17. Bölüm - Hayatından ve Kalbinden

47 5 0
                                    

''Hare, sen çıkabilirsin.''

 Kafamı sallayarak önlüğümü çıkartarak soyunma odasına girdim. Telefonumun melodisi boş odada yankılanırken montumu üzerime geçirerek kimin aradığına baktım. Alp arıyordu. 

Derin bir nefes vererek telefonu sessize aldım. Aynı kendim gibi. 

Hastanede konuştuklarımızdan sonra kırgındım, ama kendime kırgındım. İnat eden de, hayal kuran da bendim.

 Boyumun ölçüsünü alalı iki gün oluyordu.

Flashback

''Böyle bir şey mümkün mü? Yani bir doğum esnasında ölmem, mümkün mü?'' 

Karşımdaki doktor test sonuçlarıma bakarken, ''her doğumun riski vardır Hare Hanım, yok diyemeyiz.'' Dedikten sonra, ''ama sizin ciddi bir kalp rahatsızlığınız var. Üstüne üstelik kalp krizi geçirmiş olmanız elbette ki meslektaşımı endişeye düşürmüştür.'' Diye ekledi.

 Kurumuş dudaklarımı ıslatarak, ''peki, ben bu riski göze alsam, hamile kalsam?'' dediğimde derin bir nefes verdi. ''Üzgünüm ama isteseniz de bu riski göze alamazsınız Hare Hanım.'' 

Sarsılmıştım. ''Bu ne demek?''

 ''Rahminizde bir kist görüyorum, çoğu anne adaylarımızda bunu görsek de isterseniz ameliyat ile bu sorunu çözebiliriz.'' 

Yavaşça yutkundum boğazımdaki yumruyu yok etmek istercesine.

Flashback Son...

Gözümden bir damla yaş süzülürken hızlıca toparlanarak restorandan çıktım ve gelen ilk otobüse binerek eve geri döndüm.

Yoldayken sipariş ettiğim lahmacunları fırına koyduktan sonra belki başka yemek isterler diye hızlıca pilav ve sulu köfte yapmıştım. Yemek ve temizlik işlerini de hallettikten sonra çalan kapı zilim ile kapıya ilerledim. 

Kapıyı açtığımda Asaf hızla bana sarıldı. Gülümseyerek eğilip onu kucağıma aldım. Asaf'ın annesi, babası ve sabah gördüğüm o adam içeriye girdiklerinde Asaf elindeki tatlı poşetini bana verdi. ''Senin için aldım bunu.''

 Gülerek, ''koş dolaba koy o zaman tatlıyı,'' dedikten sonra kulağına eğilerek, ''hem belki orada sana aldığım çikolatalar da vardır.'' Dediğimde heyecanla gözleri parıldadı.

 O koşarak mutfağa gittiğinde hepimiz kahkaha atarken ayağa kalkarak, ''hoş geldiniz tekrardan, alayım ben montlarınızı.'' Dedikten sonra montlarını portmantoya astım. ''İsterseniz direkt yemeğe geçelim.'' 

Kafalarını salladıkları sırada Asaf'ın küçük kardeşi ağlamaya başladı. ''Gülfem, sen bana ver istersen Aysima'yı. Rahat vermez sana.'' Dedi Gülfem hanımın eşi. ''Yok hayatım, karnı aç o yüzden ağlıyor.'' Dediğinde araya girerek, ''yatak odamda emzirebilirsiniz.'' Dedim gülümseyerek. 

Gülfem hanım sempatik bir şekilde gülerek, ''çok iyi olur.'' Dediğinde yatak odamı gösterdim ve beylere döndüm. ''Asaf lahmacun istediği için onu almıştım ama isterseniz pilav ve sulu köfte de verebilirim.'' 

Asaf'ın babası, ''vay eşek sıpası, birde sizden yemek mi istedi?'' dedi mahcubiyetle. Gülerek, ''benim için hiç sorun değil Asaf nadir istekleri olan bir çocuk. Keşke her gün istese her gün yardımcı olsam.'' Dediğimde, ''estağfurullah.'' Dedi babası gülerek.

 ''Baba bak! En sevdiğimden almış Hare ablam!'' Asaf elindeki çikolatayı babasına gösterirken, ''ben lahmacun yerim.'' Dedi babası bana dönerek. Kafamı salladım.

Mazinin Numarası Where stories live. Discover now