18. Bölüm - Oyunu Bitir

64 5 0
                                    

''Bakar mısınız?'' Oturduğum yerden kalkıp müşterinin yanına ilerledim. ''Buyurun,''

''İki sütlü kahve ve browni istiyoruz.'' Kafamı salladım. ''Siparişiniz hazır olduğu an getireceğim.'' Arkamı döndüğümde mutfaktan çıkan Tamay'a gülümseyerek el salladım beni görmesi için. Tamay'ın bana dönen bakışları ile ona yaklaşarak elimdeki sipariş kağıdını uzattım. ''Bunu hazırlayıp 17. Masaya götürür müsün canım?''

''Tabi,'' diyerek tekrar mutfağa girdiğinde gülümseyerek bende kendi yerime geçtim. Sandalyemi çekerek oturduktan sonra önümdeki kitaba ve dumanı tüten kahveme baktım. Kahve kupamı elime aldıktan sonra kahvemden bir yudum alıp kafamı cama çevirdim.

Bahar gelmişti. Çiçekler açmış kuşlar cıvıldamaya başlamıştı.

O gecenin üzerinden ise 4 ay geçmişti. Unutamıyordum. Bana söylediklerini, birlikte geçirdiğimiz zamanları... Hiçbiri unutulmuyordu.

Bekledim.

Hep bu kapıdan içeriye girsin istedim. Bana bakmasın ama geçsin karşımda her zaman ki acı kahvesini içsin. Ben onu uzaktan izlemeye bile razıyım. Dava gününde bile gelmemişti. Ben savaşımı kazanırken o yoktu.

Kahvemden bir yudum daha aldıktan sonra kafenin kapısı açıldı. Kafamı oraya çevirdiğimde gelen kişinin Aşkın olduğunu gördüm. Ayda yılda bir geliyordu, bu da nadir anlardan bir diğeriydi. ''Merhabalar!''

Büyük bir cıvıltıyla içeriye girdikten sonra bana dönmüştü. ''Şuna bak ya, geliyorum kızın dudaklarında ufacık bir tebessüm. Tı tı tı! Yazıklar olsun bana! Ben hayatına girmeden önce de böyleydin, sonra da. Ya kızım hayatına benim gibi bir muhteşem girmiş, daha çok gülmen lazım senin!''

Ufak bir kıkırtı ile onu izlemeye başladığımda, ''hemen kendime bir kahve alıp yanına geliyorum.'' Diyerek mutfağa girdi.

Artık hiç kimse Ahu'nun ve onun deliliğini sorgulamıyordu. Eh, en azından onlar için iyi bir durumdu.

''Hare,'' adımın seslenilmesiyle kim olduğuna bakarken muhasebe odasının orada beni çağıran Akın'ı gördüm. Ayağa kalkarak yanına ilerlediğimde, ''konuşalım mı?'' dedi. Tek kaşımı kaldırarak, ''iş saatinde?'' dediğimde kafasını salladı. ''Sadece çok az bir zamanını alacağım.''

''Peki. Seni dinliyorum.''

''Hare ben yapamıyorum. Seni bu denli severken, sana bu derece âşıkken ben burada çalışamam.'' Gözlerim kapanırken derin bir soluk vererek gözlerimi açtım. ''Akın, şaka yapıyor olmalısın... Bu konuları geçtiğimizi zannediyordum.''

''Olmuyor ama! Unutamıyorum! Kalbimin hâlâ senden yana ümidi var.''

''Benden yana ümidin olmasın Akın. Benim kalbimin kimin için attığı belli, umarım sende kalbin kadar güzel bir kadınla mutlu olursun. Sırf bu yüzden işten çıkacaksan da canın sağ olsun, tazminatını vereceğim.''

Ona vurmuşum gibi bana bakarken kendisini toparlayıp kafasını salladı. ''Akşam çıkışımı veririm.'' Diyerek yanımdan ayrıldığında derin bir soluk verdim. Arkamı dönerek kendi yerime geri oturduğumda Aşkın da aynı hızla mutfaktan çıktı.

''Buranın kahveleri mükemmel!'' Birkaç insanın anlamsız attığı bakışlardan sonra Aşkın yanıma oturdu. ''Bugün filtre kahvenden çalıp abime götüreceğim.'' Diyerek kahvesinden bir yudum aldıktan sonra memnun olmuş bir mırıltı çıkarttı.

Kendi kahvemden bir yudum alıp, ''istediğini alıp istediğin kişiye götürebilirsin demiştim Aşkın, kime götüreceğini söylemesen de olurdu.'' Dediğimde, ''ya kızım salak mısınız siz? Sizce de bu ayrılık fazla sürmedi mi?'' dedikten sonra, ''özellikle geçen gün yaşadığın saldırıdan sonra Hare.'' Diye ekledi.

Mazinin Numarası حيث تعيش القصص. اكتشف الآن