14

10.6K 477 19
                                    

(Multimedya ile okumanızı öneririm! Medyaya ulaşamayan olursa, şarkı Billy-Love Don't Break Me.)

yeahimdivergent için özellikle yazılmıştır.. ❤️❤️

Her şey geride kalmıştı. Kötü olan ne varsa hepsini silmiş, yeni ve en başından bir yaşama adım atmıştık, ya da ben böyle olmasını dilediğim için bu şekilde bakmayı tercih ediyordum, bilemiyorum. Hastahanedeki sancılı iki günün ardından yeniden eve dönmek üzere yola çıkmıştık, Zayn'in hala aklında yer eden o kaza psikolojisini alt üst etmişe benziyordu ancak bu konu hakkında konuşmak istemediğini söylemişti, sakladığı bir şeyler olduğundan neredeyse emindim ancak o söylemek istemiyorsa üzerine gitmeyecektim çünkü onunla ilgili iyi bildiğim bir şey varsa, eninde sonunda içinde tutamayarak dile getirmesi olacaktı ve ben o zamana dek bekleyebilirdim. Başını cama yaslayarak dış dünyayı, geçtiğimiz otobanı takip eden gözlerinin neler sakladığını merak ederken sessiz bir nefes verdim, tüm bu olayların içindeki en güzel taraf sanırım Suri'nin içindeki baba sevgisini bir şekilde dışa vurması olmuştu. Şimdilik söyleyebildiği tek kelime baba olsa da, onun çok kısa zamanda hepsini aşacağından emindim. Onunla bizzat kendim ilgilenmek istiyordum ve bunu başardığımızda gerçek bir baba sevgisi görmek istiyordum, Zayn ve yüzüne bile bakmadığı kızının arasındaki uyumu hayal etmek bile beni neşeden deliye döndürüyordu çoğu zaman. Sadece, bunun hemen gerçek olmasını dileyerek dua ediyordum.

Hala kırık olan destekli kolunu kucağına almıştı, yukarıya çıkarma isteğiyle boğuşurken boynunun çevresini saran bandajın sıkılığı yüzünden bunu başaramamış olması beni rahatsız etmişti bu yüzden parmaklarımla onu durdurarak bandajın ayarını genişlettim, böylece daha rahat hareket edebilecekti. Teşekkür maiyetinde başını olduğum tarafa çevirdiğinde gözlerinde gördüğüm tedirginliğin anlamını çözememiştim, gülümsemeye çalışarak konuşmak için dudaklarımı araladım. "Neyin var?" Önce bir şeyler söylemek için dudaklarını araladı, hemen ardından bundan vazgeçerek ağzını kapadı, hala gözlerimin içine bakan gözleri söylemek istediği şeyleri anladığında yeniden konuşmaya çalıştı ve sanırım bu sefer başardı. Yani kısmen.. "Sadece.. biraz.. gerginlik ve.."

"Ve endişe?" Başını ağırdan alarak salladığında ne ara dizimin üzerine koyduğunu bilmediğim elini avucumun içine hapsederek kavradım. "Eğer endişelerin Suri konusundaysa, bunu merak etmemelisin. O güçlü bir çocuk ve senin geri döneceğin an için çok sabırsız.." Gülümsemeye çalışarak yolun kalanında tek kelime etmeyen adamın hala avucumda olan elini okşamayı sürdürdüm. Tanrı onu en savunmasız anında yakaladığım için belki de beni cezalandıracaktı ancak umrumda bile değildi, sadece şu an onun elini tutmak ve parmaklarıyla oynamak istiyordum. Hiçbir zaman benim olmayacak bir adamın ellerine dokunmak bile yasaktı belki, göz yaşlarını silmek veya onların içine bakarak ona güvendiğimi söylemek. Ancak tüm bunlar için çok geç kalmıştım, artık uçurumun en köşesinde duruyordum ve onun rüzgarları beni aşağıya çekiyordu. Eğer bana bir adım atacak olursa, oradan düşmem kaçınılmazdı. Sonsuza dek, kendi kalbimdeki yerine gömülecek ve orada onun hayali ile yaşayacaktım. Sadece kabul etsin istiyordum, sadece, bir gün beni kabul etsin. Birlikte olabileceğimizi kabul etmesini ve beni yanında tutmasını diliyordum.

Ancak bunların hepsi, küçük birer pembe toz dumanından ibaretti. Günün birinde dağılacak olanlardan biri.

Gözlerimi kırpıştırıp arabadan inen ve aile fertleriyle o korkulu günlerden ardından yeniden bir araya gelen adamın göz yaşlarının düşünü izledim, onları düştükleri yerden toplamak ve saklamak isterdim, ne garipti her şey. Hayat çok garipti, okuduğum okula gelen bir derginin sayfalarında, sırf bize ilerdeki mesleğimiz adına yol gösterici olması umuduyla okutulan bir makalenin kenarındaki fotoğraftaki adamın kağıt üzerindeki karısıydım ve ona tüm varlığımla en içten duygularımı besliyordum. Ancak, onun bu olup bitenlerden haberi bile yoktu. O sadece ailesini yeniden bir araya getirmeye çalışan, hayal kırıklıklarıyla dolu bir adamdı bense, onun için kendi kırıklarımı önemsemeyen bir kız çocuğu.

Bütün bu karmaşa yok olup bittiğinde -annesi ve babası onu dinlenmesi için yalnız bıraktığında ve Suri durmadan baba dediği için yorgun düşüp uyuduğunda- kendi ellerimle hazırladığım sıcak bir çorba ile üst kata, yatak odasına doğru yol almıştım. Kalbimin içi yangın yeri gibiydi, tek kelime edecek kadar bile güçlü hissetmiyordum sanki onun aşkıyla her an yere yığılıp kalacakmışım gibi geliyordu her bir adımım. Bacaklarım bedenimi taşımıyordu, ona giden her yol ayaklarımın altından çekiliyormuş gibi hissediyordum. Bu neydi? Bunun.. adı neydi? Daha doğrusu, bir adı var mıydı? Bilmiyordum. İçeriye girdiğim anda bana yönelen bakışlarını görmezden gelerek yanına oturduğumda yüzünde farklı bir ifade vardı, yorgun ve kırık bir ifadeydi bu. Kendi yüzüme güzel olmasını sağladığım bir gülümseme yerleştirerek mırıldandım. "Suri gerçekten çok mutlu." Dudağındaki patlağa rağmen gülümsemeye çalışarak çorbadan bir kaşık almıştı. "Bütün gün, bana ait olmadığım.. daha doğrusu haletmediğim bir lakapla seslenip durdu, inanabiliyor musun Eva?" Omuz silkerek küçük bir kahkaha attığımda elimde tuttuğum bir diğer kaşığı ağzına uzatıyordum. "Haketmediğin mi?" Başımı iki yana salladım. "Sen muhteşem bir baba olabilirsin, ancak.. çabalarsan." Başını olumlu anlamda sallayarak aklına bir şey gelmiş gibi duraksadı. "Söylesene, Eva, eğer o gün bana bir şey olsaydı.." gözlerimin içine doğruyu arar gibi bakıyordu, sanki ona yanlış bir şey söyleyecektim ve o da açığımı fark edecek gibiydi. "Eğer o gün gitseydim, çok üzülür müydün?" Sorusuyla yüzümde belli belirsiz bir tebessüm oluştu, acıdandı bu tebessüm. Her bir parçasından kan sızdırıyordu adeta, canımı yakıyordu yüzümü kaplarken. Bana bunu nasıl sorardı? Göremiyor oluşuna mu üzülmeliydim yoksa beni deniyor oluşuna mı? Sessizce çorbasını bitirene dek bekledim, yeniden ayağa kalktığımda ise, hala yüzümde duran gülümsememle konuştum. "Açıkcası buna fırsatım olmazdı," dedim, beklediği cevap bu değil gibiydi. "Üzülmeye yani." Ansızın düşünceli bir ifadeye bürünen yüz hatlarıyla bakışlarını yere indirirken küçük bir, "Ah." sesi çıkardı. Bu bir nevi, hayal kırıklıklarıyla dolu bir anlıyorumdu sanırım. Elindeki tepsiyi almak için eğilirken, beni deneyen ve bunu kurgulayan zihninin bedeni ile olan bağına, alnına ufak bir öpücük kondurup geri çekildim.

"Buna vaktim olmazdı, çünkü ben de hemen arkadandan gelirdim, Zayn."

Ufaklık | zm Where stories live. Discover now