Sadece İkimiz

4K 340 156
                                    

*****Vote ve yorum bırakmayı unutmayın ❤*****

Onun gülüşüne has bir şey vardı.
Ve bu şey her neyse Pars'ın nefesini tutmasına neden oluyordu.
Onun nazikçe pastaya çatal batırışı,karşısındaki adama "bıcır bıcır" konuşarak nazlanışı...

Gök mavilerini süzüşü ve hafifçe gerdan kırışları ile canına okuyordu Pars'ın.
Yalnızca kendi gözleriyle sevmek ve görmek istediğini bir başkasıyla paylaşma düşüncesi...

Ama o görmüştü.
Küçük,ufak kalbi daha önce başkalarıyla defalarca kez görmüştü Pars'ı.
Pars kaçsa da başkalarıyla pesinden adımlamıştı Dide.
Pars kaçsa da ufak elleriyle kovalamıştı kelebek peşinde koşar gibi.
Ve gök mavileri pek çok yüz tanımıştı.

Pars çoğunun ismini ve cismini anımsamasa da Dide hepsini küçük yüreğinde saklı tutuyordu,biliyordu Pars bunu.
Ona acı vermişti.
Onun hayatından defolup giderse belki ikisi de mutlu olabilir düşüncesiyle...
Sanırım onu uzaktan kollamak peşindeyken yapmıştı bu hatayı elleriyle.
Kokusuna hasret geçen Allah'ın cezası bir sene boyunca.

Oysa Pars onu koynunda uyutmayı seviyordu.
Onu yıkamayı.
Ona yedirmeyi .
Ona masallar anlatmayı.

Adam zarifçe ince belini tutmuştu mekandan çıkardığı oğlanın.
Ve Pars için bir öfke kontrol nöbeti daha gelmekteydi pusudaydı ,açıkça hissedilebilirdi bu .
O sikik arabanın kaputuna herifin beyninin pekmezini akıtana dek vurabilirdi o kafasını.

Ve onun olanın ince beline sarılan zehirli sarmaşık misali kollarını da kökünden koparıp,savurabilirdi.

Onu eve götürecekti.
Muhtemelen ona ...
Pars hırsla yumruklarını sıkarken taksiye atlayıp yeniden arabayı takip etmesini yinelemişti.

Dide onundu.
O da Dide'nin.
Saçmalamaya lüzum yoktu.
Pars alacaktı alması gerekeni.

Etik değerlerin de canı cehennemeydi.
Öz kardeş değillerdi.
Onun...
Onun bir şeyi de yoktu.
Çok güzel olmak yüzünden taşıp kalbine sıçrıyordu bolca.
Ve kesinlikle bir şeyden emindi ki...

"Benim bebeğim..."diye mırıldandı Pars hırsla kızaran ela-yeşilleriyle.

O sadece onun koynunda huzurla uyurdu.
Eller,dikendi.
Taştı.
Tehlikeydi.
Pars öleceğini bilse canını yakmazdı Dide'nin.
Yakamazdı.
Zaten bile isteye niye kendi canını yakındı??

Neyse ki korku dolu kabusları gün yüzüne çıkmadan adam onu sadece evin önüne bırakmıştı.
Kısa bir vedalaşma ardından güzel beyaz boyunlu oğlan cilveli bir gülüşle arabadaki adama el sallayıp ufak bir teşekkür sunmuştu besbelli.

Adamın gözlerinden Dide'ye olan hayranlığı açık bir kitap gibi apaçık okunuyordu.
Tercümeye gerek duyulmayacak şekilde.
Dide her konuştukça hayran olmuştu.
Oğlan mavilerini her süzdüğünde adam ama daha dikkatle ona odaklanmış ve oğlana mümkün gibi daha da hayranca bakınmıştı.

Zaten kaşı gözü hayran olunmayacak gibi değildi.
Porselen bir bebeğe benziyordu.
Ne yazık ki kalbi de porselenden,hem de oldukça kıymetli bir halde,yapılmıştı.

Pars her an saldırıya hazır bir köpek gibi havayı kolluyordu.
Oğlana değecek ufacık bir dudak.
Olmayacak noktalarda gezinen bir el.
Pis bir bakış.
İmali bir gülüş...

Birinden birini bulsa adamı arabanın içinde cayır cayır lav aleve verecekti.
Lakin adam centilmence oğlanın eve girmesini bekleyip uzaklaşmıştı.

Pars sinir küpü halde eve adımlarken bir kaç dakika oturdu merdivenlerde.

Seni bütün gün takip ettim.

Amına koduğumun piçinin senin ağzının içine düşüşünü izlerken katıl olmamak için nefsimle sınandım.

O herif ne anlattı da ona öyle güzel güldün?

Bir daha randevulaştınız mı?
Ölmüş olsam mezarımdan fırlar gelir yine de onunla baş başa bir buluşma geçirmene izin vermem...

Bunları söylemezdi ya oğlana...

Önemli bir işi vardı.
Pars arkadaşlarıyla tüm gün dışarıdaydı.
Umrunda falan değildi.
Eve mi gelmişti?
Ne ara gelmişti ?

Bunları soracaktı Pars.
Hatta umursamayacaktı dahi...

Lakin şeker pembesi bir kazak ve üzerine pofuduk bir eşofman giyen oğlan uykulu bir bakışla dışarıdaki yağmuru izleyip ısınmak için yatağına adımlamıştı.
Bir bebek gibi elleriyle gözlerini ovalayıp huysuzca homurdanırken küçük bir şekerleme yapmak üzere sarılıyordu yastığına.

"Dide..."dedi Pars çatık kaşlarıyla.
"Sen geldin mi?"

"Evet."dedi Dide esneyip.
"Çok uykum geldi hava yağmurlu diye...Sonra yine buluşuruz dedik...."

Pars yutkundu seslice.

Alayla dudak kıvırdı.
"Kaçırdın dimi herifi? Hah...Üzülme Dide..."

"Yoo çok tatlı biri Hakan..."dedi Dide gözlerini yumarken.
"O gerçek bir centilmen...."

Pars hırsla dişlerini sıkarken.
"Siktiğimin piçi iki güne bırakır seni. Bakma sen öyle pastalarla göz boyuyor...Yalandan kibarlık bunlar.
Sikik pastasını da alıp..."

"Pasta mı?"dedi Dide mavilerini kırpıştırıp.
"Sen benim pasta yediğimi nereden biliyorsun Hakan ile ?"

"Ne yiycen! Beyin söğüş mü !"dedi Pars yumruk sıkarken.
"Pastanede ,pasta falan yenir !"

"Sana pastanede buluşcazzzz diye demedim ki Pars."dedi Dide göz kırpıştırıp.
"Nereden bildin!"

"Tahmin!"dedi Pars sinirle.

"Hayır hayır..."dedi Dide kaş çatıp minik yumruklarını sıkarken.
"Çok emin konuştun ! Sen yoksa..."

"Seni falan takip etmedim!"dedi Pars sinirle.
"Hayatsız değilim!"

"Sen yoksa İnstagram hikâyelerime mi baktın diyecektim ama..."dedi dudak büküp burun çekerken.
"Randevumu izlemeye mi geldin !"

"Ben..."dedi Pars gözlerini yumup.
"Randevunu falan..."

"Sen...Beni takip mi ettin !"

****
Açıkla bakiyim Pars.
Ayıkla pirincin taşını...

NeverlandWhere stories live. Discover now