12.Bölüm

928 71 6
                                    

"Kim"

"duygusal peri"

Duygusal peri mi? Kimden bahsediyordu? Tan olamazdı değil mi? 

"Tan mı?"

"adı her neyse. Ne var arızda?"

"sınıf arkadaşım. Aren, buna sinirlenmiş olamazsın değil mi?"

"hayır ben... Merak ettiğim için sormak istedim."

Az önceki öfkesinden eser yoktu. Utanmış mıydı? Yeşil gözlerini benden kaçırıyordu. Ne kadar bakmak istesem de bir türlü maviyle yeşiller buluşmuyordu. Merakını anlayışla karşılayıp konuşmak için kendimi hazırdım. Ama o sözümü kesti.

"sadece..."

"neyse, benim biraz işim var deste görüşürüz Aden."

Kaçarcasına giderken sadece arkasından bakmakla yetindim. Hayatım boyunca insanları anlamakta hep zorlanmıştım. Perileri anlamak, insanları anlamaktan çok daha zor olmaya başlamıştı.
......

Zaman geçiyordu. Dersler artık eskisi kadar zor gelmiyordu. Bir yılın sonunda hepimiz birer peri olacaktık. Her birimiz peri olma yolunda ilerliyorduk. Otuz gün sonra, bir yıl doluyordu. Mezuniyet törenimiz vardı. Peri tacımızı alacaktık. Bayağı ilerlemiştik. Artık doğa ile bir bütün haline gelmiştim. Her türlü doğa olaylarını kontrol edebiliyordum. Tabi Aren'in desteğini es geçemezdim.

Han'ın bile çok iyi gidiyordu. Her kontrolü sağlayabiliyordu. Tan yeni bir özellik olarak duygu aktarımı yapabiliyordu. Üzgün ise mutluluk aşılayabiliyor, öfkeliyse sakinleştiriyordu. Bu gücün üstesinden hemen gelmişti. Kendimi mutsuz hissettiğimde, birden kendimi huzurlu hissetmemi sağlıyordu. Tanya ile görüştüklerini duymuştum. Onun adına çok seviniyordum.

Han ile de Açangül konuşmaya başlamışlardı. Aralarında ciddi bir şey şuanlık yoktu. Ama umarım olurdu. Birbirlerine çok yakışıyorlardı. Su ile ateş perisi olarak bir zıtlığa imza atsalar bile...

Aren ile son dersimizdeydik. Güçlerimi çok kolay kullanabilmem beni oldukça mutlu ediyordu. Aren'in desteğini görmek daha da iyi hissetmemi sağlıyordu.

"evet Aden, kısa zamanda çok büyük ilerleme katettin. Artık benim gibi tam bir perisin."

"hala inanamıyorum Aren, ama kendimin farkındayım. Periyim."

Kapının girişinde gördüğüm küçük çam ağacını büyüttüm. Çiçeklerin daha canlı görünmesini sağlamak bir yana ölen bir bitkiye de can vermiştim. Doğayı kontrol edip dengeyi sağlayabiliyordum. Hem de hiç çaba göstermeden. Ben periydim. Bunu hiç sıkılmadan sürekli dile getirebilirdim.

Hepimiz periydik. mezuniyette tacımızı takarak resmiyete dökmüş olacaktık.

"sana her zaman güveniyordum. Boşa çıkarmadın."

Tam Aren'e cevap verecektim ki birinin bakışlarını üzerimizde hissettim. Başımı çevirdiğimde değişik kıyafetli biriyle göz göze geldim. Baştan aşağı simsiyah giymişti. Sanki yüzyıllar öncesinden kalmış kıyafetleri vardı. Tek farklı renk kıpkırmızı gözleriydi. Bakışları Aren ve benim aramda gidip geliyordu. Tam dönüp Aren'e kim olduğunu soracakken yok oldu.

"Aren az önce..."

Ben cümlemi tamamlayamadan başka ses tarafından bölündü. Han'ın sesi.

"Aden ve Aren toplantı salonuna gelin konuşma yapılacakmış."

Han'ı onaylayıp peşinden gittik. Konferans salonuna geldiğimizde, Aren periliçe ile konuşacağını söyleyerek aramızdan ayrıldı. Ben de Tan'ın yanına oturdum. Tan'ın yanına Han onun yanına ise Açangül oturmuştu. Benim diğer tarafımda Tanya oturuyordu. Tanya ile okulun ilk günleri yemekteyken tanışmıştık. 

"Nasılsın Aden"

"iyiyim Tanya, sen nasılsın?

" ah, çok heyecanlıyım. Mezun oluyoruz."

Onun heyecanlı hallerine gülümseyerek karşılık verdim. Aklım hala bahçedeki kırmızı gözlü kadındı. Kim olabilirdi? Daha önce göremediğime emindim. Ama cadılar diyarından geldiğini düşünüyordum. Peri olmadığına göre cadıydı. Başka olasılık olabilir miydi?

Periliçe'nin konuşmasıyla bakışlarımı odağımı ona çevirdim.

" evet arkadaşlar. Fazla zamanınızı almayacağım. Uzatmadan kısa kesiyorum. Hepiniz eğitim dönemini başarı ile bitiriyorsunuz. Gösterdiğiniz başarıdan dolayı sizleri tebrik ederim. Mezuniyet törenimiz erkene alınmıştır. Haftaya bugün bu saatlerde, yetkili birer peri olup, görevlerinize başlayacaksınız."

Periliçe konuşurken şaşkınlık, heyecan, mutluluk daha nice duygular birbirine karışmıştı. Hepiniz haftaya bugünü heyecan ile bekliyorduk. Erkene alınması iyi olmuştu. Güçlerimiz yerindeyken, zamanın içine hapsolmayacaktık. Yetkilerimiz olacaktı. Güçlerimi kullanmak için kimseden izin almayacaktık. Bir haftanın bitmesini sabırsızlıkla bekliyordum.

......

Konuşarak bahçeye çıktık. Arkamdan gelen gürültüyle havaya zıpladım. Göğsüme bir sancı saplandı. Sonra tabiki Han'ın sesini duyana kadar sürdü bu korku.

"sadece saksıyı kırdım. Sıkıntı yok."

Gülerek konuşurken arkamı döndüm. Kalbimdeki acı artıyordu. Saksıya baktığımda içindeki küçük bitkinin ezildiğini gördüm. Han'a bakıp sitemle söylendim.

"sıkıntı yok mu? Ben gücümü ondan alıyorum Han!! Ah! Kafandan aşağı su dökmemek için zor tutuyorum kendimi."

Han, özür dilermiş gibi ellerini kaldırdı. Saksıya yönelip tam tamir edecekken, ben daha yaklaşmadan onarıldığını gördüm. Başımı kaldırdığımda koca tırtılla karşılaştım.

"bence de kafasından aşağıya su dökmeliyiz. Kötü bir acıydı. İyi misin şimdi?"

Başımı salladım.

"iyiyim. Sen?"

Gülerek başını salladı.

"mezun oluyoruz yuppi!!"

Açangül çok heyecanlıydı. Hepimiz onun heyecanına ortak olmuştuk.

"nasıl bir tacım olacak acaba?" dedi Han. Hemen dahil oldum.

"bende merak ediyorum."

"ben töreni daha çok merak ediyorum." dedi Tan

Tam ona cevap verecekken gözlerim kırmızı gözlere takılı kaldı. Ben tehlikeliyim diye bağırıyordu adeta. Başımıza geleceklerin önden fragmanı gibiydi.

Herkes kendi arasında konuşup gülüşürken kırmızı gözlere takılı kalan mavi gözlerim, yapma der gibiydi.

O usulca kaybolurken benim gözlerim hala o boşlukta takılı kalmıştı.

.........

🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸

Yazar: G.B

ORMAN PERİSİ |TAMAMLANDI|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin