10.

13.5K 559 69
                                    

Unutamıyordum. Dudaklarının sıcaklığını unutamıyordum ve bu bana kocaman bir güne mal olmuştu. Ne ders dinleyebilmiş ne de ağzımı açıp tek kelime edebilmiştim. Sevinmem gerekirdi ancak hissettiğim tek şey hüzündü. Asla bir araya gelemeyeceğimizi biliyor olmak işleri daha da kötüleştiriyordu.

Öğle yemeğini onu ilk kez gördüğüm kafeteryaya gitmek yerine okulun kantininde geçiştirdim. Canım hiçbir şey yemek istemiyordu, birileriyle dertleşmek istiyordum ancak bu imkansız gibi bir şeydi, tek bir arkadaşım yokken bu gerçekten de imkansızdı. İç çekerek oturduğum yerden kalktığımda son dersin zili çalıyordu, kaç saattir burada oturuyordum ben?

İspanyolca sınıfındaki derse son anda yetişerek yerime geçtim ve masaların üstünde dolanan sınav takvimine göz attım, önümüzdeki hafta çok yoğun bir dönem bizi bekliyordu ancak daha şimdiden böyleysem önümüzdeki hafta ne olacağını az çok biliyordum. Sadece ufacık bir öpücüktü, neden bu kadar abarttığımı Tanrı bilirdi.

Okul çıkışı üzerime uzun ceketimi geçirip çantamı hazırladığımda kimsenin kalmadığını farkettim, herkes ne ara gitmişti bilmiyordum ama kapının girişindeki arabanın kime ait olduğunu biliyordum. O arabadaki adamı da. Ve bana yaklaşan adımlarını da. Endişe tohumları saçılan gözleriyle gözlerimi inceleyerek yüzündeki ifadeyi değiştirmeye çalıştı. "Eva?" Benim minik adımlarıma karşın attığı büyük adımlarıyla yanıma varması çok zaman almamıştı. "İyi misin? Solgun görünüyorsun."

Başımı usulca sallayıp gülümsemeye çalıştım, o gözlerimin içine böyle baktıkça ona aşık olmam kaçınılmazdı ancak bunu göremiyordu. Karşılığını alamayacak olduğum bir aşkı kaldıramazdım. Beni sevmediğini ve sevmeyeceğini bilmek işleri çıkılmaza sokuyor, kalbimi sıkıştırıyor ve aklımı bulandırıyordu. Sol elimin baş parmağıyla yüzük parmağıma takılan yüzüğü okşadım, yüzük bana aitti ama onu takan adam değildi. Ruhum karmakarışık bir girdabın içinde sürüklenip dururken kolunu omzuma sardı ve beni arabaya doğru yönlendirdi. Ön koltuğa otururken arabanın çevresini dolanışını izledim, benim aksime huzurlu görünüyordu bense onun bana verdiği sıkıntılarla yaşamaya çalışıyordum.

Eve varana kadar tek kelime etmedik, ne zamanki köşkün kapısına vardık işte o an konuştu. "Teşekkür ederim Eva." Bakışlarımı duraksayan gözlerine çevirdiğimde huzurla soludu. "Sana çok teşekkür ederim, bana bazı şeyleri geri verdiğin için."

Gülümseyerek önüme döndüm, ben bir şey yapmamıştım ki, sadece içindeki iyi duyguları tekrar çıkarmaya çalışmış ve biraz olsun başarmıştım. "Ben hiçbir şey yapmadım, hepsini sen ve Suri başardınız." Demir kapının açılmasını bekleyerek arabayı sürdü, içeriye girdiğimizde tekrar kapanan kapıyı izliyordum. "Sen olmasaydın yapamazdık." dedi en son, üstüne bir şey söylemedim çünkü konu uzasın istemiyordum. Zihnim yeterince dağınıktı ve onun yakınında oldukça toparlanamıyordu da.

"Hoşgeldiniz." Zayn'in annesi bizi kapıda karşıladığında kollarına atlayarak ona koca bir sarılma verdim. "Merhaba anne." Zayn'inkilere benzeyen yanaklarını öptükten sonra arkadan gelen babasına yaklaştım ve onun anneminkine göre daha tombul olan yanaklarını öptüm, bu şimdiden iyi hissettiriyordu doğrusu.

"Eva?" Annem şaşkın bir şekilde adımı söylediğinde yüzüne boş bir şekilde baktım, Suri ayaklarıma dolanırken ona odaklanmak güçtü. "Sende bir şeyler var." diyerek üstelediğinde gülümseyerek Suri'yi kollarıma aldım. "Sadece enerjik hissediyorum o kadar!" Üst kattan bağırarak kıyafetlerimi değiştirmek üzere yatak odasına yöneldim bu esnada Suri hızıma yetişmeye çalışıyordu ancak nefes nefese kalmıştı. Geri dönüp dudaklarımı alnına bastırdım ve yeniden odaya koştum, ne yaptığımı ben bile bilmiyordum sadece, Maliklerden birini görmek bile beni mutlu ediyordu, bu karşı konulamaz bir gerçekti.

Yatak odasının kapısının kapatıp sırtımı dayadığımda kalbim kafesini zorluyordu, Zayn'in bana teşekkür etmesi bile hislerimi darmaduman ederken yanında nasıl durabilirdim? Hızlı ve derin soluklar alarak sakinleşmeye çalıştığımda kapının arkasından tok bir ses yükseldi. "Eva? İçeride misin?" Nefeslerime ara verip kendimi toparlamaya çalıştım. "Aa.. Ben içerideyim, evet." Kalbimin sesini duymasından bile korkar olmuştum, kendime engel olmak öyle zordu ki..

"Yemek vakti, üzerini değiştirip masaya gel." Elimi kalbimin üzerine bastırıp sessizce nefesimi dışarıya verdim. "Orada olacağım." Yere çöküp uzaklaşan adım seslerini dinleyerek yüzümdeki gülümsemeyi silmeye çalıştım ancak başaramayınca bunu yapmaktan vazgeçtim, her zaman gülümseyecek şeylerim olmuyordu ve ben şansım varken bunu değerlendirmek istiyordum.

Üzerime rahat bir elbise geçirip saçlarımı açarak alt kata, yemek salonuna indiğimde hemen hemen herkes masadaydı. Sadece Suri, bakıcısıyla yememe konusunda çatışıyordu ve gözlerini onun üzerine diken Zayn her an bir atakta bulunacak gibiydi. Sessizce masaya yaklaştığımda beni gören Suri yerinden kalkarak kucağıma yerleşmek için masanın etrafını dolanırken Zayn çaktırmadan onu izlemeyi sürdürüyordu. Onu sevdiğini biliyordum, içten içe kızına özlem duyuyordu.

"Seni özledim Suri." Dudaklarımı tombul yanağına dokundurup gözlerine baktığımda çekinerek kucağıma büzüldü, onun bu utangaç hallerine bayılıyordum. Dizlerinin üzerinde yükselip bana tatlı bir öpücük verirken gözlerimi kapatmıştım, bana henüz bu sabah aldığım Zayn'e ait öpücüğü anımsatıyordu.

"Sana söylediğim şeyi düşündün mü Zayn?" Annesi oğluna bakarak ciddi bir konu üzerinde olduklarını anlatırcasına bir ifadeye büründüğünde Zayn bakışlarını çok kısa bir süre üzerimde tuttu. "Bu hafta olması mümkün değil, önümüzdeki hafta Eva'nın sınavları var anne." Bıçakla kestiği bonfilesinden büyük bir parça alarak çiğnemeye başladı, sonrasındaysa, bakışlarımdan olsa gerek, olayları anlamam için bana ufak bir açıklama yapma gereği duydu. "Senin için aileye hoşgeldin partisi vermeyi düşünüyoruz." Bunu söylerken gözlerinde bir mecburiyet belirtisi aradım, onun yanında mecburen bulunuyormuşum gibi hissettiren herhangi bir şey ancak o samimiydi. Neden bilmiyorum fakat benim burada olmam gerçekten işine yaramış gibi davranıyordu bu yüzden söyleyecek bir şeyler aradım ancak bu konuda oldukça zayıftım. "Ah, pekala. Bu çok güzel bir haber."

Yeniden endişe bulutları gezinen gözlerine bakmaktan kaçınarak kendi tabağımla ilgilendiğimde anlam verememiş olmamın hissettirdikleriyle o da yemeğine döndü. Düşüncelerimi toparlamak istediğim için yemek sonrası onun çalışma odasını kullandığımda dalgın bakışlarım sadece kapıdan gelen küçük ve tok sesle bölündüğünde bakışlarımı hemen kapıya çevirdim, benim ona yaptığım gibi elinde tuttuğu bir tabak Suri kurabiyesi ve ılık sütle başımda belirdi. Yüzüme bakmadan onları yanıma bırakarak başımı okşadığında gözlerimi kapatıp kollarına atlamak istedim ancak hayat böyle bir şeydi, her istediğimiz her zaman olmuyordu ve genelde sevdiğini kişi tarafından sevilmiyordunuz. Bazen onun beni kızı olarak görüp görmediğini düşünüyordum ve bu canımı öyle çok yakıyordu ki..

Eli hala başımdayken aralık kapıyı fırsat bilip içeriye dalan Suri'yi son anda fark ederek onu belinden yakaladı ve havaya kaldırdı. "Şimdi olmaz, Suri. Eva'yı rahat bırak, sınavları var canım." Baba kavramının henüz farkına varan küçük kızın yüzündeki ifadenin aynısı bende de vardı, Zayn'in uğradığı değişime inanmak güçtü ancak hep böyle kalacaksa bana uyardı. "Ve Eva," ses tonundaki uyarıcılık dikkatimi çekerken utangaç bir tavırla mırıldandı. "Bir şey lazım olursa beni çağırabilirsin. Sınav için yani."

Ufaklık | zm Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin