24.

17.9K 1.2K 134
                                    

Biyolojik dayımla da tanıştığımda Selçuk Bey beni bunaltmalarına izin vermeden aralarından almıştı. "Merak ettiğin kadar değil miymiş?" Diye sordu ortamı kastederek Selçuk Bey.

"İş yemeği olduğunu sanıyordum." Diye mırıldandım. Akrabalarla tanışacağımı bilmiyordum. "Gelmeyeceğiz diye düşünüp ortamı idare etmeleri için çağırmıştım." Başımı anladım anlamında salladım. Masaya doğru yürüdük.

"Kızım Maral Orbay, yeni yatırımcımız Nihat Bey." Baş selamı verdim. Selamıma karşılık verdi. "Demek yeni kafenin adı bu yüzden M-" Selçuk Bey bir anda adamın omzuna elini koyarak omzunu sıktı. Adamın yüzü kasılırken kaşlarımı çattım. Sakin mi olsaydı?

"Yatırımcıyı kaçırmayı planlıyorsanız devam edin." Dedim fısıltıyla. Gülerek adamın omzundan elini çekti. "Şakalaşıyoruz. Hadi sen annenin yanına git." Başımı tamam anlamında salladım ve Lale Hanım'ın yanına gittim. Selçuk Bey yatırımcıya bir şey yapmasaydı bari.

Lale Hanım'ın yanına oturacağımda bir garsonun sandalyemi çekerek bana yardımcı olmasıyla afaladım. Ares yine kıkırdarken sabır çektim. Yeteri kadar gülmüştü bence. Sandalyeme oturduğumda garsona teşekkür etmiştim.

"Yeteri kadar güldün bence." Dedim düşüncelerimi dile getirerek. "O kadar zamandır gülmüyorum ki bir anda patladım. Dalga geçtiğimi düşünme. Sadece..." Nefesini verdi. "Yüz ifaden komik oluyor." Diye mırıldandı. Göz devirdim.

Damla eksik kalmış gibi bir Ares'e bir Aral'a yapışırken onu duvara yapıştırma isteğimi geri alamadım. Şafak abimle evde yaptığım boks maçlarını bu kızın üstünde denemek istiyordum. Diğer yanıma Aren oturmuştu. Arın ile mini bir kavgaya tutuşmuşlardı. Kazanan Aren olmuştu ve şu an yanımdaydı.

Yemekler servis edilirken Selçuk Bey, Lale Hanım'ın diğer yanında oturuyordu. Yatırımcı ve eşiyle konuşuyorlardı. Yemekler yenmeye başladığında önümden geçen kolla azıcık geriye çekildim. Ares turşusunu Aren'in tabağına koymuştu.

"Üçünüzde şaşkınca bakmayı keser misiniz? Aren seviyor diye koydum." Diye homurdandı Ares. Üçümüzden kastı Arın, Aren ve bendim. "Sevdiğimi nereden biliyorsun?" Diye sordu Aren çekinerek.

"Evdeki turşuların yaşam sürelerinin kısa olmasından. Uraz'a sizi sorduğumda da anlatıyordu." Diye mırıldandı Ares tabağıyla ilgilenirken. Ona haksızlık yapıyor olabilir miydim? Bakışlarımı Uraz abime çevirdim. Sakince yemeğini yemekle meşguldü. Herkese karşı dengede olmayı nasıl beceriyordu?

"Ablam yine error veriyor." Dedi Arın sırıtarak. Uraz abim başını tabağından kaldırarak bana baktı. "Bir şey mi oldu yavrum?" Başımı olumsuzca salladım. Sadece onu ısırmak istiyordum o kadar.

"Tuzluğu uzatır mısın?" Ah tuzluk hep eridiğim zamandasın. Uraz abim tuzluğu uzattığında teşekkür ederek aldım. Tuzu neye katsaydım acaba?

Salata kasem gözüme çarparken tuzu oraya ekledim. Tuzluğu kenara koyup salatayı karıştırdım ve yedim. Nane de katmışlardı ve gayet güzel bir tat vermişti.

"Bunu kesinlikle yemelisin. Selçuk'un kendi tarifi." Lale Hanım tabağıma rulo şeklindeki garip şeyi bırakırken bunun ne olduğunu merak ediyordum. Restorantları var derken aşçılığı olacağını düşünmemiştim.

Yediğimde bir anda hmlamaya başlamıştım. Masadakiler bu halime gülmüşlerdi. Bunlarda gülmeye yer arıyorlardı.

"Böğürtlen var bunun içinde." Dedim yüzümdeki gülümsemeyle. Böğürtlenli her şeyi çok seviyordum. Damla bana ciddi misin bakışları atarken bakışlarımı ondan çektim. "Çok güzelmiş."

Kaybedilen ZamanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin