7. Bölüm - Londra'ya Dönüş

109 10 6
                                    

Şaşkınlıktan ne diyeceğimi bilemezken annem öne atılıp hızla kollarını belime sararak bana sarıldı. Sarılışına karşılık verirken beni o kadar çok sıkmıştı ki karnımdaki ezik kendini belli etmiş ve yüzümü buruşturmama neden olmuştu.

 ''Keşke haber verip gelseydik İlhan, bak kızımız sevgilisiyle birlikteymiş!'' Annemin neşeli sesiyle babama döndüğümde babam bakışlarını Alp'ten ayırmıyordu. Sarılmayı bıraktığımızda onları içeriye aldım. Girişe bıraktıkları bavulları alacağım sırada Alp benden önce davrandı. ''Fazla eğilme karnındaki ezik canını acıtır.'' Dedi fısıltıyla. 

Babam fısıldaştığımızı anlamış olacak ki, ''beklemeyin gelin buraya!'' diye seslenmişti oturma odasından. Alp bavulları aldığında, ''odana bırakacağım ama, odana girmem de bir sakınca yok değil mi?'' dedi. Kafamı iki yana salladım. ''Girebilirsin.''

 Kafasını sallayarak odama girdiğinde bende annemlerin yanına gittim. ''Hoş geldiniz, ne içersiniz?'' İkisi de kahve isterken su ısıtıcımı çalıştırıp granül kahve ve süt tozu çıkarttım. Alp şaşkınlıktan annemlere selam bile veremeden, ''ben gideyim artık,'' dedi bana dönerek. Ona döndüğümde gülümseyerek, ''ben seni yol edeyim.'' Diyerek kapıya ilerledim. 

Alp montunu giyerken aklına bir şey gelmiş gibi montunun cebinden bir krem kutusu çıkarttı. ''Eczaneden almıştım, morluklara iyi gelir.'' Kremi alırken tebessüm edip, ''zahmet etmişsin.'' Dediğimde ayakkabısını giyerken sesli bir şekilde güldü. ''Tekrardan görüşmek üzere Hare, daha iyi olduğun bir zamanda tabi ki.'' 

Omzumu kapıya yaslarken, ''görüşürüz Alp.'' Dedim. O gittiğinde kapıyı kapatarak annemlerin yanına geldiğimde su ısınmıştı. Üçümüze de kahve yapıp oturma odasına geldiğimde onlara kahvelerini verip koltuğa oturdum. Yorgunluğumu atamamışken bu sürpriz bünyeme fazla gelmişti. 

''Kızım, hiç gülmedin ama. Özlemedin mi bizi? Kaç yıl sonra yan yana geldik bebeğim...'' dedi annem. Kafamı kaldırıp ona baktığımda gülümsedim. ''Hayır, çok özledim. Sadece biraz yorgunum. Sınavlar falan derken yorulmuşum.'' Babam kahvesini yudumlarken, ''bizim yokluğumuzu kapatan varmış zaten sevgilim, bize ne gerek var?'' dedi anneme.

 ''Baba,'' diye alınırcasına konuştuğumda bana döndü. Köpek yavrusu bakışlarla ona baktığımda gülerek kollarını açtı. ''Gel hadi gel.'' Zorlukla ona ilerlediğimde bir elini sırtıma yerleştirirken bir eliyle de boynuma sarıldığında acıdan gözlerim doldu. Gözlerimden boşalan yaşlarla, ''ağlattın kızımızı,'' dedi annem. Babam alnımı öpüp sarılmayı bıraktığında zorlukla, ''mutluluktan,'' diye fısıldadım. Aksine, acıdandı gözyaşlarım. 

''Anne, baba, ben biraz uyusam olur mu? Çok yorgunum cidden.'' Babam kafasını sallarken, ''uyu kızım.'' Dedi. Ben ayağa kalkıp odama gittiğimde annem arkamdan, ''çok yoruluyor burada,'' dedi. Odama girip perdeleri kapattım. Siyah perdeleri çektiğimde odanın içine sahte bir karanlık hâkim olurken yorganı kaldırıp yatağın içine girdim. Gözlerimi kapatarak hiçbir şey olmamış gibi yaşayacağımı kendime hatırlattım.

.................

''Hare, bebeğim!'' Annemin acı çığlığıyla gözlerimi açtığımda gözyaşlarıyla bana bakıyordu. Babam arkasından büyük bir soğukkanlılıkla bana bakarken gözlerimi ovuşturup kalkacağım sırada ters bir hareket sonucu karnımdaki ezik kendini belli etmişti. Yüzümü buruşturarak elimi karnıma götürdüğümde babam, ''hare, sana ne oldu?'' dedi.

 Annem hıçkırıklara boğulurken babam el aynamı boynuma tutmuş ve fondöten izlerinin silindiğini anlamamı sağlamıştı. ''Kim yaptı sana bunu?'' diye haykıran annemin ardından babam, ''o erkek arkadaşın olacak şerefsiz mi yaptı?'' dedi. 

Mazinin Numarası Место, где живут истории. Откройте их для себя