23

7.5K 362 96
                                    

Hayatımda daha önce tatmadığım ne varsa hepsini dün geceye sıkıştırmıştım sanki, öylesine dolu, öylesine güzel bir gece geçirmiştim ki ömrümün sonuna dek unutamayacaktım. Özellikle de onu ve bana yaptıklarını. Tenim, üzerinde hala parmakları dolaşıyormuşçasına kavrulurken gözlerimi usul usul araladım, bunun bir rüya olmasından korkuyordum belki de.

Ve sanırım öyleydi de. Hepsi aptal birer rüyaydı.

Yatak bomboştu. Hayal kırıklıklarımın ilki bununla başlarken üzerime yapışan geceliğin kumaşıyla devam etti, ansızın düşen yüzüm ve etrafa bir arayış içinde bakan gözlerim sonuçsuz kaldığında çaresizce somurtarak yatağın içinde doğruldum. Bu haksızlıktı, tüm o yaşananlar rüya olamayacak kadar gerçekti. Tıpkı, banyodan yükselen kahkaha sesleri gibiydi aynı.

Banyodan yükselen kahkaha sesleri mi?

Vücudum ani bir refleks vererek ayaklarımın üzerinde dikelecek gücü toparladığında kulaklarım halen duyduklarımı idrak edecek seviyeye ulaşmamıştı, gerçekten de banyoda Suri ve Zayn mi vardı yani? İnanması güçtü, o ikisini kahkaha atarken bir arada görmek.. "Anne!" Suri'nin şakıyan küçük sesi odayı kapladığında gözlerim banyo kapısında dikelen ıslak ve neredeyse tamamen çıplak baba kıza çevrildi, kucağında tuttuğu havlunun içinde hala oyun arayışı içindeki kız çocuğu kollarını bana uzatırken Zayn'in yüzündeki şaşkınlık dolu ifade, birazdan sorguya çekileceğimin sinyallerini veriyordu. "Siz, ikiniz." Hatta şimdiden başlamıştık sanırım. "Ne zamandan beri?.." kendi kendine konuşur gibi, Suri'nin bana seslenme şeklini kafasında defalarca kez tartarak imkansızlık yüzdesini bulduğunda gözleri faltaşı gibi açılmıştı. "Anne!" Mırıldanarak kollarıma gelebilmek için kendiyle küçük bir savaş içine giren ıslak Suri'yi Zayn'in kollarından alarak yatağa taşırken hala banyo kapısında dikelmesi dikkatimden kaçmamıştı, onu gerçekten görmüyor gibi davranarak yatağın üzerine bıraktığı kıyafetleri kızımızın üzerine geçirmeye başlamıştım, Suri hassas bir çocuktu ve her an herhangi bir nedenden ötürü hastalanabiliyordu, Zayn ise.. sanırım onun için yapılabilecek fazla bir şey yoktu, ilerleyen zamanlarda beni daha çok tanıdıkça şaşıracak çok şeyi olacakmış gibi hissediyordum.

"Odandaki tarağı alıp bana getir tatlım." Eğilerek Suri'nin yanağını öptüğüm esnada dile getirdiğim bu cümle ile odadan hızla fırlayan Suri'nin yokluğu çok kısa bir an içinde gerginliğimi geri getirirken kollarını göğsüne kavuşturan ve hala ıslak olan adam yaslandığı pervazdan ayrılıp üzerime gelen birkaç adım attığında ipleri koparmıştım, beynim öylesine hızlı işliyordu ki, kapıyla aramdaki mesafeyi tamamen ortadan kaldıracak o şeyi yaptı. Gözlerimin tam önünden geçen kolu, tahta kapıyı ufak bir gürültüyle kaparken boştaki elinin parmakları arasında tuttuğu şeyi, dün geceden kalma ve hala nereden geldiğini bilmediğim, yarı çıplak hissettiren üzerimdeki geceliğin eksik parçasını havaya tuttuğunda nefesim kesilmişti. Tek kaşını kaldırmış, beni köşeye sıkıştıran ve bundan son derece keyif alan mimiklerini sergilerken bir adım geriledim, işte şimdi fena köşeye sıkışmıştım.

"D-demek.. rüya değildi.." İç sesime fısıldamak yerine dışıma fısıldadığım an elde ettiği bir diğer koz ile kahkaha atarak son vuruşunu yaptığında ağzımdan kaçan ufak bir çığlık ile yatağın üzerine sırt üstü düşmüştüm, vakit kaybetmeden, belinde her an düşme tehlikesiyle karşı karşıya olan havlusunu umursamadan üzerime yerleşip parmaklarıyla bir bacağımı yakaladığında kalbim dudaklarımda atıyordu sanki. "Demek 'Anne' ha?" Titrek nefeslerime ve şok içindeki suratıma aldırış etmeden gülümsediğinde parmakları geceliğimin altına kadar sinerek kalçama ulaşmayı başarmışlardı. "Bana bunu ne zaman söylemeyi planlıyordun acaba?" Korku ile, biraz daha geriye gitmeyi düşündüğüm o an, sanki her şey gayet normalmiş gibi dudaklarıyla dudaklarımın üzerini okşadı. Parmaklarının arasında tuttuğu sütyen başımın yanına düşerek elinin boş kalmasına sebep verirken kalçamda gezinmeye çalışan elinin uzantısını sarıldı parmaklarım, üzerimdeki hakimiyet duygusunu sevmeye başladığımı hissediyordum, dudaklarım ilk defa dudakları yerine dilinin baskısına maruz kaldıklarında hiç zorlanmadan onları aralamıştım lakin, böylesine derinleşen bir öpücüğü tek bir şey sona erdirebilirdi.

"Baba?" Suri'nin ansızın açtığı kapı ve içeriye dalışı, üzerimdeki adamın korkuyla yerinden sıçramasına ve yataktan düşerek yere kapaklanmasana sebep olduğunda yakaladığım ilk şeyi, dün geceye ait tek hatıramız olan sütyeni örtülerin arasına saklamayı başarmıştım fakat Zayn'in benim kadar şanslı olduğunu söylemek güçtü. Yapabileceğim ilk şeyi yapmak için düşünecek kadar bile vaktim yoktu, bedenim onun açılan ve her şeyini ortaya seren havlusunun vazifesini yerine getirmek için üstüne kapaklandığında, bacağıma değen şey ile irkildim. "Sakın bana o şeyin.." yatağın etrafını dolanıp Zayn'in diğer tarafına atlayan Suri, aramızdaki gerginliği arttırırken bacaklarıma değen o şey hareket etti ve sinsi gözleriyle gözlerimin içine baktı. "Sadece elim, Eva." Suri'nin bunu anlamayacağını düşünerek üzerinden kalkmaya çalışan bedenimi bırakıp küçük kızına yöneldi ve onu kollarının arasına alarak etrafında döndü. Derin nefesler alarak yatağa tırmanırken kendimi aptal yerine koymanın cezasını çeken yanaklarıma dokundum. Ben delirmiş olmalıydım! Böyle bir şeyi nasıl düşünebilirdim ki? Anında buz kesen avuç içlerim tüm yüzümü aralarına almadan önce gördüğüm son manzara, babasının kollarının arasında çırpınan ve kahkahalar atan küçük Suri'ydi. Zayn'in durmak bilmeyen ısırıkları ve gıdıklamalarından kaçmaya çalışması ise boşunaydı. 

Tüm bu karmaşa bitip de odada yalnız kaldığımız anda giysi dolabından çekiştirdiği bir kazağı üzerine geçirmekle meşgulken gözleri hala üzerimde dolanıyordu. Kollarımı çevreme sarıp hala çıplak hissettiren varlığımı ve utanç içindeki yüzümü saklama çabası içindeyken odamızın içini dolduran anlamsız gülümseyişi sinirlerimi bozuyordu doğrusu. "Bu kadar.." mırıldanarak olduğum yöne attığı adımları, ayaklarımın ucunda son bulduğunda diklenen tutumuna hazırlanmaya çalışıyordum. "Bu kadar hevesli olduğunu bilmiyordum." İki cebine giren ellerinin onu savunmasız bıraktığından haberi yoktu sanırım, o kriz ile elime geçen ilk yastığı suratına çalarken kahkahası yarıda kesilmiş ve sendelemesine sebep olmuştu. Elbette bu onun umurunda değildi fakat ben bir hayli eğleniyordum, etrafa saçılan tüyler ise cabasıydı tabi. 

Anlamsız bir sinirle kollarımı yakalayarak bedenimi kendine hapsetmeye çalıştığında direniyordum, ellerimi bırakması için çekiştirirken yakaladığı belimi sert ama kendinden emin bir tavırla karnına yapıştırdığında nefeslerim tükenmek üzereydi, omzumun üzerine sinen sıcak nefeslerini almak ise işleri daha da zora sokuyordu tabi. Sarsarak aynanın önüne taşıdığı bedenim, onun emrine itaat etmeme konusunda ısrarcı olsa dahi buna direnecek kadar güçlü değildi, sonuçta ben onun kollarının arasında, sırtım karnına yapışmış bir halde ayna karşısındaydım. Sakinleşmeye çalıştım, nefeslerim ciğerlerimi acıtacak kadar sertçe göğüs kafesimi döverken bile sessizce bedenimi kollarının arasında tutmaya devam ediyordu, dağılan saçlarım önüme düşerek onu görmeme engel olsa bile o bir şekilde gözlerimin içine bakışını sürdürüyordu Tanrım, her an ölebilirdim.. 

"Seni sevmiyorum." dedi ansızın, beklenti içindeki kulaklarım aksi bir cümle duymanın şaşkınlığı içinde uğuldarken bir kez daha yineledi. "Seni. SEVMİYORUM." dedi bu kez, kulağımın tam içine giren fısıltısı ile irkilerek kollarına biraz daha büzüldüğümü hissederken kalbim kırılmıştı, bu.. nasıl olabilirdi ki? Yaşanan onca şey?.. 

"Seni sevmiyorum, çünkü sana olan hislerimi anlatacak kelime seni seviyorum olamaz Eva." Bedenimi kendi çevremde çevirerek yüz yüze kalmamıza sebep olacak hareketi sergilediğinde gözlerimden her an birkaç damla süzülebilirdi, kalbim daha önce hiç böylesine bir ikilemde kalmadığından ne hissetmem gerektiğini dahi bilmiyordum fakat o yanımdaydı işte. "Aptal." dedi yarı çocuksu sesiyle, kolları çevremi kuşatıp bedenimi sakinleştirirken yeniden fısıldadı. "Bu sadece sevgi olamayacak kadar değerli, sevgili Eva." Dudakları dudaklarıma dokunmak amacıyla boyum kadar alçalırken bu sabaha dair son cümleyi kurdu. "Bu aşk, Ufaklık, aşk." 

"Ağlak, sümüklü ve Ufaklıksın, Eva." 




Millet!' Herkesin yeni yılı kutlu olsun! Sizler için en çok ilgiye sahip olan hikayeye bir bölüm daha eklemek istedim! Lütfen saçmalıklarımı göz ardı edin, sizleri seviyorum! Bu senenin sizlere uğur ve şans getirmesini, yaralarınızı ve acılarınızı sarmasını diliyorum! Umarım, sizler için yazdığım yeni hikayeleri de okur ve beğenirsiniz! Hepinizi seviyorum! 

Ufaklık | zm Onde as histórias ganham vida. Descobre agora