5.

31.2K 1.6K 150
                                    

Oy veren herkese teşekkür ederim... Bu bölüm diğerlerinden birazcık kısa oldu. Çünkü uzatırsam uygun bir yerde kesemezdim. İyi okumalar, umarım beğenirsiniz.
_______

Okul sonunda bittiğinde test kitaplarımı çantamın içine attım. "Abilerin yokmuş. Tek mi kalacaksın evde?" dedi Mikail. Abilerimin arkadaşı Nedim abinin kardeşiydi. Futbol takımında o da vardı. Aynı okulda olmamıza rağmen farklı sınıflardaydık. Yakın arkadaşım değildi. Hoş ya benim abilerim dışında hiç arkadaşım yoktu.

"Nedim abiye selam söyle. Görüşürüz." Dedim onun sorusuna cevap vermek yerine ve okulun çıkış kapısına ilerledim.

Eve gidecek olmanın sevinci vardı üstümde. Bahçeden çıkıp sağa döndüğüm gibi yüzümde oluşan gülümseme yavaşça soldu. Elimle yüzüme gelen saçlarımı çektim.

Uraz arabasına yaslanmış, elini sallayıp tebessümle bana bakarken nefesimi verdim. Yalan söylemeyi sevmesem de az sonra bunu yapacaktım. Ona doğru ilerlemeye başladım. Çantamın kulpunu sıkıca tutuyordum. Ne zaman stres yapsam, ya da kızgın olsam hep bir şeyleri sıkardım.

"Sen söyleyemeyince okula giren bir öğrenciye sordum çıkış saatini. O da söyleyince gelmek istedim." Diyerek kendini açıkladığında gözlerimi etrafta gezdirdim. Çantanın kulpunu daha çok sıktım. "Benim dershanem var. Boşuna gelmişsin." Uraz'ın gülüşü solarken dudak büzdü.

Elini ensesine götürdü ve ovuşturdu. "Bilmiyordum üzgünüm. Ama dershaneye bırakabilirim seni." Dedi yeniden yüzünde gülümseme oluşurken.

Başımı olumsuzca salladım ve yutkundum. Doğru yaptığıma emin değildim. "Yakın buraya. Yol üstünde bir yere de uğramalıyım. Yani yürüyerek gitsem iyi olur."

Arabasına bir bakış attıktan sonra konuştu. "Ben de seninle yürürüm." Arabanın kapısını kilitleyip yanıma geldiğinde kabul etmek zorunda kalmıştım. Birlikte yürümeye başladık. "Günün nasıl geçti?"

"İyi." Deyip kısa kestim. Aşırı gergindim. "Dersler zor mu?" dedi elleri cebinde yürümeye devam ederken. "Biraz."

Kütüphanenin önünde durdum. "Sen bekle ben geliyorum." Bir şey demesini beklemeden içeriye girdim. Kenarda bir yerde durup bekledim.

Çantanın kulpundaki elimi gevşetip çektiğimde eklem yerlerim acımaya başlamıştı. Acısının geçmesi için oynattım. Beş dakika geçtiğinde kütüphaneden çıktım. Uraz, köşede telefonla konuşuyordu. "Maral'ı dershanesine bırakıp geleceğim." Dedi ardından güldü.

"Tabi lan abiyim o kadar. Kız kardeşimi bırakayım hele. Ferhat var ya kız abisi olmak bambaşka bir şeymiş. Daha ısınamadık ama ısınınca çok güzel abi-kardeş olacağımıza eminim. Çekinmesem çok iyi olur da biliyorsun şeyden sonra."

Ben kötü bir insan mıydım? Onlarla dışarda da görüşürdüm, beni almalarını istemiyordum yalnızca. Bu beni kötü bir insan yapar mıydı bilemiyordum. Onlar için de üzülüyordum. Bir biyolojik abim evden git derken diğeri evde kalmamı istiyordu.

Uraz beni fark ettiğinde telefonu kapattı. "Hallettin mi işini?" Kafamı salladım ve yürümeye devam ettim. Sanırım yapamayacaktım. Telefonuma bildirim gelmiş gibi yapıp yürümeyi kestim. Telefonuma odaklandım.

"Bugün dershanem yokmuş. Sana da zahmet verdim buraya kadar."
Bakışlarımı yüzüne çevirdiğimde başını önemsiz anlamında salladı. "Boş vaktin varsa biraz gezebiliriz istersen." Şakağımı kaşıdım. Ders çalışmam gerekiyordu.

"Ders çalışmam gerekiyor aslında. Seni de işinden etmeyeyim." Arabaya doğru yürüdük. "Yarın olur mu?" dedi umutla. Belki de gerçekten onlara şans vermeliydim. "Olur." Diye mırıldandım. Karşımda bir çocuk gibi sevinirken burukça gülümsedim. Şu an anlıyordum ki biz çok geç kalmıştık. Bundan sonra toparlanır mıydık bilmiyordum.

Arabaya bindiğimde emniyet kemerini taktım. Yol akıp giderken ikimizde sabahki gibi sessizdik. Bu sessizliği abilerimle söylediğimiz şarkının sesi bozarken ister istemez bir sırtıma peyda oldu dudaklarımda.

Telefonumu hırkamın cebinden çıkarttım. "Ay ay gülüşün bir hediye." Bu şarkı sözü daha çok gülümsememe neden olurken telefonu açtım. "Bebeğim? Nasılsın, okul nasıl gitti?"

Saçımı kulağımın arkasına koydum. "Biraz sıkıcı olabilir ve ben iyiyim. Siz nasılsınız? Halledebildiniz mi?"

Olumsuz mırıltısını duyduğumda omuzlarım düştü. "Bugün de buradayız. Avukatlar görüşecek. Anlayacağın işler karışık ama sen takma kafana. Abilerin her zaman her şeyi hallederler, bilirsin." Kıkırdadım.

"Bilmez miyim Şafak Bey. Benim abilerim kadar iş bitirici kimse yoktur."

Bu dediğimle övünmeye başlarken arabanın ani fren yapmasıyla öne savruldum. Gülüşüm solarken Uraz'a baktım. "A-affedersin." Başımı sorun yok anlamında salladım. Arabayı tekrar çalıştırdığında ondan bakışlarımı çektim. "Ne oluyor orada? Maral, Maral iyi misin?"

"İyiyim abi. Sorun yok, endişelenmeyin." Karşı taraftan derin bir nefes alma sesi gelirken yan tarafımdan sıkıntılı bir nefes sesi gelmişti. Tek başıma olduğum bir vakit abimlerle konuşsam iyi olurdu. "İşleri halledip dönün. Sizi özledim. Korkut abimi benim yerime öpersin. İyi kalın."

Aramayı kapatamadan Korkut abimin bağırtısı duydum. "Sen geldiğimde öpersin. Bu zibidi çok sulu öpüyor. Yakma abini güzelim." Güldüm. Şafak abim konuşmaya başladı sonra. "Ben öperim Maral'ım. Senin öpücüğünü havada bırakmam. Sen de iyi kal." Telefon görüşmesini sonlandırdığımızda eve de yaklaşmıştık.

Uraz, arabayı durdu. Emniyet kemerini çıkarttım. "Sonra görüşürüz?" Kararsızlığımı belli etmemeye çalıştım.
"Görüşürüz." Diye mırıldandım ve arabadan indim. Eve girmeden onun gittiğini gördüğümde derin bir nefes alıp evin bahçesinden çıktım. Yürüyüş yaparken gördüğüm taksi durağına ilerlemeye başladım. Adımlarım hızlı ama titrekti.

Aradan geçen belki de beş dakikalık kısa bir sürede karşıdan arkadaşlarıyla gülerek buraya gelen Aral'ı gördüm. Kendimi gizlemeye kalmadan o da beni görmüştü. Gülüşü yavaş yavaş solarken hırkamın cebindeki elimin avucunun içine tırnaklarımı bastırdım. Sanki normal bir şey yapıyormuş gibi ilerlemeye devam ettim.

Bana bakışlarından dolayı arkadaşları da durmuş, bana bakıyordu. Birisi Aral'ın omzuna vurup gülerek bir şeyler söylerken ben bakışlarımı çekip yanlarından öylece geçmiştim.

"Nereye gidiyorsun?" Sert sesini duymamazlıktan gelip adımları hızlandırdım.

Ardından gülüşünü duydum. "Lafımı dinleyip defolup gidiyorsan seni tebrik ederim. Doğru hamleyi yapıyorsun." Dedi keyifle. Onu tınlamadım bile.

"Merak etme. Üç maymunu oynayacağım evdekilere. Gönül rahatlığıyla kaçabilirsin."

Taksi durağını gördüğümde elimi gevşettim ve oradaki bir taksiye binip uzaklaşa bildiğim kadar uzaklaştım. Evin adresini verdim. Su şişemi çıkartıp kuruyan boğazım için birkaç yudum aldım. Ellerim iyice yara olmuştu. Eve gittiğimde krem falan sürsem iyi olurdu.

Yarım saat kadar sonra tanıdık sokakları gördüğümde anahtarı çantamdan çıkartıp evin önüne gelmeyi bekledim. Taksi durduğunda ücreti ödeyip kapımı açmak için hamle yaptığımda kapı karşı taraftan açılmıştı.

"Bizde seni bekliyorduk Maral."
_______

Diğer bölüm yazarın ağzından olacak.

Maral'ın ilk vazgeçmesi ama sonra geri evine gitmek için harekete geçmesi...Sizce bu yaptığı doğru muydu?

Ve Aral... Maral'ın gidişine ses etmediği için pişman olacak mı dersiniz?

"Dengeli bir yaşam için dengesiz insanları hayatından çıkarmalısın."

Kaybedilen ZamanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin