8.Bölüm

840 21 141
                                    

Bu bölümün diğer bölümlerle herhangi bir bağlantısı yoktur elnr1771 den istediğim Britanya/Osmanlı hikayesinin devamı gibi yazılmıştır 
Bu ilk ship yazışım. Üstüne üslük bir de yandere yazıyorum yani o kadar da iyi olmayabilir.

Uyarı: Yandere ve Psikopat  Britanya, kan , kesik uzuv Alternatif Tarih

----------

Osmanlı Itilaf Devletlerinin onu almasını bekliyordu. Askerleri sarayını,  gemileri de boğazını doldurmuştu zaten. Savaşı kaybetmişti. Onlar da ülkesini bölüşmüşlerdi. Aslında kukla/sömürge olarak ülkesinde kalması gerekiyordu ama ani bir kararla bu değişmişti. Kararı kim verdi tahmin edebiliyordu. Ürperdi.

Eskiden onunla müttefikti ama onun nasıl biri olduğunu öğrenince....

Bay Osmanlı, kurtarın kendinizi bu pislikten, Buraya gelirken elinizi sıkan eşimi öldürdü ve bunun tek sebebi elinizi tutmasıydı.

Daha sonra başka hikayeler de duymuştu onun hakkında. Hepsi de kanını dondurmuştu.

Acaba o ülke şu an yaşıyor muydu?

Britanya'nın da tavrı değişmişti. Ona düşman kesilmişti bundan sonra. Neredeyse her zaman karşısında olmuş, hep onu zayıflatmaya çalışmıştı.

( Osmanlı bilmiyordu ama ona zarar veren bütün ülkelerin başına ufak olaylar gelmişti...)

Britanya'nin o günden sonra ondan nefret ettiğinden emindi. Kimse sevdiğine bu kadar zarar vermezdi değil mi?

Gerçi onun kafasının yerinde olduğunu hiç sanmıyordu.

Ve şimdi onun eline düşmüştü ve kurtuluş yoktu. Kim bilir ona ne yapacaktı? Oğlunu saraydan kaçırmayı başarmıştı en azından, buna seviniyordu.

Odasına bir Ingiliz askeri geldi ve gidişinin birkaç hafta gecikeceğini söyledi.

Osmanlı o birkaç haftayı  kütüphanesinde kitap okuyarak geçirmişti. Dışarı çıkmasına izin yoktu, Bahçede dolaşmasına bile zorlukla izin vermişlerdi. Bu gururuna dokunuyordu, ama katlandı. Dışarıdan da kimseyle konuşamıyordu.

Ona söylenen sürenin yarısı geçmişti. Odasında uyuyordu. Birden kapısına kapıyı kırarcasına vurulmaya başlanmıştı. Kalkıp kapıyı açtı. Beş Ingiliz askeri içeri daldı ve bir tanesi gitme vakitlerinin geldiğini söyledi. Biraz endişeli görünüyorlardı. Götüreceği eşyalar zaten hazırdı, giyindi, her şeyle sessizce vedalaştı, bütün benliği isyan etse de sandık ve çantasını  alıp çıktı. Dört bir yanını askerler sarmıştı. Hepsi çok sessizdi. Bu durum garip olsa da umursamayıp gemiye bindi. Binerken biraz duraklar gibi olduğu için askerlerden biri onu itip güverteye düşmesine sebep olmuştu. Askerler biraz gülüştü, sonra birden sustu.Bu ilk saygısızlıkları değildi. Bazıları aşırı saygılı davranırken bazıları böyleydi. Ilginçtir ki sadece Ingiliz askerleri vardı.

Yol uzundu ve Britanya'nin önüne yorgun çıkmak istemiyordu. Zaten zayıf düştüğü için oldukça yorgundu. O yüzden uyumaya çalıştı.

Sonunda bitmişti. Gemiden inip onu Britanya'nın sarayına götürecek arabaya bindi. Eşyalarını bırakması söylenmişti, sonra getirilecekti. Görülürken oldukça ruhsuz hissediyordu.

Saraydan içeri askerler eşliğinde girdi, ve onu ana odaya götürmek yerine yukarıya çıkarıp bir odanın önünde durdular. Askerler o odanın kapısını çalmasını söyleyip biri hariç ortadan kayboldu.

Osmanlı yavaşça kapıya yaklaşıp isteksizce kapıyı çaldı. Cidden, şu an Fransa'nın alaycı bakışlarını, Rus Çarlığını  ve Yunan Krallığı'nın sözlerini kaldıracak hali yoktu. Gerçi büyük ihtimal Yunan Krallığını almazlardı ya belli olmazdı. Osmanlı içeriden ses gelmeyince odaya girdi, kapıyı kapattı. Kapıyı kapatınca bir kilitlenme sesi geldi.

Rastgele countryhumansHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin