sayfa 1-2(into the pit)

624 12 1
                                    

"Ölü sıçan hala orada." Oswald yan koltuğun camından yolun karşısındaki gri, tüylü cesede bakıyordu. Ceset, bir şekilde dün olduğundan daha ölü görünüyordu. Geçen geceki yağmur yardımcı olmamıştı.

"Hiçbir şey ölü bir sıçandan daha ölü olamaz," dedi Oswald'ın babası.

"Bu kasaba hariç tabii" diye mırıldandı Oswald bir yandan levhalarla kaplanmış mağaza vitrinlerine ve tozdan başka bir şey sergilemeyen vitrin dekorasyonlarına bakarken.

"Ney?" dedi babası. Snack Space'in şarküteri reyonunda çalışırken giydirdikleri aptal kırmızı yeleği giyiyordu. Oswald, onu okula bırakana kadar giymek için beklemesini dilemişti.

"Bu kasaba," dedi Oswald yüksek bir sesle. "Bu kasaba ölü bir sıçandan daha ölü görünüyor."

Babası güldü. "Pekala, buna itiraz edebileceğimi sanmıyorum."

3 yıl önce, Oswald 7 yaşındayken bu kasabada yapılacak bir çok şey vardı; sinema salonu, oyun ve kart mağazası, ve muhteşem dondurma külahları olan dondurma dükkanı. Fakat sonra değirmen kapandı. Değirmen esasında kasabanın varlığını sürdüren tek nedendi. Yüzlerce çocuğun anne ve babaları gibi, Oswald'ın babası da işini kaybetti. Oswald'ın en iyi arkadaşı Ben ve ailesi de dahil olmak üzere bir çok aile uzaklara taşındı.

Oswald'ın ailesi kaldı çünkü annesinin hastanedeki işi bir düzen içerisindeydi ve büyükannesinden uzaklaşmak istemiyorlardı. Bu yüzden babası değirmende kazandığından daha az bir değerde, saatte 5 dolar ödeyen Snack Space'de kısmi süreyle çalışmaya başladı ve Oswald böylece kasabanın çürüyüşüne seyirci oldu. Ölü bir vücudun organları gibi işletmeler ardı ardına kapanıyordu, çünkü artık kimsenin filmlere, oyunlara ya da muhteşem dondurma külahlarına harcayacak parası yoktu.

"Okulun son günü olduğu için heyecanlı mısın?" diye sordu babası. Yetişkinlerin her daim sorduğu sorulardan biriydi, "Günün nasıldı?" ve "Dişlerini fırçaladın mı?" gibi.

Oswald omuz silkti, "Sanırım. Ama Ben'in gitmesiyle yapacak hiçbir şey kalmadı. Okul sıkıcı evet, ama ev de çok sıkıcı."

"Ben 10 yaşındayken, yazın akşam yemeğine çağırılana kadar evde olmazdım." dedi babası. "Bisikletimi sürer, beyzbol oynar ve her türlü belaya karışırdım."

"Yani başımı belaya sokmam gerektiğini mi söylüyorsun?" dedi Oswald.

"Hayır demek istediğim biraz eğlencene bakmalısın." Westbrook İlköğretim okulunun önündeki bırakma hattına doğru girdi.

Eğlencene bak. Çok kolaymış gibi söyledi.

Oswald okulun çift kapısına doğru yürüdü ve görmek isteyeceği son insan olan Dylan Cooper'a çarptı. Görünüşe göre Oswald, Dylan'ın beklediği ilk kişiydi çünkü yüzünde geniş bir gülümseme vardı. Dylan sınıfın en uzun öğrencisiydi ve şüphesiz kurbanlarına tepeden bakmaktan zevk alıyordu.

"Bakın burada kimler var, oselot Oswald!" dedi yüzündeki sırıtma olağandışı bir şekilde genişleyerek.

"Asla değişmeyeceksin değil mi?" Oswald, Dylan'nın yanından geçti ve takip edilmediğini anladığında rahatladı.

Oswald ve sınıf arkadaşları anaokulundayken çocuk kanallarının birinde Oswald adında büyük pembe bir oselot hakkında bir çizgi film vardı. Bu yüzden anaokulun ilk gününden beri Dylan ve arkadaşları ona "oselot Oswald" lakabıyla seslenmeye başladılar. Dylan sizi farklı yapan her şeyi kullanan biriydi. Eğer Oswald'ın ismi olmasaydı, çilleri ya da kululetası olurdu.

Bu yıl isim takma olayı, Amerika tarihinde John F. Kennedy'i vuran adamın Lee Harvey Oswald olduğunu öğrendiklerinde daha da kötüleşmişti. Oswald ise suikastçı olmaktansa bir oselot olarak kalmayı tercih etmişti.

Okulun son günü olduğundan ciddi bir ders girişimi olmadı. Bayan Meecham bir gün önceden kırılma ya da kaybolma gibi durumlarda sorumluluğu üstlendikleri sürece öğrencilerin elektronik cihaz getirmelerine izin verildiğini duyurmuştu. Bu duyuru, herhangi bir eğitim faaliyeti için hiçbir çaba gösterilmeyeceği anlamına geliyordu.

Oswald'ın hiç modern bir cihazı yoktu. Evet, belki evinde bir dizüstü bilgisayarı vardı fakat tüm aile bilgisayarı paylaşıyordu ve okula götürmesine izin verilmemişti. Bir telefonu vardı fakat hayal edebileceği en kötü ve kalitesiz modele sahipti ve cebinden çıkarmak istemiyordu çünkü telefonu gören herhangi bir çocuk ne kadar acınası olduğu hakkında alay ederdi. Bu yüzden diğer çocuklar tablet ve konsollarıyla oyun oynarken Oswald ise sadece oturuyordu.

Öylece oturmak tahammül edilemez bir hale geldikten sonra bir kalem ve defter alıp çizim yapmaya başladı. Dünyadaki en iyi ressam değildi belki ama resimleri anlaşılabilir derecede yeterli çizebiliyordu ve çizimlerinde kendisinin de beğendi belirli bir çizgi film tarzı vardı.

Five Nights At Freddy's: Fazbear Frights - Into The Pit (Türkçe Çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin