3. Bölüm - Karakol

137 9 3
                                    

Şemsiyemi kapatarak hızlıca kafeye girdiğimde gülümseyerek, ''günaydın!'' diye cıvıldadım. Kasanın yanında duran Akın ve Mehir gülümseyerek, ''günaydın.'' Dediklerinde kabanımı çıkartıp askılığa astım. ''Diğer günlere göre feci soğuk var dışarıda.'' 

Mehir kafasını sallayarak kazağının içine soktuğu ellerini birbirine sürterek, ''Evet,'' dedi. Akın'a dönüp, ''petekleri açmadınız mı?'' dediğimde omuz silkti. ''Bir bilgim yok, ben geldiğimde açıktı kafe.'' Kaşlarım çatıldı. ''Nasıl açıktı? Senden ve benden başka kimsede yok ki bu kafenin anahtarı.'' 

Kafe dükkanının kapısı açılmasıyla birlikte Mehir, ''hoş geldiniz,'' diyerek ilerlediğinde kimin geldiğine bakmamıştım bile. Beynim uyuşmuş gibi hissediyordum. ''Akın bir şey söylesene? Kim açtı bu kafeyi? Çıldırtmayın beni.'' 

''Bilmiyorum Hare, bilmiyorum. Ben geldiğimde açıktı diyorum.'' Hızla mutfağın kapısını açıp içeriye girdiğimde, ''arkadaşlar bugün kafeyi kim açtı?'' diye sorduğumda hepsi alık alık suratıma baktı. ''Biz geldiğimizde Akın oğlum, Tamay ve Mehir kızlarım vardı.'' Diyen Rukiye teyzenin ardından Tamay ve Bahattin amca da kafalarını sallayarak Rukiye teyzeyi onayladıklarında hızla mutfaktan çıktım.

 Bir şey vardı. Aklıma gelen şey ile olduğum yerde dururken elim ayağım boşalmıştı sanki.

 ''Hare? İyi misin?'' Akın'ın sesiyle boğazımı temizleyip gülümsemeye çalıştım. ''İyiyim, bir sorun yok.'' Elim çantamı ararken hızla askılıktaki çantama uzandım. İçinden çıkarttığım telefonum ve muhasebe anahtarını alarak dar koridora girdiğimde muhasebe odasının önüne geldim. Kapıyı açarak içeriye girdiğimde kilitlediğim gibi olmadığını gördüm.

 Ellerim titrerken hızla masanın üzerindeki masaüstü bilgisayara ilerledim. Onu açarak kamera kayıtlarına girdiğimde dün geceye bakmaya başladım. ''Beni mi arıyordun?'' Duyduğum ses ile irkilirken sertçe yutkundum. Enseme vuran nefes ile gözlerimi kapattığımda kalbim yerinden çıkacaktı sanki.

 ''Ediz,'' dedim dişlerimi sıkarak. ''Doğru tahmin.'' Diyerek güldüğünde, ''aşağılık herif!'' diye haykırdım. Aklı sıra bana gücünü gösterecekti. ''tı tı tı, aşağılık herif falan... Ne biçim kelimeler bunlar? Senin gibi narin bir kadına yakışıyor mu?'' 

Dişlerimi sıkarak ayağa kalkmaya çalıştığımda ellerini sertçe omuzlarıma yerleştirip beni geri püskürttü. ''Dün akşam olanlar sadece ufak bir uyarıydı. Kasadaki paraları da bedeli olarak sayarsın.'' Tam ağzımı açacağım sırada, ''beni işe geri alacaksın!'' dedi hırlarcasına. ''Sevsen de sevmesen de ben bu işte çalışmaya devam edeceğim.'' 

''Akın! Yardım edin!'' Çığlığım ile ağzımı kapattığında oturduğum sandalyeden kalkmaya çalıştım. ''Beni dinlemek istemiyor musun? Uyarıydı diyorum Hare, uyarı. Devamını da yaparım. Biliyorsun, anladın.'' Odanın kapısı açıldığında dün kafeye giren müşterimi gördüm.

 Adı... Alp! Adı Alp'ti.

 Kaşlarını çatarak arkamdaki adama bakıp, ''kadının arkasından çekil.'' Dedi. Ediz güldüğünde elini ağzımdan çeksin diye kafamı iki yana salladım. Elini çektiğinde omuzlarıma baskı uygulamaya devam etti. Kulağıma eğilerek, ''beni işe geri alacaksın Hare, unutma-'' dediği an ona uzanan kollar tarafından geri çekildi.

 Alp yumruklarını yüzüne indirirken kendimi geriye çekip ellerimle yüzümü sıvazladım. Akın hızla kapının önüne geldiğinde odayı Ediz'in acı dolu iniltileri dolduruyordu. ''Hare?'' Ayağa kalkarak Alp'in yanına ilerlediğimde, ''tamam, bırakın lütfen. Geri kalanını adalet çözecektir.'' Dediğimde ayağa kalktı. Göğsü hızlı aldığı nefesler dolayısıyla hızla kalkıp inerken, ''iyi misin?'' dedi. Kafamı salladım. ''Sağ olun, iyiyim.''

Mazinin Numarası Where stories live. Discover now