56.

9.4K 812 102
                                    

Elimde dört beş bölüm var. Eğer oy sınırları kısa sürede geçilirse hemen atarım.
Sınır: Diğer bölümlerle birlikte bu bölümünde 400 oy olması

İyi okumalar.
_______

Sıradan bir cuma gününe gelmiştik. Güney'in bana gecenin bir yarısı uğraması ve sinema bileti bırakmasını atlatabilmiştim. Abilerime bu durumu sabah uyandığımda anlatmıştım. Gökay'ı köşeye çekmişlerdi. Gökay, kardeşinin yaptığı şey için özür dilemiş bir daha olmasına izin vermeyeceğini söylemişti. Gökay'ın sözü benim için bir anlam ifade etmiyordu.

Dayımın kulağına bu durum gittiğinde işler biraz daha büyümüştü. Küçük kuzenim onun deyimiyle rakibim oyun dışı kalmıştı. Biz tabi ki eve nasıl girebildiğini bilmiyorduk, güvenlik kameralarına sızmıştı. Eğer odamda olsaydım ne olurdu hiç bilmiyordum. Odama tırmanmak oldukça güç isteyen bir şeydi merdiven koysan anca ulaşabilirdin. Hazırlıklı gelmişti kısaca.

Gökay'ın ve onun başka hamle yapması, tehlikeli işlerin adamları oldukları için, beni korkutmuştu. Bunu babam ve Ares öğrenince de işler daha da büyümüştü. Abilerimle birlikte biyolojik ailemin evinde kalacaktık. Yemin ediyorum size, ilk defa bir olay işime yaramıştı. Hepsinin bir arada olması bulunmaz bir nimetti bana göre. O yüzden balıklama bu olaya atlamıştım.

Bacağımı stresle sallayıp Toprak'ın gelmesini bekliyordum. Gökay'ın lafından sonra ona bir şey olacak diye korkmamış değildim. Neden bir anda ateş hattında olduğumu anlamamıştım ta ki bunu dün şirkete gittiğimde öğrenene kadar. Gökay'ı şirketten çıkartmışlardı çünkü dışarıya büyük bir miktar para sızıntısı vardı. Abilerimin en güvendiği arkadaşı ise Gökay'ı suç üstü yakalamıştı. Yani ben öyle duymuştum.

Gökay tekrar korumalığa dönünce bunu sindirememişti. Ortada bir kargaşa dönmüştü. O gün Korkut abimin sinirinin nedeni meğerse buydu. Hassas nokta ben olduğum için açık hedef haline gelmiştim.

Toprak'ı gördüğüm gibi hızla oturduğum yerden kalktım. Dersliği boşalıyordu. Benimki çoktan boşalmıştı. Birazdan Uraz abim beni almaya gelecekti. Yani beş dakika falan vardı.

Toprak'ın iyi olduğunu görmem ile rahatlamıştım. Parmak uçlarımda yükselip kollarımı boynuna dolarken tek eliyle belimi sardı. "Özlenmişim bakıyorum da." Dedi muzip bir sesle. Bu aralar babasıyla arası iyi olmalı ki daha iyi bir haldeydi.

"Şapşal Toprak lütfen terk ettiğin yere geri dön." Dedim alayla kollarımı ondan çekerken. Dudak büzdü. Ağlayacak bir moda büründü. "Her halimi seveceğini söylemiştin oysa." Diye mırıldandı yanağımdaki saçlarımı geriye çekerken. Kıkırdadım. Şapşallığı içinde bir yerde hep vardı.

Gülümsedi. "Keko gibi davransam sever misin gülüm?" Saçımı parmağına dolayıp üstüme eğildiğinde göğsünden gülerek ittim onu. "İçinde saklı kalsın gülüm. Şu an keko çekecek havada değilim." Dedim.

Gözlerini kırpıştırdı. "Gülün müyüm gerçekten?" Diye sordu dudakları yukarı doğru kıvrılırken. Cıklayarak kollarından çıktım. Bu çocuk bu aralar normal halinden epey uzaktı.

Çıkışa doğru yürümeye başladığımda bana yetişti. "Ya Maral...şaka yaptım ben. Hani kızlar şey diyor ya güzelin miyim diye onun versiyonunu bir üzerinde deneyeyim, dedim." Diye mırıldandı. Her hareketimde gelip açıklama yapması hoş değildi. Ben tabi ki onu anlıyordum.

Durdum ve ona döndüm. "Biliyorum Toprak. Sadece ben ilk soramadım." Dedim dudak büzerek. Biraz şapşallık yapıp Toprak'a benzesem bir sorun olmazdı. "Gülün müyüm gerçekten?"  Diye sordum onun gibi gözlerimi kırpıştırıp.

Kaybedilen ZamanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin