16. Bölüm

166 15 18
                                    

Ilık bir yaz akşamıydı. Gecesiydi demek daha doğru. Yeniyetme ülke bayram akşamı kutlama yapanlardan biraz uzak, sakin bir köşede oturmuştu. Genelde eğlenceye çok katılmazdı. Gülümsüyordu. Günlerdir Çok çalışıyordu ve reformların meyve vermeye başladığını fark etmişti. Hem de bu kadar çabuk! Çok mutluydu. Ama sakindi.

Çevresinde olup bitenleri, gelip giden hizmetlileri izliyordu. Denizin sesini dinliyordu. Göz ucu ile bir hizmetlinin masaya birkaç şişe getirip koyuşunu seyretti.

Gözü masaya getirilmiş bir şişeye takıldı. İçi kıpkırmızı bir içkiyle doluydu. Getiren hizmetliye işaret etti:

"Bu içecek nedir?"

"Kızılcık şerbeti efendim"

Türkiye durakladı. Ve şişeye bakakaldı.

...Küçük Türkiye  babasına şaşkın şaşkın bakıyordu. Birlikte yemek yiyeceklerdi ama babası bir türlü gelmemişti. O da hizmetlilere fark ettirmeden onu aramaya çıkmıştı.  Kapısı aralık bir tuvalette onu bulmuştu.

"Baba  üstündeki şey ne? Çok tuhaf kokuyorsun!"

Odayı ne olduğunu bilemediği yoğun bir koku kaplamıştı. Yerde ve babasının ağzında kırmızı bir sıvı vardı. Babası ağzını sildi ve ona bakarak gülümsedi.

"O mu? Kızılcık şerbeti içmiştim, dokunmuş. Kustum.

"Bir daha içme! Yemeği kaçırıyordun, hani birlikte yiyecektik?"

Osmanlı hafifçe güldü.

"Tamam canımın içi. Ben temizleneyim, hemen geliyorum. Sen şimdi masaya geri dön."

Türkiye neşeyle çıkıp yemek salonuna doğru koştu...

O kokunun ne olduğunu yıllar, yıllar sonra öğrenmişti. Türkiye hüzünlü bir şekilde gülümsedi. 

"Ah baba..."

5 yaşındaki çocuk kanın nasıl koktuğunu nereden bilsindi? Hiç kokacak kadar yaralanmamıştı ki O an anlamamıştı. Sonra da aklına gelmemişti.

"Kan kusup kızılcık şerbeti içtim dedin değil mi?"




............




"Kan kus, kızılcık şerbeti içtim de"




-------------------------------------------------------------

Evet epey  bir paslanmışım. Nasılsınız?

Osmanlı çok uzun bir süredir hastaydı. Sadece çökmekte olan ülkelerin bazen yakalandığı vereme benzeyen bir hastalığa yakalanmıştı. Bu hastalık onları öldürmüyor, süründürüyor. Kötü ve iyi günleri oluyor. Ne Türkiye'ye ne de İstanbul Hükümeti'ne hasta olduğunu asla söylemedi.

Rastgele countryhumansWhere stories live. Discover now