Bölüm73 2. Prens

1.2K 128 10
                                    

Kalktığımda gün yeni aydınlanıyordu. Yatağımdan kalktım ve kahvaltı için ordu mutfağına gittim.

Üst rütbe olsam bile yi'e de ayrıcalıklı olmak bana mantıklı gelmiyor bu nedenle be' de ordu yemeklerinden yiyorum. ŞAKA.

Bir azize değilim sadece burada başka yemek yok okadar. Yani rütbemi kullanmamın nesi yanlış. ~0_0~

Bu gün yedek ordu gelecek. Aldığım rapora göre dünkü çarpışmanın galibi biziz ama bu gün neler olur bilemiyoruz.

Öncelikle bir kaç gün aralıksız süren bu çarpışmada onların canavarı ve bir büyücüsün öldürüldü. Geriye bir tane ilahi ve bir tane yüksek seviye büyücüleri kaldı.

Eğer Samuel onlara yardım etmezse kazanacağımız açık. Ancak dün garip bir şey farkettim. O büyücü bir sürü büyüyü manasını yenilemeden yaptı.

Eger yeterince çevik olmasaydım çoktan tahtalı köydeydim.

Yemeğimi bitirip kalktım. Diğerleri şuan raporları düzenliyorlar. İlk başta bende yardım etmek istedim ama beni içeri almadılar.

Neyse bugün biraz dinlenelim diyecektim bu imkansız. 2. Prens geliyor. Bundan sonra Savas hafifleyecek olsada 2. Prensin tahta ilgisi varsa bu kesinlikle zor olacaktır.

Ayağa kalktım ve resmi bir şekilde giyindim. Ahh bu takımlar çok hoşuma gidiyor.

Öğlen olurken dışarıdan sesler geldi. Hemen dışarı çıktım ve bekledim.
Digerleri cephede inceleme yapıyorlar yani onu tek ben karşılayabilirim.

2. Prens atla ordunun başında duruyordu. Bu genler gerçekten... Önce Veliaht sonra da bu. Birbirlerine çok benzemelerine rağmen araları tamamen farklı.

Prens önüme gelince atından indi ve birbirimizi selamladık.

-Krallığın küçük güneşi 2. Prensi selamlarım.

-Merhaba dük.

-Lütfen içeri gelin askerlerinize yol göstermesi için bir kaç kişi ayarladım.

Böylece içeri girdik. Prensin odası bizim odalarımızda farklı olarak daha lükstü.

Onu odasına bırakmadan önce biraz sohbet ettik. (Durum Raporu sadece o adam bunu sohbet olarak kabul etti.)

-Dük durum nedir?

-En sonki çatışmayı kazandık. Bahsettiğimiz Şeytani Canavar öldü ve bir ilahi seviye büyücüleride öldü. Askerlerimiz de diğer askerlere baskın geldi.

-Peki siz neden cephede değil siniz?

-O.. Canavarı öldürürken fazla mana harcadım ve dün tam iyileşmeden savaşa katıldım bundan sonra ilahi seviye bir büyücüyle gece yarısına kadar çarpıştım. Kısacası şuan manam yenileniyor.

-Demek öldüren sizdiniz?

-Efendim?

-Güzel bir sohbetti.

Sohbet!?

-Hahaha elbette. İyi akşamlar prens.

Prensin adı Raymond ve her zaman etrafında ciddi bir hava yayıyor. Tahta hırsı olmadığı söylensede yaşadığım onca deneyimden öğrendiğim bir şey varsa o da kimsenin göründüğü gibi olmadığıdır.

Hava kararırken diğerleri döndü ve hepimiz (Prens dahil) masaya oturduk. Prens geldiği için artık düzgün yemekler yiyebileceğiz!

Yemekler önümüze kondu ve heyecanla tabağa baktım. Dur ne bunlar ordu yemekleri neden... Nedeeeen!!

Masada kimse konuşmuyordu. Sadece masanın gıcırtısı ve kaşıkların tabağa değdiğinde oluşan tıkırtı sesi vardı.

Bu hava yeniden doğduğumda babamlarla yediğim yemeğinkine benziyor. İlaçlarım nerede benim?

-Ahem, dük Salvatore sizin de bu savaşa katılmanız beni şaşırttı doğrusu. (Raynold)

-Ahh bu imparatorluk için hem de Elise'e bir iyilik borcum vardı.(Cassion)

-Iyi arkadaşlara benziyorsunuz. (Raynold)

  İsmimle seslendiği için mi bunu diyor? Doğru ya Cassion'un yanımda olması demek veliahtı güç kazanması demek. Şimdi seni çözdüm.

-Evet beraber savaştık ve kısa bir sürede olsa nişanlıydık.(Cassion)

-Haklısın. Peki siz sir Milo yalnız savaşmak prensibiniz değil miydi? (Milo)

-İlk bast onları reddedecektim ama duvarın durumu belli ve hepsi iyi insanlar. Özellikle Elise gibi bir asker zor bulunur. 2 günde 2 zorlu düşmanı eledi. (Milo)

-Hahaha. Evet anlaştığınıza sevindim.

Belki acaba daha ne kadar mutlu olabilirdin. Ama neden muhabbet dönüp dolaşıp bende duruyor. Bende birşeyler demeliyim.

-Tabi ki bende ne kadar muhteşem olduğumu biliyorum bu yüzden anlamanıza gerek yok.

Nasıldı. Bence çok güzel söyledim.

-pfft.

Böylece tüm masa kahkahaya boğuldu. Beklediğim tepki bu değildi ama sanırım bu da iş görür.

Gece yatağıma gitmeden önce yürüyüşe çıkmaya karar verdim. Duvarın üzerinde ileri doğru yürüdüm.

Manzara cesetlerle dolu olsa da ufkun güzelliğini gizleyemiyordu. Şimdi düşününce burası benim tatil yerimdi!!!

Bunu düşününce gözlerimden yaşlar akacak gibi oldum. Yanımdan bir ses geldi.

-pfft.

-Kim var orada!

Kılıcımı çektim ve ateş büyüsüyle etrafı aydınlattım. Karşımda tanımadığım bir yüz duruyordu.

Tanrım sanırım bu gün piyangoyu tutturdum. Bir günde 2 yakışıklı ahh.

Karşımda sert yüz hatlarıyla sakın bir aura yayan biri duruyordu. Prensinkinden farklı hatta bayağı farklı o bir elit olmalı.

-Kimsin sen!?

-Merhaba dük Elise sonunda sizinle tanışma şerefine ulaştım.

-Sen.. Sen kimsin çabuk söyle yoksa sonraki saniye başını omuzlarının üzerinde bulamayacaksın.

-Beni öldüremezsin. En azından bu kadar güçsüzken bunu yapamazsın.

-...

-Aslında oldukça etkilendiğimi söylemeliyim. O kadar cılız bir vucutla yarattığım canavarı öldürdün.

O an başımdan aşağı bir titreme indi. Bu his, o kişi öldürücü niyetini saklamıyor bile.

Dur o benim yarattığım dedi yani o...

-Sen büyücü Samuel'misin!?

-Demek beni tanıyordun, onur duydum leydim.

-Ne istiyorsun?

-Sadece biraz sohbet ediyorduk ama gitme zamanım gelmiş gibi gözüküyor.

-Dur.. Ne nereye gidiyorsun?

Bir anda ortadan kayboldu ve aynı anda başka bir ses geldi.

-Majesteleri burada yalnız başınıza ne yapıyorsunuz? (Edmund)

-Huh... Sadece geziyordum.

-Bir şey mi oldu Majesteleri?

-Hayır hadi içeri gidelim.

_______
Yazar:Villainesssss



Pişman olma sırası artık sizdeWhere stories live. Discover now