9.Bölüm

1K 86 8
                                    

Periliçenin yanındayım. Olanları anlattım. Beni çok dikkatli dinlemişti. Konuşmam bittikten sonra periliçede gördüğüm sessizlik beni huzursuz etmişti. Uzun süredir sessiz kalması benim daha da meraklanmama sebep oluyordu.

"Bak Aden, hayvanlar ve bitkiler aynı zamanda hava. Bu unsurlar doğanın birer parçası. Görünüşe göre doğa perisi olma yolunda ilerliyorsun. Bu güzel olduğu kadar aynı zamanda tehlikeli. Periler ülkesinde daha önce sadece bir kişi doğa perisi olmaya yatkındı. Henüz çocuk olmasına rağmen güçleri yavaş yavaş ortaya çıkıyordu."

Biraz nefes aldı. Düşündüğü neyse rahatsızlık duyuyor gibiydi.

" Aren. O henüz beş yaşında küçük bir çocuktu. Hayvanlarla konuşabiliyordu. Doğa perisi olabileceğini konuşurken bu bilgi bir cadının kulağına gitmiş. O zamanlar cadılar ve periler arasında savaş çıkmak üzereydi. Aren'in bu gücünü öğrenen cadılar bunu bahane ederek Aren'i tahtadan heykele çevirip yaktılar. Küllerini göle attılar. Bununla da kalmadılar. Birçok perinin külleri o göle atıldı. O göl şuan kırmızı bir orman. O günden sonra bir daha periler ülkesinde hiçbir perinin doğaya yatkınlığı olmadı. Bu gücünü kimseye söyleme Aden. Hem belki...kırmızı ormandaki perilerimizi kurtarmanın bir yolu vardır."

Kafam karışmıştı. Aklıma kırmızı ormandaki tırtıl'ın söyledikleri geldi. Burası hayvanlar ve bitkiler diyarı demişti.

" periliçem, ilk buraya geldiğimde kendimi kırmızı ormanda bulmuştum. Bir tırtıl ile konuşmuştum. Bana kırmızı ormanın hayvanlar ve bitkiler diyarı olduğunu söylemişti."

"bitkiler ve hayvanlar diyarı yoktur. Bitki ve hayvanlar her yerde yaşayabilirler."

"anladım. Teşekkür ederim."

İzin isteyip yanından ayrıldım. Dışarı çıktığımda Tan'ın beni beklediğini gördüm.

"beklemem gerektiğini söyledi."

Kafasıyla beni onayladı. Birlikte okula doğru yürüdük.

&&&&&&&&&&&&&&&

Somut nesneleri tanıma dersimiz için sınıfta toplanmıştık. Hoca gereken açıklamaları yapmıştı. Şimdi ise bunu uygulayabilecek öğrenci arıyordu. Ben dahil olmak üzere kimsenin denemeye isteği yoktu. Hoca bunu anlamış olcak ki,

"Hakan gel bakalım."

Hakan hocaya doğru ilerledi.

"buradaki sekiz toptan yalnızca iki tanesini yukarı kaldırmanı istiyorum."

Hakan odaklandı. Hocanın anlattıklarını sırayla tekrarlamaya başladı. Yaklaşık beş dakika geçmesine rağmen toplarda bir hareketlilik yoktu. Han kahkaha atmaya başladı. Arkama bakıp, susması için uyardım. Pek başarılı olduğum söylenemezdi. Hoca Han'a baktı. Ama o bunun farkında değildi. Hala gülmeye devam ediyordu.

"pekala, çalışırsan başaracağına inanıyorum. Yerine geçebilirsin. Han gel bakalım."

Han'ın gülüşü yüzünde döndü. Sırasından kalktı. Yavaş adımlarla hocaya doğru ilerledi. Zaman kazanmaya çalışır gibi hali vardı.

"hocam yapabileceğimden emin değilim."

"denemekten zarar gelmez öyle değil mi?"

Belki de gelirdi. Kim bilir?

İç sesimin beni yanıltmasını çok istemiştim. Ama tabiki de yanılmadı.

Kafama top gelmesiyle çığlığımı son anda tuttum. Kafamı kaldırmaya korkuyordum. Sağından, solumdan top çarpma sesleri geliyordu. Sıranın altından şöyle bir göz gezdirdim. Şok oldum! Öyle ki Han topların kontrolünü sağlayamamış toplar sınıfın dört bir yanını da dağınık olarak etrafa çarpıyordu. Herkes kendini korumak için masaların altına girmişti. Han'a baktığımda  boks maçındaymış gibi her gelen topu yumrukladığını gördüm. Bu işkencenin ne zaman biteceğini düşünürken hocanın sesini duydum.

ORMAN PERİSİ |TAMAMLANDI|Where stories live. Discover now