20. Bölüm - Ölümle bir nefeslik mesafe

82 4 0
                                    

''Siktir!'' Silahı elinden düşen adam öfkeyle etrafına bakarken bir yandan da kolunu tutuyordu. Nereden geldiği belli olmayan kurşun koluna isabet etmişti. Göğsüm aldığım nefesler sonucunda hızla kalkıp inerken öfkeli bakışlar gözlerimi buldu.

 ''Kim olursa olsun seni elimden alamayacak.'' Üzerime doğru atıldığı sırada arkamı dönüp hızla koşmaya başladım. Çalılar kollarımı çizdi, koşmaktan ciğerlerim yandı, ama asla pes etmeden koşmaya devam ettim. Ciğerlerim beni yarı yolda bırakmaya yemin etmişçesine yanıyorken hızla bir ağacın arkasına saklandım. Gözlerimi kapatarak derin derin nefesler alıp veriyordum. 

Gözlerimi açarak kafamı uzatıp geliyor mu diye baktım. 

Yoktu. 

Tam o sırada saçlarıma asılan eller ile çığlık attım. Gözlerimden yaşlar süzülürken, ''bırak beni!'' diyerek bağırdım. Tarih tekerrür ediyordu... O gece bir kadını kurtarmak için çabalarken şu an kendi canımı kurtarmaya çalışıyordum. 

Saç diplerim baskıdan dolayı sızlarken bir yandan da sürükleniyordum. Bir çöpmüşüm gibi yere fırlattığı bedenime bakıp, ''duyduğuma göre, çok kısa bir zaman önce bir kadını kurtarmak uğruna ölüyormuşsunuz. Ne yazık...'' dediği sırada gözyaşlarımı umursamadan, ''asıl sana yazık!'' diye bağırdım. ''Ben o kadına bir şey olmasın diye ölürdüm de ve bundan bir an olsun pişman olmazdım. Ama sen bir ömür boyuna bunun vicdan azabıyla yaşayacaksın ya, asıl sana yazık.''

 Eğilerek bir dizini toprağa koyup diğer eliyle sertçe boynumu kavradığında ellerim hızla ellerini tuttu. ''O andan çok korktuğunu duymuştum, bence ölümün en güzel hali olacak senin için.''

 ''Bı-bırak!'' dedim ağlayarak çığlık atarcasına. Bedenimi toprağın üzerine yatırıp üzerime çıktıktan sonra elini boğazımdan çekmeden daha çok bastırdı. Nefesim kesiliyordu, kısık kısık nefes alıyordum.

 ''Seni öldürdükten sonra leşini onların önüne atacağım. Zaten bir çocuk bile veremeyecektin ona, çok da fazla üzülmez.'' 

Gözyaşlarım hızını arttırırken çığlık atarcasına hırıltılar çıkartıyor eline tırnaklarımı geçirerek kurtulmaya çalışıyordum. Sözleri ayrı, uyguladığı kuvvet ayrı canımı yakıyordu. ''Ne oldu? Zoruna mı gitti? Doğrular bunlar. Senin ölmen ona ödül olacak, ödül.'' 

''Hare!'' 

Koşuşturma sesleri ile adam arkasını döndüğünde gülerek ağzında küfür mırıldanıp üzerimden kalkıp sürüklercesine beni de kaldırarak sırtımı gövdesine yasladı. Öksürmekten ciğerlerim yanarken ayakta duramıyordum. Bacaklarım hissizleşmişti sanki.

 Bir karnımın üzerine bastırarak beni kendisine sabitledikten sonra koşarak bize yaklaşan Alp, Tarkan, Ahu ve Aşkın'a baktı. Bakışlarım onları bulurken Alp acıyla bana bakıyordu. Gözümden yaşlar süzülürken dudaklarımı oynatarak, ''seni seviyorum...'' dedim fısıldarcasına.

 ''Mesajları dikkate alıp sevgilini korumalıydın Alp. Şimdi, sevgilinin başkaları tarafından da zarara uğramasını istemiyorsan yolumdan çekil işimi bitireyim.'' Alp öfkeyle ona dönüp, ''senin evveliyatını sikerim orospu çocuğu!'' diye bağırdı.

 Tarkan atılarak onu tuttuğu sırada, ''sizi öldüreceğim!'' diye bağırdı. ''Bu adaletini siktiğimin dünyanın üzerine yemin olsun ki sizi ben öldüreceğim!'' 

Tarkan onu zapt etmeye çalışırken, ''elindeki silahı görmüyor musun? Hare'ye zarar gelmemesi için rahat dur!'' diye bağırdı Alp'e. Alp'in öfkeli bakışları bana döndüğü an yeşil hareleri çaresizliğe bürünürken tam o sırada iki el ateş sesi duyduk. 

Mazinin Numarası Where stories live. Discover now