9.

13.5K 574 17
                                    

Yorgunluktan gözlerimi açık tutmayı başaramıyordum, bütün bir gece sırf Zayn yataktan çıkıp Suri'yi yalnız bırakmasın diye gözlerimi bir an olsun kırpmamıştım ve şimdi uykusuzluktan bayılacak gibiydim. Neden kızına bu kadar soğuk olmak zorundaydı?

Islak yüzümü elimde tuttuğum havluya kurularken yatak odasının kapısının açılma sesini duydum, aralık duran kapıdan gördüğüm silüeti beni ansızın heyecanlandırmıştı fakat bunu belli etmem doğru değildi. Bu yüzden parmaklarıyla yanağını tutuşunu sessizce izledim, yüz ifadesi dehşet içindeki birinin ifadesiyle hemen hemen aynıydı. Endişeyle, elimdeki havluyu bile bırakamadan yatak odasına girdiğimde yatağın ucuna oturmuş bir şekilde yanağını tutmayı sürdürüyordu. "Zayn?" Adını seslenerek karşısına geçtiğimde bile beni duyduğundan emin değildim, parmaklarımı usulca bronz teninde dolaştırarak dikkatini çekmeye çalıştım.

"Beni öptü." dedi ansızın, bunu hala inanamıyormuş gibi söylemişti. "Seni kim öptü?" diye sordum, cevabı biliyor olsam dahi ağzından duymak beni her şeyden daha çok mutlu edecekti. Parmakları yanaklarından usulca ayrılarak kollarımı kavradığında vücudumu hafifçe yerinden oynatacak kadar sarstı. "Suri! Suri beni öptü, inanabiliyor musun?" Yüzündeki ifadenin ne olduğu konusunda çok da emin değildim, bu mutluluk muydu yoksa şaşkınlık mı? Anlamak güçtü fakat ilk kez yaşadığı bu şeyin ona iyi geldiğinden emindim, yanaklarına bile renk getirecek kadar etkiliydi bu öpücük. Demek ki içinde Suri'ye karşı bir şeyler var, diye düşündüm, olmasaydı bu kadar çılgınca bir tepki veremez ve kendini suyun altına üzerindeki kıyafetlerle girecek kadar şaşkına çevirmezdi. Onun bu halini içimde kopan zafer çığlıklarıyla kutlarken yüzümde hiçbir ifade yoktu, bu şekilde kazandığımı bilmesini istemiyordum ben de sessizce, sanki hiçbir şey olmamış gibi okul üniformamı üzerime geçirerek çantamı toplamaya başladım. Bana kalırsa kahvaltı yapmak için bile vaktim yoktu fakat Madam Margaret çoktan hazırlıkları tamamlamıştı bile. Zayn'in aşağı inmesini bekleyene kadar atıştırarak kalktığımda yatağını çoktan terk etmiş olan Suri, babasının kahvaltısının bitmesini beklememden yararlanarak ayaklarıma dolanmıştı bile. Kucağındaki kağıdı göğsüne kaldırarak okuyabileceğim kadar yakınıma sokuldu.

"Onu öptüm ama buna önem vermedi, Eva."

Suri'nin elinde yazan kağıdı okurken yüzümde oluşan gülümsemeye engel olamadım, babasının onun düşündüğünün aksine tepki verdiğini öğrense, güzel deniz gözleri mutlulukta ışıldardı. "Yanılıyorsun canım, onun nasıl şaşırdığını kendi gözlerimle gördüm." Suri'ye sarılabilmek için eğildiğimde küçük kollarını boynuma doladı ve yanağıma kocaman bir öpücük kondurdu. Ona karşılık vererek saçlarını okşadığım esnada Zayn merdivenleri hızla iniyordu, acelesi varmış gibi görünüyordu ama başka bir şey olduğundan emindim. Yanımdan hızla geçerek kahvaltı masasına ulaştı, anne ve babasına selam verdi ancak oturup bir şeyler atıştırmak için vakti olmadığını dile getirdi ben de bu esnada şoförün arabayı hazırlamasını bekliyordum. Ondan önce çıkarak kapının önündeki beyaz arabaya ilerlerken evin kapısı arkamdan açıldı ve evrak çantasıyla karşımda belirdi. Bir şeyler söylemeye çalıştığı çok belliydi bunu devamlı aralık duran ağzından ve gözlerimin arasında kayıp duran gözlerinden anlamak mümkündü.

"Eva'yı bugün ben bırakacağım." Ansızın şoföre dönerek konuştuğunda onu izlemeyi keserek kızaran yanaklarımı yere indirdim, biz daha öncesinde aynı yatağı paylaşmaktan öte bir yakınlığa geçmemişken şimdi karşımda durmuş beni kendi bırakacağını söylüyordu, bu inanılmazdı ve üzerimde bıraktığı etki bambaşkaydı. Gözlerini yüzümde gezdirirken başımı sallayarak arabanın ön koltuğuna yerleştim, arabanın önünden dolanarak yanımdaki koltuğa oturuşunu izlerken bir an duraksayarak geri döndü, Suri kapının ağzından onu izliyordu bu yüzden bakışları o taraftaydı. Adımlarını sıklaştırarak daha önce belki de hiç yapmadığı bir şey yaptı ve eğilip Suri'ye hızlı bir öpücük verdi. Elbette Suri bunu beklemiyordu ve şaşkınlığa uğramıştı ancak Zayn, hiçbir şey olmamış gibi bir yüz ifadesiyle yeniden yan tarafıma döndü. Sanki Suri onu öptüğünde şu an Suri'nin yaşadıklarını yaşamamış gibiydi. Bense mutluydum, küçük bir kızın yaşadığı bu sevinç görülmeye değer tek şeydi bu sabah. Bu sabah, her şey gerçekten iyiydi. Gerçekten iyi.

Şimdiye dek bu evde yaşadığım en güzel anı olarak kalacaktı bu sabah, Suri mutluydu, Malikler mutluydu, Zayn mutluydu ve ben de mutluydum. Ancak bunca mutluluk yol boyunca sessiz bir yolculuk yapmamıza engel olamamıştı. Zayn herhangi bir şey söylemiyor, sadece yola bakıyor ve düşünceli görünüyordu. Rollingstone'u geçerek okulumun olduğu arka taraftaki caddeye saptığında kalbim ağzıma gelmişti, okul sınırları içindeyken alyansımı bile takmazken şimdi kocam olan adam yanımdaydı ve biri bizi görürse olacakları düşünmek bile istemiyordum. Bu yüzden parmağımdaki yüzüğü, o arabayı durdurmaya çalışırken çıkarıyordum, son anda fark ederek elini elimin üzerine koydu. "Çıkarma, Eva." Gözlerimi parmağımdan alarak onun gözlerine bakmak istedim ancak bakışlarım gövdesinin yarısında durakladı, bana bunu yapmasını kendi söylememiş miydi bir zamanlar? "A-ama okulda-"

"Gerçekte ne olduğunu kimsenin bilmesine gerek yok, Eva. Bu sadece seninle benim aramda ama başına bela almanı da istemiyorum. Bırak kalsın, böylece kimse sana tek kelime edemez." Bakışlarını üzerimden çekerek önüne bakmayı sürdürürken kapıyı açtım ve okulun kapısında gözlerimi gezdirdim. Eğer pencerelerde duran herhangi biri varsa veya öğretmenlerden biri görürse ben biterdim. Yüzüğümü tekrar çıkarmak istedim ama yapamadım, o arkamdayken bunu yapmak imkansızdı.

Okul kapısına doğru yürürken düşünceliydim, birileri bizi yan yana görürse bu iyi olmazdı. Bu benimle ilgili değildi sadece, söz konusu olan Zayn ve onun hayatıydı. Ailesinden başka kimsenin evliliğimizi bildiğini düşünmüyordum ve magazin sayfalarında boy boy pozlarımızın olması fikri bile beni ürkütüyordu. Ancak o benim gibi düşünmüyor olmalıydı, kucağımdaki kitaplara rağmen kolumu yakalayıp kendine çevirirken korkuyor veya çekiniyor gibi görünmüyordu. Ya birileriyle görülmeye alışıktı ya da bu durumu bir şekilde umursamamayı öğrenmişti, bilemiyorum.

Gözlerimi kaldırıp bu sefer gözlerine isabet ettirdiğimde parmak uçlarıyla yanağıma dökülen bir tutam saçı yakalayıp kulağımın arkasına sıkıştırdı. Bana ilk kez dokunuyor, ilk defa bu kadar yakın duruyordu. Kalbimin kulaklarımda attığını hissettim, bu gerçekten de yaşadığım en güzel gün olabilir miydi? Zil çalıyordu, ellerinin arasından kurulup sınıfa koşmak ve kafamı sıraya gömerek ağlamak istiyordum. Mutluluktan ağlamak. Ancak gözlerimle temasını sürdüren gözlerinde adını koyamadığım bir şeyler dolaşıyordu, durakladı, derin bir soluk aldı ve söze girdi.

"Hayatımı değiştiriyorsun, Ufaklık."

Bundan nefret eder gibi söylememişti, sadece o da uyum sağlamaya çalışıyordu ve başaracaktı, emindim. Bakışlarım gözlerini süsleyen kirpiklerine kayarken gözleri kapandı ve eğilerek daha önce hayalini kurduğumdan çok daha başka hissettiren dudaklarını alnıma dokundurdu. O iki saniyelik an ile gözlerimi kapadım, alnımın ortasından hızla yayılan bir sıcaklık vücudumu sarmış, soğuyan havayı bile hissettirmez olmuştu sanki. Kalbim ağzımda ve kulaklarımda atmaya devam ederken bir adım geriledi ve gülümsemeye çalışarak el salladı. Aptal gibi olduğum yerde bekliyordum, beynim çalışmıyordu ancak gitmeliydim de. Bana öyle bakmaya devam ederken adımlarım geriledi ve sonrasında arkama bile bakmadan içeriye koştum. Bugün hepimiz için gerçekten iyi bir gündü.

Ufaklık | zm Where stories live. Discover now