6.

14.8K 603 24
                                    

Gözlerimi hiç kırpmadım. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte yataktan kalkarak üzerimi değiştirdim ve ilk iş olarak Suri'nin odasına adımladım. Neden bilmiyorum ama Zayn'e karşı öfkeli hissediyordum. Zavallı Suri, kim bilir ne kadar üzülecek..

"Suri?" Gözleri kapalıydı ve ellerini birleştirerek tombul yanağının altına sıkıştırmıştı. Beni duymadığını farkedince eğilip yanağını öptüm. "Tatlım?"

Gözlerini kırpıştırıp ellerini iki yana açtı, küçük bedenini gerdirerek esnerken gülümseyerek onu izliyordum. Gözlerimiz buluştuğunda yüzünde oluşan gülümseme eşliğinde kucağıma tırmandı. Kolumu onun ufacık bedeninin çevresine sarıp alnını öptüm.

"Üzerimi değiştirmek için gitmek zorundaydım, bunun için üzgünüm."

Cümleme karşılık olarak kucağımdaki yerini bozdu ve kollarını boynumun çevresine sararak bacaklarını iki yanımdan sarkıttı. Beline sarılıp saçlarını geriye iterek alnıın öptüm, babasının tutumlarından şimdiden nefret ediyordum. Sarmaş dolaş oturup hiçbir şey yapmadan beklerken Bayan Susan içeriye girip dik gözlere bizi süzdü.

"Günaydın." dedim her şeye rağmen, bu evde birileriyle anlaşmak için fazla beklemeye tahammülüm yoktu. Bayan Susan kırık bir gülümseme gönderip Suri'yi kucağımdan aldıktan sonra bana döndü.

"Kahvaltı için hazırlanmamız gerekiyor, izninizle."

Anladığımı belirtmek için başımı sallayarak elbisemin eteklerini topladım ve Suri'ye el salladıktan sonra uzun merdivenleri inmeye başladım. Gergin hissediyordum, acaba Bay Milward'ı arayıp bir buluşma istesem mi diye düşünüyordum. Bu evde delirmeye başlamak işten bile değildi.

"Günaydın Madam Margaret," gülümseyerek mutfağa girdiğimde Madam Margaret kahvaltının son hazırlıklarını yerine getiriyordu, göz göze geldiğimizde sanki selam vermem son derece garip bir şeymiş gibi gözlerini kocaman açmış beni süzerken sabahın ilk gerilmesini yaşamıştım bile. "Size yardım edebilir miyim?"

Hizmetçilerle bakışmaya başladıklarında yanlış bir şey söylemiş olduğumu farkederek bakışlarımı yere indirdim fakat yine de sözümden dönmeyecektim. Şaşkın bakışların arasından sıyrılarak tezgahın üzerinde duran tepsilerden birini kaptım ve salona doğru yürümeye başladım. Akşam yemeği salonda yenildiğine göre sabah kahvaltısı da salonda yapılacaktı fakat başka planlarım vardı.

Bahçede duran gösterişli masayı temizleyerek kahvaltılıkları üzerine dizmeye başladım, yanımda duran kızlarsa bana oldukça tuhaf bakıyordu. Halbuki ben burada yanlış bir şey göremiyordum. Kahvaltı masasını hazırladıktan hemen sonra içeriye girerken Bay Malik ile karşı karşıya kaldık. Sanırım evdeki bu yeni düzenden o da hoşlanmamıştı.

"Günaydın efendim," bakışlarım mahcuplukla dolunca dudaklarımı ısırıp yere baktım. "Havanın güzel olduğunu düşünmüştüm, dışarda yemek iyi bir-"

"Sana da günaydın, kızım." Yüzünde oluşan o koca gülümsemeye afallayarak baktım, oysaki benden hoşlanmadığını düşünmüş ve kendimi en kötüsüne hazırlamıştım. Fakat Bay Malik sadece gülümsüyor ve gözlerime çok daha sıcak bakıyordu. Başımı eğerek elimdeki tepsiyi mutfağa götürdüm. Bahçeye çıkmak için harekete geçtiğimde merdivenlerdeki bakışlarını farkettim Ona karşı nasıl bir tepki vermem gerektiğini bilmiyordum ama birilerinin kravatının düzgün olmadığını söylemesi gerekiyordu.

Bana kızgın olduğunu biliyordum, evde yaptığım değişimlerden hoşlanmamıştı. Hatta bununla da kalmamış bana ciddi anlamda uyuz olmuştu, gözlerinde yakaladığım tepki ancak böyle açıklanırdı. Merdivenin başında öylece durmuştu, birkaç adım atıp yanına çıktım ve gözlerine bakabileceğim mesafede durarak yutkundum. Utanıyordum, bakışlarımı yere indirip indirmeme konusunda emin değildim fakat parmaklarım istemsizce kravatını düzeltmek için harekete geçmişti bile.

"Yaptıklarından hoşlanmadım." Buna hazırlıklıydım zaten, ellerimi omuzlarında gezdirip takımını düzeltiyor gibi yaptım.

"İyi görünüyorsunuz, akşam kaçta gelirsiniz?"

Burnundan soluyarak gözlerimizi birleştirdi. "Hoşlanmadım dedim Eva."

"Yanlış yaptığımı düşünmüyorum bu yüzden size karşılık vermeyeceğim."

"Hareketlerine dikkat etmezsen iyi anlaşamayız, biliyorsun."

"Size yanlış yapmadığımı söylemiştim, bunun için özür dileyecek değilim."

"Eva-"

"Efendim, Bay ve Bayan Malik sizi bekliyor."

Bunun üzerine hiçbir şey söyleyemedi, onun bu gergin havasından nefret etmeye başlamış ve şimdiden bu oyundan sıkılmıştım. Uzattığı koluna girmeden merdivenleri indim ve bahçeye doğru yürüdüm. Herkes masadaydı, tek eksik bizdik ve göze batıyorduk.

"Günaydın," dedim Bayan Malik'e gülümseyerek. Neden bilmiyorum ama, bu sabah herkes daha iyi görünüyordu ve daha kontrollü.

Bayan Malik içten bir gülümseme verince üzerimdeki gerginlik uçup gitmişti. Nedense onun iyi bir kadın olduğunu düşünüyor ve biraz daha iyi hissediyordum. Sorunsuz bir kahvaltı istediğimden Zayn'le göz teması kurmaktan kaçındım ama içten içe üzülüyordum da. O yalnız ve yardıma muhtaç bir adamdı.

"Akşama görüşürüz." Masadakilerin yanında yanağıma kondurduğu zoraki öpücük bile nedense iyi gelmişti, yerimden kalkarak dış kapıya kadar onunla yürüdüm ve çantasını alırken gözlerimi üzerinden çekmedim.

"Seninle bu konuyu sonra konuşacağız."

"Hiç sanmıyorum."

"Ne demek hiç sanmıyorum?" Gözlerimizi birleştirdiğimiz an sesli bir şekilde yutkundum, bu kadar çok sinirlenmesi için herhangi bir şey yapmamıştım. "Bay Milward senin iyi bir kız olduğunu söylemişti, fakat görüyorum ki, sen hiç de-"

"İyi bir kız olmakla kurallara uymamak arasında çok fark var."

"İyi kızlar kurallara uyarlar Eva."

"O halde iyi kız olmak istemiyorum Zayn."

"Sen bana karşı mı geliyorsun?" Kollarını göğsünde birleştirip başını yüzüme doğru eğince ben de kollarımı göğsümde birleştirdim ve başımı dikleştirdim.

"Evet, sana karşı geliyorum."

"Akşama gelince Bay Milward ile konuşacağım küçükhanım."

"Senden önce ben arayacağım, emin olabilirsin."

"İyi!"

"İyi!"

Sırtımı dönüp salonun ortasına kadar yürüdüm fakat gözlerini hala üzerimde hissediyordum, dahası, ailesi bizi şüpheyle süzüyordu. Tekrar geri döndüğümde şaşkınlıkla değişen yüz ifadesiyle karşı karşıya kaldım. Bir karar vermek zorundaydım, bu yüzden gerisin geriye dönerek adımlarımı hızlandırdım ve yolun yarısını koşarak boynuna atladım. Şok olduğunun farkındaydım, hiçbir tepki vermiyordu çünkü. Yine de, her şeye rağmen onunla kötü olmak istemezdim.

"Bize bakıyorlardı," dedim bakışlarımı ondan kaçırırken. "Bunu yapmak zorundaydım."

"Çok aptalcaydı," çantasına uzandıktan sonra kapıya yöneldi fakat sonra duraksadı ve iç çekerek bakışlarını düşürdü. "Rahat dur Ufaklık," parmakları başımın tepesine konmuş kahküllerimi karıştırırken zoraki gülümsedi. "Beni yapmak istemediğim şeylere zorluyorsun."

"Ben hiçbir şey yapmıyorum." Yanağımı sıkmak için elini indirdiğinde bileğini yakaladım. "Sadece olduğum gibi davranıyorum ve senin hayat şartların beni daha ilk günden zorladı."

"Sana alışmanın kolay olduğunu mu sanıyorsun?" Elini çekerek bakışlarını yeniden ciddileştirdi. İlk defa canımın yandığını hissediyordum fakat bakışları ya da tavırlardı değil, cümleleriydi ağır olan. Bana alışmanın zor olduğunu söylerken oldukça samimi görünüyor ve cümlesinin arkasında duruyordu. Hiçbir şey söylemeden çekip gittiği için sap gibi kalmak yerine masaya dönmeyi tercih ettim, Suri ile geçirilmesi bir gün beni bekliyordu..

Ufaklık | zm Onde as histórias ganham vida. Descobre agora