da düşüncelerimi doğrulamıştı. Yatakta oluşan hareketlilikle yanıma uzandığını anlamıştım. Nefes sesleri kulağıma dolan tek şeydi.

İkimiz de konuşmaya cesaret edemiyorduk belki de. Yorganın içine girmesiyle kollarını da belime sarmıştı.

"Teşekkür ederim. Bize inanmayı seçtiğin için."

Kulaklarıma dolan sesi gözlerimi doldurmuştu. Belindeki elinin yardımıyla beni kendine çevirdi. Gece lambasının aydınlattığı yüzünü gülümseyerek görmek içimde bir şeyleri sıkıştırmıştı sanki.

Ellerini yanağımda gezdirdi usulca. Sessizce ağladımın farkında bile değildim.

"Korkuyorum... Korkuyorum Minho."

Küçük tebessümünü bana sunup yanağımı okşadı.

"Korkun kötü bir şey değil Yoon. Her ne olursa olsun birlikte olmalıyız. Böylece korkuyu bir kenara atacak gücü birbirimizden bulabiliriz."

Dudaklarımı iki eliyle germiş gülümsememi istemişti.

"Ağlama artık."

Başımı göğsüne gömdüm. Kaç gündür kokusuna bile hasret kalmıştım. Onunla bu şekilde kavga etmemiz ikimizi de yaralamıştı. Bu yaraları saracak kişiler yine bizdik ama.

Uykunun kollarına bırakmıştım uzun zaman sonra derin bir nefes alarak.

Gözlerimi açtığım yer yine o araziydi. Başımı sağa yatırmış Hyunjin'e bakışlarımı göndermiştim.

"Alıştırma yapmalıyım. Sizde öyle tabii ki."

Herkes dağılmıştı bile. Koluma atılan omuzla başımı çevirdim sağıma.

"Kendine gelmişsin sonunda Yoon."

Omzumdaki koluna vurdum onu uzaklaştırmak için.

"Dalga geçme Felix. Kaç gündür yüzüme bakmıyordun. Konuşmuyorum seninle."

Sunshine • Lee KnowWhere stories live. Discover now