26

1 0 0
                                    

"Bugün de mi antrenmana gideceksin?"

"Evet." Deniz başını salladı.

Yemeklerini bitirdikten sonra derse girmek için ayrıldılar.

Can'ın geldiği saat

"Sabah kurabiye yaptırdılar, sana getirdim. Umarım seviyorsundur."
Aslında öyle bir şey yoktu. Kendisine
yemesi için verilen kurabiyeleri getirmişti.

"Teşekkür ederim." deyip uzattığı kabı
aldı Can. Açıp bakınca ne tepki vereceğini
merak etmişti Ayaz. Can kabi açınca
tekrardan gülümsedi.

"Kakaolu, severim." deyip birini ısırdi ve
kabı Ayaz'a uzattı yer misin' manasında.
Ayaz başını olumsuzca salladı.

"Beğendin mi?"

"

Evet, çok güzel olmuş. Ellerine sağlık." "Afiyet olsun." Oldukça keyiflenmişti. Can
arabayı çalıştırınca camdan dışarıya
bakmak için kafasını çevirdi.

.

Antrenman sonrası yine arabadalarken

telefonu çaldı Ayaz'ın. Annesi olduğunu
görünce açmıştı.

"Efendim annecim?"

"Nasılsın oğlum?"

"İyiyim anne. Sabah da sormuştun."
diyerek güldü.

"Baban bir şey söyleyecekmiş. Aramamı
istedi."

"Ne söyleyecekmiş?"

"Bilmiyorum, söylemedi."

"İstemiyorum." Aynadan Can'la göz göze
geldiler.

"Oğlum İlayda'ya tamam da, baban o
senin." Bunu derken annesi de içten
değildi çünkü Ayaz'ın babasından ne
denli nefret ettiğini biliyordu ve ona hak
veriyordu da. 'Eger gerçekleri bilseydi..."
diye düşündü. Acaba o zaman neler olurdu¿

"Hadi oğlum, belki kötü bir şey demez."

İnşallah diye de geçirdi içinden. Kötü bir şey demesini istemiyordu çünkü Ayaz'ın üzülmesini istemiyordu. "Tamam." Telefonu babası aldı ve balkona doğru ilerledi. İçeridekiler duymasın diye de kapıyı kapattı.

"Ne diyeceksin?"

"Belliydi zaten keş olduğun. Bunca zaman
evimde böyle birine bakmışım. Bilseydim
bu kapıdan girmene dahi izin vermezdim."

"Bilseydin o zaman."

"Artık iyileşsen bile bu eve giremeyeceksin, duydun mu? Zamanında keş olan adamın bir daha olamayacağı ne belli. Seni bu eve almayacağım."

"Alma. Senin evini isteyen yok zaten."

Babası gergince güldü.

"Sokakta yatınca da böyle mi diyeceksin acaba? O zaman baban olduğumu fark edecek misin? Şimdi yapabildiğin gibi bana karşı çıkabilecek misin?"

"Sen sanki bana çocuğunmuşum gibi davrandın ya."

"Seni adam yerine koyup beslediğime
baktığıma şükret. Hiçbir sike yaramayıp
sürekli bizi sömürüyorsun. Evde değilsin
ama hála bunu yapıyorsun." Ayaz'ın
sinirden mi üzüntüden mi bilinmez, gözleri dolmuştu.

"Buranın parasını annem veriyor." diye
sesini sabit turmaya çalışarak konuştu.

"Hepsini o mu veriyor sanıyorsun?
Gerizekalı."

"Senden nefret ediyorum." diyebildi dişlerinin arasından. Daha çok
konuşmaya çalışsa ağlamaya
başlayacaktı ve bunu istemiyordu.

"Keşke kimse fark etmeseydi de,
geberseydin." Ayaz kalbine bir şeylerin battığını hissetti. Titreyen alt dudağını isırarak telefonu kapattı ve tek eliyle yüzünü gizlemeye çalıştı. Ağlamamak için kendini zorluyordu.

"Ayaz, iyi misin? Ne oldu? Kim ne
söyledi?" diye endişeyle sordu Can. Ayaz onu yanıtsız bıraktı. Her ne kadar İlayda'nın yüzünden diye düşünsede, sadece onun yüzünden ondan bu kadar nefret etmediğini biliyordu çünkü bu denli bir nefretin tek bir nedeni olamazdı. Kendi evladının ölmesini
isteyecek kadar ne yaptığını bilmiyordu ona.

Kendini tutamayınca birkaç hiçkırık kaçtı ağzından. Sonra devamı da geldi ve Can arabayı durdurdu. Kollarının sarsılan vücudunu sarmasıyla kendini tamamen
bıraktı ve gözyaşlarının akmasına izin verdi.

Can'ın eli saçında dolaşıyor, onu sakinleştirmek adına sıkı sıkı sarılıyordu.
Ayaz biri onu umursadığı ve yanında
olduğu için iyi hissetmeye başlamıştı. Bu
sarılma gerçekten çok iyi gelmişti aslında.

"Ne olduğunu söylemek ister misin?"

Küçük bir çocuk gibi, konuşmadan sadece
başını iki yana salladı.

"Tamam. Ama konuşmak istersen, ben
buradayım tamam mı?" İstersen ara,
mesaj at ya da yanına çağır. Yeter ki
yalnız kalma." Yalnız kalmanın nasıl
bir şey olduğunu zamanında öğrendiği için Ayaz'in da aynı şeyleri yaşamasını istememişti.

"Tamam." diye mırıldandı. "Teşekkür

ederim."

"Gir dinlen. Ne olduysa da, kafana
takmamaya çalış. İyi geceler."

"İyi geceler."

Boş koridorlardan geçip odasına girince
Deniz'in uyuyor olduğunu gördü ve bunun
için minnet etti çünkü ağladığı belli
oluyordu ve onun da bir şey sormasini istemiyordu.

Cafuné   Where stories live. Discover now