26. Bölüm - Dağ yolu

35 5 0
                                    

Çalan kapı zili ile oturduğum koltuktan kalkıp kapıya ilerledim. Kapıyı açtığımda Alp gülümseyerek bana bakıyordu ama yüzümdeki ifadesizliği gördükten sonra bir an durdu. Kendini toparladıktan sonra içeriye girip dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Dudaklarını geri çektikten sonra elinin tersini hafifçe yanağıma sürtüp, ''bir şey mi oldu güzelim?'' dediğinde kendimi bir adım geri çekerek kapıyı kapattım. ''İçeriye geç.'' 

Otoriter ses tonum ile boğazını temizleyerek, ''hare,'' dediğinde onu umursamadan oturma odasına gittim. Yanıma gelerek elimi tuttuğu anda geriye çekildim ve ona döndüm. Işıklar yanmıyordu, sadece mutfağın beyaz ledleri ve gökyüzü aydınlatıyordu evin içini. 

''Bana bir şey anlatmak ister misin Alp?'' Ağzını açtığı an konuşmasına izin vermeden, ''sakın,'' dedim sesim titrerken. ''Sakın bana masal anlatma, artık inanmak istemiyorum çünkü.'' 

Derin bir soluk vererek üzerinden ceketini çıkarttı ve koltuğun üzerine fırlattı. ''Hare, ne oluyor güzelim?'' Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. ''Ben sana kendimden bile çok güveniyorum... Ama niye kimse sana benim gibi bakmıyor? Alp, sen insanlara ne yaptın? Alp, sen bana ne yapıyorsun?'' 


Sözlerimle kaskatı kesilirken gözümden yaşlar süzülüyordu. ''Ya ben delirmek üzereyim, bana artık mantıklı bir açıklama yap yalvarırım. Tamam, Ahu meselesine tamam. Yemin ederim tamam. Ama bana Tarkan'ın, Barın'ın ve dedenin açıklamalarını yap Alp. Ben dayanamıyorum anlıyor musun? Herkesin beni tek bulduğu anda sana karşı uyarmasından yoruldum!'' 

''Sana ne dediler bilmiyorum, ama beni geçmişimden yaralamak istiyorlar Hare. Beni, geçmişim ve seninle yaralamak istiyorlar.'' 

Gözümden yaşlar süzülürken hırsla üzerimdeki tişörtü çıkartıp attım. ''Bak!'' Vücudumda geçmişten kalan yara izleri gözlerinin önüne serilirken hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. ''Bak şunlara!'' 

Gözleri acıyla her yaranın üzerinde gezindikten sonra gözlerimle buluştu.

 ''Ben artık her yalnız kaldığımda ölümle burun buruna gelmek istemiyorum! Ben artık her yalnız kaldığımda seninle ilgili uyarılmak istemiyorum! Ben sadece sana güvenmek istiyorum Alp, sadece sana! Ama bu yollar çürüyüp gidiyor, görmüyor musun Alp? Nasıl yıkıldığımı, nasıl yıprandığımı görmüyor musun?'' 

Bana sarılmak için bir adım attığında kendimi geriye çektim. ''Seni neden geçmişinden yaralamak istiyorlar?'' Derin bir soluk daha vererek, ''güzelim,'' dediği anda, ''bana açıklama yapmak zorundasın!'' diyerek bağırdım. ''Ben seninle evleneceğim. Seninle ilgili her şeyi bilmek hakkım!'' 

Sinir krizinin eşiğine gelmiştim, gözüm onu dahi görmüyordu. Hızla ileriye atılıp kollarımdan tutarak sarstı beni. ''Kendine gel!'' Gür bağırışı ile gözlerimi kapatarak ağlamaya devam ettim. 

Tekrar sarsarak, ''kendine gel Hare!'' diyerek bağırmaya devam etti. Gözlerimi açtığımda buğulu gözlerle ona baktım. Endişeyle gözlerime bakıyordu. Kollarımı sıkmaya devam ederek, ''sakinleş,'' diye fısıldadı göğüs kafesi hızla inip kalkarken. ''Yalvarırım sakinleş...''

 Gözlerimden akan yaşların ardı arkası kesilmezken, ''bana ne yapıyorsun?'' dedim en aciz ses tonumla. ''Alp, sen bana ne yapıyorsun?'' 

Beni göğsüne çekti. ''Geçecek,'' dedi beni yine geçiştirerek.

 Beni yine kafamdaki soru işaretleriyle baş başa bırakarak geçecek dedi.

 ''Sadece sabret güzelim, hepsi geçecek.'' Kollarının arasında bakıma muhtaç bebek gibi öylece soluklanırken gözlerimi kapattım. 

İyisiyle de kötüsüyle de, mutlulukta da kavga da da hep sığındığım limandı bu kollar. 

Mazinin Numarası Where stories live. Discover now