28. Bölüm - Son görüş -Birinci Kitap Finali-

65 4 0
                                    

İki Hafta Sonra...

Kınalığımın içinde rahatsızca kıpırdanırken annem girdi içeriye. ''Bebeğim, hadi aşağıya gel.'' Huzursuzca oturduğum koltuktan kalktım. ''Anne, Alp hâlâ gelmedi...'' Yanıma gelerek ellerimi tuttu. ''Gelecek bebeğim, kötü düşünme.'' 

Ellerimi geri çekerek derin bir soluk vererek cama ilerleyip camı açtım. Aşkın aşağıdan el sallayıp, ''mükemmel olmuşsun!'' diyerek bağırdığında gülümseyerek bende el salladım. Camı açık bırakıp odaya döndüğümde yüzümdeki gülüşü silerek anneme döndüm. ''Kâbusun etkisinde kalmışsın ama adı üstünde kâbus, bu kadar kafana takmaya ne gerek var?'' Annemin sözleriyle derin bir soluk verdim. Bu gece rüyamda Alp'i bir deniz kıyısında ağlarken görmüştüm, bunu teyzeme anlattığımda da, 'hayırlara vesile olsun kızım ama ben hiç hayırlı görmüyorum' diyerek içime korku tohumlarını yerleştirmişti. ''Çok gerçekçiydi ama! Sabahtan beri telefonlarımı da açmıyor.'' 

Annem gülerek, ''bebeğim!'' dedi sitemle. ''Bugün yoğun bir gün açamaması çok normal. Haydi, bak misafirlere de ayıp oluyor.'' Annem yanıma gelerek beni odanın kapısına doğru itekledi. Kapıyı açtığım anda kulağıma dolan müzik sesiyle terleyen avuç içlerimi üzerimdeki gelinliği sıkarak gidermeye çalıştım. Aşağısı çok fazla doluydu ve hepsi bizim için gelmişti. Heyecanlı ve gergindim. 

''Anne, Alp'i arasam son kez? Onunla inmek istiyorum, bir tek benim günüm değil bugün. İkimizin günü.'' 

''Bebeğim, baban aradı zaten. Lütfen.'' Derin bir soluk vererek merdivenlerden inmeye başladım. Kabarık gelinliğim ve topuklu ayakkabım ile zar zor merdivenlerden inerken beni görenler alkışlamaya başlamıştı bile. 

Gülümseyerek insanlara bakarken annem yanıma gelip, ''biraz oyna, yukarıda yeterince dikkat çektin.'' Dediğinde zorlukla gülümseyerek anneme döndüm. ''Anne ben yirmi iki yaşındayım, ne yapmam gerektiğini biliyorum ve hatırlatırım ben dört yıl boyunca kendim, tek başıma yaşadım. Ne yapmam gerektiğini yeterince çözdüm sanki.'' Diyerek kalabalığın içine karışarak müziğin ritmiyle dans etmeye başladım. 

Ahu'yla karşılıklı oynarken, ''mükemmelsin!'' dedi dudaklarını oynatarak. Gülerek ona öpücük atarak oynamaya devam ederken birden kopan alkışlarla kalabalığın içinden çıkarak ne olduğuna baktım.

 Alp elinde çiçek buketiyle bana yaklaşırken gönül rahatlığıyla gülümsedim. ''İlk önce kalbime sonra yuvama hoş geldin.'' Diyerek elindeki buketi bana uzattığında, ''hoş buldum.'' Dedim gülüşüm genişlerken. Dudaklarını alnıma bastırdığında dans şarkımız çalmaya başlamıştı. Aşkın elimdeki buketi aldıktan sonra dans etmeye başlamıştık.

 ''Neredeydin?'' dedim bir yandan dans edip bir yandan da cevap almak için gözlerinin içine bakarak. ''İşim vardı güzelim, onlarla meşguldüm.'' 

''Alp, tüm gün telefonumu açamayacak kadar nasıl bir işin olabilir sevgilim? Burada nasıl zor durumda kaldığımı biliyor musun sen?'' Etrafta olan bakışlarını gözlerimle birleştirip, ''evimizin içini yaptırırken sorun çıktı Hare, onunla uğraşıyordum. Hem yarın oraya gitmemiz lazım senin eşyalarını yerleştirmek için.'' Dediğinde omuz silkerek, ''bakarız.'' Dedim.

 ''Küs müyüz?''

 ''Sence?'' 

''Bir öpücükle barışır mıyız?'' Sorusu ile güldüm. ''Bilmem,'' O da gülerek, ''evet olarak kabul ediyorum o halde?'' dediğinde ikimiz de gülmüştük. 

''Şimdi sıra gelinimizin kınasını yakmakta!'' Mikrofondan duyuru yapan orkestra şefinin sesi ile Alp, ''hemen mi?'' dedi. ''Kına başlayalı iki saat olacak neredeyse sevgilim.'' Dediğim sırada kafama örtülen duvak ile tahtımız getiriliyordu. ''Bunların hepsi etrafımızda mı dönecek?'' 

Mazinin Numarası Where stories live. Discover now