8. Bölüm - Dertleşme Gecesi

88 6 0
                                    

Çocuklarla kafeye geldiğimizde iki üç masayı birleştirerek onlara keyifli bir ortam hazırlamıştık. Onlar doyasıya yiyip içip eğlenirken bende arada onlara katılmıştım.

Bakışlarım bazen yere kayarken o gece zihnime perde misali çöküyordu. ''Hare abla,'' Asaf'ın bana seslenmesiyle oturduğum yerden kalkıp yanlarına ilerledim.

''Yarın okula başlıyoruz biz biliyor musun?'' Gülümseyerek boş sandalyeye oturdum ve onlara baktım teker teker. ''Yaa, ne güzel. Heyecanlı mısınız bakalım?''

Hepsi coşkuyla beni onayladığında gülüşüm genişledi. ''Bize hediye aldın mı Hare abla?''

Asaf'ın masum sorusu ile ona döndüğümde gözlerinin içi parlıyordu heyecandan. Kreşe başladıkları zaman hepsine beğendikleri bir üstü almıştım, şimdi de bir şey beklemeleri gayet doğaldı.

''Almadım, ama isterseniz yemeklerinizi yedikten sonra gidip size okul çantası alabiliriz.'' Hepsi mutlulukla gülerken, ''bebekli çanta alır mıyız?'' diyen ufak kız çocuğuna gülümsedim. ''Siz neyi beğenirseniz onu alırız.''

Ardından hepsine baktım. ''Hadi siz yemeğinizi yiyin bende gidip buraya gelen ablalarla abilerle ilgileneyim.''

Masadan kalkıp diğer müşterilerle ilgilenmeye geçtiğimde yoğun bir gün olduğunu anlamıştım. Tamay ve Mehir bana yardım etmesine rağmen yetişmekte zorluk çekiyorduk ve bu bir yandan da kafenin durumu için iyiydi.

Çocuklar iştahla yemeklerini yerken bende en sonunda pes etmiş ve biraz oturmaya karar vermiştim. ''Hare,'' Kafamı kaldırdığımda Akın ile göz göze geldik. Elindeki iki kahve kupasından bir tanesini uzattı. ''Sütlü ve yumuşak içim.''

Gülerek kahveyi aldım. ''Ezberlemişsin.'' Kafasını sallayarak karşıma oturdu. ''Yıllar oldu be Hare, alışalım bir zahmet.'' Kahveden bir yudum aldığımda boğazımdan geçen sıcak kahve bedenimin gevşemesini sağlıyordu.

''Geçen gece olanlar...'' Kafamı kaldırdığımda göz göze geldik. ''Sabah kafeye geldiğimde her yer korkunçtu Hare. Seni burada görme düşüncesi bile...'' O devam edemeden telefonumun melodisi aramıza girdiğinde telefonumu elime aldım.

Yabancı numaraydı.

Telefonu kulağıma götürüp, ''alo?'' dediğimde, ''Akalp Poseidon ile görüşecektim.'' Diye karşılık verdi bir adam sesi. ''Öyle birisi yok burada, yanlış numara.''

''Ne demek yanlış numara bacım? Bize bu numarayı verdiler.'' Kaşlarımı çattım. ''Beyefendi öyle birisi yok diyorum, anlamakta güçlük mü çekiyorsunuz?'' Telefon yüzüme kapandığında derin bir soluk verdim. Yine başlamışlardı.

Telefonu masaya bıraktığımda Akın konuşmaya devam etti. ''Yerdeki kanların senin kanın olması düşüncesi bile...'' Sustu. Kalbim göğsüme ağırlık yapıyordu, bu sözün devamından korkuyordum. ''Hare, ben ilk defa annem hariç başka bir kadına bir şey olmasından korktum.''

Hızlı hızlı söyledikleriyle donup kalırken o konuşmaya devam etti. ''Biliyorum, senin için çok ani oldu ama benim için öyle değil. Ben seni sevdim, hep sevdim.'' Elimdeki kahvenin sıcaklığı avucumu yakarken, ''akın...'' dedim şaşkınlıkla. Ne diyeceğimi bilemiyordum.

''Hare abla!'' Çocukların hep bir ağızdan konuşmasıyla hızla ayağa kalktığımda kahve kupasından taşan kahvenin birazı üzerime döküldü. Akın hızla peçete getirdiğinde üzerimi sildim. ''Teşekkür ederim.''

''Rica ederim.''

Onunla göz göze gelmeden telefonumu alıp yanından geçtiğimde çocukların yanına ilerledim. ''Biz yemeğimizi bitirdik.'' Diyen Asaf'a diğer çocuklar da eşlik etti. ''Tamamdır, o zaman herkes montları giysin gidip çantalarımızı alalım.''

Mazinin Numarası Where stories live. Discover now