14.Bölüm

910 64 3
                                    


Güzel yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen..

Doğayla dans etmek gibiydi.
🌸


"buradaki çam ağaçları yerine, meşe ağaçları yerleştirsek daha iyi olmaz mı?"

Aren ile bahçeyi düzenliyorduk. Doğaya hayat vermek gibiydi bu.

"meşe ağaçları burada yaşayamazlar. Çam ağaçları daha iyi"

"biz doğa perisi değil miyiz? Biz istersek olur."

"doğal ortamı bozarsak bizde zarar görürüz Aden."

"doğal ortamı bozmuyorum ki sadece çeşitli ağaçlarla donatmak istiyorum."

Moralim bozuk bir şekilde buz mavisi renkli banka oturdum. Ne olurdu ki?  Bir süre oturdum. Aren hala bıraktığım gibiydi. Çam ağaçlarını büyütüyordu. Peri olmanın güzelliğinin yanında sorumlulukları da vardı. Ve ben bu düzene alışmıştım. Sadece görevlerimi yanlış yapmaktan korkuyordum.

Aren de yanıma gelip oturdu. Bir süre konuşmadık. Sonra o başladı sözlerine.

"orman perisinin hikayesini bilir misin?"

"hayır, hiç duymadım."

"Bir zamanlar, uzak diyarlarda, yemyeşil ve upuzun ağaçlarla kaplı ormanın içinde genç bir peri kızı yaşarmış. Bu peri kızı çiçekleri çok sever, en çok da gülleri severmiş. Ormandaki kulübesinin hemen yanında rengarenk güllerle donatılmış bir bahçesi varmış. Bu bahçenin gülleri o kadar güzel ve canlıymış ki, görenler hayran kalıyormuş. Peri kızı da bahçesindeki güllerini çok sever, sabah akşam su verir, onları sever, onlarla muhabbet edermiş. Peri kızı her ne kadar bu gül bahçesinde mutlu olsa da, onu üzen bir şeyler varmış. O da çok sevdiği güllerinin zamansız solmasıymış. Peri kızı güllerinin solmalarına çok üzülürmüş.

Doğanın gereği olarak yeşerip açılan güller, bir müddet sonra solup yaprak dökerler. Peri kızı ise bu duruma hiç alışamamış. Güllerinin her zaman canlı ve güzel görünmesini istiyormuş.

Kendi kendine konuşarak;

– “Keşke, hep güllerim böyle güzel kalsa, hiç solmasa! Öyle olsa benden mutlusu olmaz.” diyormuş.

Bir sabah erken saatte peri kızı bahçesindeki çiçekleri sulamaya çıkmış. Çiçeklerin arasında kara renkte bir gül tomurcuğu çekmiş. Bu kara tomurcuk da diğer gül tomurcukları gibi çok güzelmiş. Fakat rengi diğerlerinden farklıymış. Çok canlı ve güzel bir renk tonundaymış. Bu yüzden peri kızı, kara tomurcuğa daha güzel ve özenli bakmaya başlamış. Her sabah ona “küçük kara tomurcuk büyüyecek, kocaman güzel bir kara gül olacak” diye onu metheden sözler söylüyormuş.

Tomurcuk da bunu anlıyormuş gibi günden güne daha da güzelleşerek büyümüş. Kocaman bir gül olduğunda ise bahçedeki diğer güllerin arasında tıpkı gökyüzündeki güneş gibi ışıldıyormuş. O kadar güzelmiş ki onu görenler kara güle bakmaya doyamıyorlarmış. Peri de bunun farkındaymış ve çok mutluymuş. Fakat kara gülün de bir gün solacağını bildiği için, içten içe bir üzüntü duyuyormuş. Aradan bir gün geçmiş, bir hafta geçmiş, bir ay geçmiş. Bu süre içinde bahçedeki bütün güller solmuş, yerlerini yeni tomurcuklara bırakmışlar: güzel, kara gül dışında! Bir ay geçmesine rağmen kara gül solmamış, benzersiz güzelliğinden hiçbir şey kaybetmemiş. Peri ilk başta bu işe çok şaşırmış fakat yine de sevinçliymiş. Çünkü güllerinin en güzeli solmamışmış.

İyi yürekli peri, her gün onu evinin penceresinden seyrediyor, onu özenle suluyor, ona güzel sözler söylüyormuş. Gel zaman git zaman; peri, bu işten sıkılmaya başlamış. Kara gül hiç solmuyormuş, fakat bu periye artık mutluluk vermemeye başlamış. Çünkü peri kara güle dair hiçbir umut taşımıyormuş içinde. Önceden gülleri solduğu vakit, yeni tomurcukların ne zaman çıkacağını merak ederek onlarla sabırla ilgilenir, umutla güllerinin açılacağı zamanı beklermiş. Fakat şimdi kara gül hiç solmadığı için böyle düşünceleri kalmamış. Bu da periyi bir zaman sonra mutsuz etmiş. Yetiştirdiği güllerinin solmamasını isteyerek ne kadar yanlış düşündüğünü anlamış.

Her şeyi doğal haliyle sevmek en güzeliymiş. Bu yüzden o günden sonra orman perisi, doğadaki her şeyi olduğu gibi kabul etmeye karar vermiş. Orman perisi uzun yıllar, bahçesinde yetiştirdiği güllerle beraber evinde mutlu bir hayat sürmüş.' Bak orman perisi, doğanın işleyişini bozmadan doğayı korumalız."

" haklısın Aren çocukça davrandım. Özür dilerim."

Anlattığı hikaye beni çok etkilemişti. Nasıl oluyordu da bu kadar olgun davranabiliyordu. Çok zeki bir periydi. Belki de cadılar onda ki cevheri gördüğü için onu tırtıla çevirmişlerdi. Anlıma kondurulan öpücükle başımı ona çevirdim. Gözlerimin içi gülüyordu adete.

"hadi gel Perim. Hayvanlarla da ilgikenmeliyiz."

Gülerek ayağı kalktım. Hayvanların olduğu görkemli bahçeye doğru yürürken izlenme hissiyle başımı çevirdim.

Sonra gözüme yine o kırmızı gözler takıldı. Doğru ya ben mezunuyet hevesinden bunu unutmuştum. Yine çok dikkatli bakıyordu. Bakışları çok tehditkârdı.

"Aren arkanda kırmızı gözlü biri var onu tanıyor musun?"

Arkasını döndü. Kırmızı gözlü kişi hala oradaydı. Birkaç saniye Aren ile Göz göze geldiler. Kadın birden arkasını dönüp gitti. Daha doğrusu sis bulutunun içinde kayboldu. Aren telaşlı bir şekilde.

"yürü Aden, hemen köşke girmemiz lazım."

"kimdi o, bir kere daha görmüştüm. Söylemeye fırsatım olmadı."

Olduğu yerde durdu. Bakışlarını ağır ağır bana çevirdi. Yüzünden saklama gereği duymadığı korkuyla sordu.

"nasıl? O kadın... Ne zaman gördün."

"son dersimizde görmüştüm aynı yerde duruyordu. Söylesene kim o Aren?"

"o bir cadı Aden. Beni tırtıla dönüştürüp yirmi yılımı heba eden cadı."

"ne!"

Çok korkmuştum. Aren'i tanımış olabilir miydi? Değişmişti küçük bir çocuk değildi artık. Onu kaybetme korkusu tüm iliklerime kadar işlemişti.

"tanımış mıdır seni? Çok zaman geçti. Değiştin."

"tanımasa bile şüphelenmiş ki ikinci kez buraya gelebiliyor."

"ne yapıcaz şimdi?"

"tüm perilere haber vermeliyiz. Gerekirse savaş ihtimaline karşı çalışmalıyız."

Korkuyordum. Sevdiklerime zarar gelmesinden, ailem, Aren ve arkadaşlarım hepsi benim için çok değerliydi. Onlar için her şeyi yapmaya hazırdım.

İçimde cadıya karşı hissettiğim öfkeyle gök gürledi. Yağmur yağmaya başladı. Gökyüzünü kaplayan kara bulutlar, gelecek olan fırtınanın habercisi gibiydi.

....

🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸

Bölüm sonu

Yazar: G.B

ORMAN PERİSİ |TAMAMLANDI|Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora