6. Bölüm

326 23 46
                                    


Heycanlıydı. Bunlara aslında Allah bilir kaç defa gitmiş olmasına rağmen heycanlıydı. Çünkü bu şimdiki hayatındaki ilk balosu olacaktı ve ülkelerin onun hakkında edineceği ilk izlenim olacaktı. Bu ilk izlenim oldukça önemliydi. İlk hayatında kendini rezil etmemişti ama itiraf etmeliydi ki biraz saftı. Bizans'ın ondan bahsetmiş olabileceği aklına gelmemişti. Onun hakkında ne söylediğini aşağı yukarı tahmin edebiliyordu şimdi: " Selçuklu'nun çocuklarından biri. Sadece ufak bir beylik ama tam bir baş belası."

Giyinirken kanatlarını saklayıp saklamamayı düşündü. Eskiden balolara giderken saklardı. Kendine sert bir hava vermeye çalıştığından yapardı ama şimdi bunun saçma olduğunu görebiliyordu. Kanadı çok kötü yaralanınca iyileşene kadar saklamış, ondan sonra da sertliğini bozduğunu düşündüğünden sürekli saklamaya başlamıştı. Bu sefer saklamayacaktı. Çok dikkat çekecekleri kesindi ama insanların bakışlarını umursamamayı öğrenmişti.

Siyah saçlarını genelde yaptığı gibi örmüştü. Bu sefer kesmek istememişti. Ona yakışıyordu. Aslında o farkında değildi ama çok yakışıklı görünüyordu. Eline bir tarak aldı ve kanatlarını taramaya başladı.


........


Geldiğinde salonun yarısı dolmuştu bile. Ama geç kalmamıştı. Tüm ülkelerin katıldığı balolar düzenlenirdi. Daha kurulmamış ülkeler yanlarında bulundukları ülkeler izin verirse katılabilirdi. Herkesin masasında bir davetiye belirirdi ve Balo günü geldiğinde o davetiye onları balonun olduğu ülkeye gönderirdi. Baloları neyin düzenlediğini veya bunun ne zaman başladığını bilen yoktu. Artık o biliyordu. Ya da bildiğini düşünüyordu. Babası onları hiç tanesine götürmemişti ama babası da genelde onlara katılmazdı zaten. Gereksiz görmüş olabilirdi. Bu toplantıların amacı ülkelerle tanışmak ve eğlenmekti, ama eğer istersen anlaşmak istediğin bir ülke ile iş de konuşabiliyordun. Silah getirmek yasaktı. Genelde kavga çıkmazdı.

Osmanoğulları kapıya doğru ilerledi. Kapıdaki askerlere selam verdikten sonra içeri girdi ve ana salona doğru ilerlemeye başladı. İçeriden müzik ve konuşma sesleri geliyordu. İçeri girer girmez Bizans'ı bir ülke ile konuşurken gördü. Birkaç ülke yeni gelen ülkeye bakmış, tanıyamayınca da kafalarını çevirmişlerdi. Yavaşça boş bir masanın yanına gitti ve çevresine bakmaya başladı. Kutsal Roma-Germen İmparatorluğunu hemen fark etti. Sırtındaki kapkara kanatlarla fark edilmemesi zordu. Birkaç kardeşini gördü. Her ne kadar konuşmak için içi gitse de şimdilik onlarla konuşmaması daha iyi olurdu.

Eskiden çok içmezdi, alkol dayanaklılığının ne kadar olduğunu bilmiyordu. O yüzden şimdi içip sarhoş olmak gibi bir niyeti yoktu. Kendi halinde meyve suyunu içerken yanına bir ülke yaklaştı. Onu tanımıştı. Genç görünüyordu. Selam verdi.

"Merhaba ben Lehistan-Litvanya Birliği. Tanıştığımıza memnun oldum"

Elini uzattı.

"Ben de Osmanoğulları Beyliği. Sizde böyle yapılıyordu değil mi?"

Lehistan'ın elini tutup sıktı.

"Evet böyle. Siz de yeni geldiniz sanırım?"

"Evet bu ilk balom. Babam daha önce onlardan bahsetmişti ama..."

Sohbete daldılar. İlk önce havadan sudan şeylerden konuşuyorlardı. Sonra konuları değişti.

"Siz nerenin ülkesisiniz acaba?"

"Ben daha kurulmadım. Annem Polonya Krallığı beni buraya getirdi."

"Ben de Anadoluda kurulmuş bir beyliğim. Eskiden babamın uç beyliğiydim."

"Babanız burada mı?"

"Öldü. Moğollar saldırdı"

Birlik Osmanoğullarının bakışlarının biraz donuklaştığını fark etti.

"Sizi rahatsız etmek ya da uygunsuz bir konuyu açmak gibi bir amacım yoktu, özür dilerim."

"Sorun değil."

"Moğollar mı? Onlar benim anneme de saldırdı..."

Lehistan-Litvanya Birliği ile bir süre daha sohbet ettikten sonra Lehistan gitti. Yeniden yanlız kalmıştı. Gülümsedi. Kafasını çevirdiğinde Bizans'ı gördü. Eğer eski Osmanoğulları Beyliği olsaydı keyfi kaçar ve hatta biraz sinirlenirdi bile, ama şimdi sadece hüzünlü hissediyordu. Bizans ile yakın arkadaş olmuştu ve onu anlayabiliyordu. O büyüyüp topraklarına toparak katarken büyük ihtimalle Bizans da onun çökerken hissettiklerini hissetmişti. Bizans bunu hiçbir zaman söylememişti, ama Osmanloğulları emindi ki yakınlaşmalarında bunun da etkisi olmuştu.

Onu büyük ihtimalle yine de yıkacaktı. Kardeşlerini yine de öldürecekti. Kardeşlerini bütün Türkleri bir araya getirmek için yıkmak zorundaydı. Önceki hayatında onun Timur ile savaşmasına sebep olmuşlardı. Gerçekten yapmak istemiyordu ama başka bir yol da göremiyordu.

İçini çekti. Bizans onun yanına gelmişti bile. Yanında duruyor ve ona biraz aşağılarcasına bakıyordu. Birden konuştu:

"Penceremden elma atan sen miydin?"

Osmanoğulları dondu. Bunu yapmış mıydı? Evet yapmıştı. Günlüğünde de yazdığını hatırlamıştı, yapmıştı. Bizans bunu öbür hayatındaki baloda söylememişti! "Niye yaptım ben bunu" diye düşündü. Gençken...böyleydi biraz.

"Hayır?"

Bizans hiç bir şey söylemedi. Ve yanından ayrıldı.

"Ucuz atlattık" diye düşündü. Kendine açık büfeden bir şeyler almaya gitti, acıkmıştı.Oradaki bir ülke ile de biraz konuştular. Masasına geri döndü.

Venedik ile sohbet ederken birkaç ülkenin ona baktığının farkında değildi.

Saat oldukça geç olmuştu, o yüzden gitmeye karar verdi. Çıkarken Lehistan-Litvanya ve Polonya Krallığı ile karşılaşıp Birlik onu annesi ile tanıştırdıktan sonra onlara veda etti ve davetiyesini salonun dışında yeniden çıkardı. Odasındaydı.









Rastgele countryhumansWhere stories live. Discover now