Tatlı Çocuğum Benim

3.8K 307 49
                                    

Gökyüzü gibi masmavi gözleri var.

Sanki yağmuru düşünüyorlarmış gibi.

O gözlerine bakıp derinlerinde bir parça bile acı görmekten nefret ediyorum.

Saçları bana çocukken saklandığım sıcak ve güvenli bir yeri hatırlatıyor.

Baş döndürücü tatlı büsküvi kokusu, uyurken sıkılı yumruk yapılı yumrulu elleri. Pars'ın göğsünde konuşlanmış ince bilekli narin eller,hayata tutunur gibi sıkı. Yastığa dağılmış kuzgun karası siyah tutamlar ve ay çehreli bir yüzün gün ışığı kadar parlak oluşuyla gün ışığı sanki kendi değil gibi buluşması.

Kirpiklerin yanaklara düşen gölgesi ve kiraz kızılı aralık dudaklarla bebek gibi uyuyan tatlı nefes sesleri.

"Dide'm.."diye seslendi Pars uykusundaki oğlanı gözlerinin ucuyla severken. "Göz bebeğim benim." İsmi bile göz bebeği anlamına gelirken Pars'ın onu göz bebeğinden bile sakınacak kadar sevmesi imkansız değildi,kader gibiydi. Sanki elleriyle kendi kendine yarattığı bir kaderin senaryosu gibi. Olması gereken bundan harici olamazmış gibi.

Pars o şehirden taşınmış ve o kreşe gitmek istemese dahi gitmişti. Orada kendine sonsuza dek göğsünde büyüteceği dünyanın en güzel ve tatlı oğlanını,çocukluğundan daima bir parça olarak hiç yaşlanmayacak anısını kalbine kitleyeceğini bilmeden.

Sadece mavi gözleri buğulu ve ıslaktı "Bebek."diye itilip kakılmaktan ve herkesten daha küçük olduğu için ilçenin tek kreşinde yalnızlığa mahkum anne ve babasının yollarını gözlemekten biçare olmaktan Dide. Ama bir gün Pars gelmişti ve Dide'nin gök mavileri yalnızca safir renginde altın gibi ışıldarken Pars'ın yollarını bekler hale gelmişti.

Bebekliği,çocukluğu, gençliği ve geleceği.

Kollarının arasında sığınıp uyurken Pars kendinden emin bir biçimde saate baktı ve ayakları mutfağa yönelirken çok sevdiği güzel oğlanın yemesi için ona sevdiği peynirlerden- labne krem peynir ve biraz marul- sandviç hazırladı. Dide beyaz peynirleri sevmiyordu, kaşar peynir eriyince ağzı yanıyordu ve dahası soğukken de ağır geliyordu.

Pars oğlana çok sevdiği tarçınlı ballı sütünden hazırlarken küçük ayakların pıtı pıtı adımlarla ahşapta yankılandığı sese gülümseyip arkasından "Bööööööö."diye seslenip gözlerini kapatan ellere gülümsedi kahkahayla. 

"Sevgiliiiiiiiiim."dedi Dide elleriyle Pars'ın gözlerini kapatmak üzere parmak uçlarında yükselirken hızla. "Ben kimimmmmm."

"Sennn."dedi Pars sütü bardağa koyup oğlanı kucaklarken. Dudaklarına,boynuna,kuzgun kara saçlarına, gök mavileri örten kılıf gibi gözkapaklarına...

Sayısız öpücükle "Benim güzel bebeğimsin sen."diye fısıldadı. "Dide'm,göz bebeğim."

"Bilemedin."dedi Dide dudak büküp "cıkkk" sesiyle dil şıklatırken. 

"Kimmişsin sen?"dedi Pars oğlanın karnını gıdıklarken.

Pars sırıttı çünkü üzerinde kendi grup tişörtlerinden- yaklaşık  üç beden bol ve dizlerine sarkan- vardı. Pars'ta şuan aynısından bir tane giyiyordu ve eski günlerdeki gibi uyumlu giyinen iki çocuk gibilerdi mutfağın içerisinde.

"Bennn."dedi topuklarında dönüp kıkırdayan Dide şen bir sesle. "Peri kızı Tinkerbell..Sen de benim kahramanım Peter Pan!"

"Burası da Neverland mi?"dedi Pars kaş çatıp. "Yemek yemeyen çocuklar asla Neverland'e gidemez."

"Yalan! Bu senin uydurduğun yalan."dedi Dide kaş çatıp. "Annemle birlikte yemek yiyim diye uydurdunuz ama akılllııım,pışıkk."dedi Dide göz kapağını aşağı çekip. "Orada çocuklar hiç büyümez ve büyümeyen çocuklar yiyip büyü lafına ihtiyaççç duymassss."

"Hııı?"dedi Pars hüzünle. "Sen şimdi biricik süperkahramanın yaptığı sandviçi yemezsin de şimdi ha?"

"Yaaa."dedi Dide el çırpıp. "Kocaman yerim."

Kahvatlıda nutella yemek,şekerlemeli gevreklere süt basmak.

Pars onun bu huylarını annesiyle iş birlikle düzenlemeye çalışıyordu lakin Dide ne kendine sevebileceği tarzda yemekler hazırlayabiliyordu. Ne de yemek yiyordu. Genelde oyunu yemekten önce tutuyor ve açlıktan bayılana dek yemek yemek aklına gelmiyordu. Şimdilerde de birileri arkasından koşturmazsa unutup gidiyordu o yemeği.

Kahvaltısını "Yıldız vereceğim."diyen Pars'ın emriyle hapır hupur onay bekler gibi ısırırken Pars derin bir nefes verdi kalemle ona bir yıldız çizerken bileğine. "Bir yere gideceğiz Didebebek."

"Nereeee,lunaparkkk mı yine!"diye gürledi cıvıldayan oğlan. 

"Okula değil ama lunaparka hiç değil."dedi Pars burun çekip. "Bizim için randevu aldım."

"Kimden."

"Doktordan."

"Hasta hissetmiyorum,bak burnuma."dedi oğlan bacaklarını sallayıp burnunu işaret ederken. "Kırmızı değil ren geyiği noel baba pantolonu gibi."

"Güzel bebeğim,sevgilim..."diye fısıldadı Pars odadan ona giyebileceği bir pantolon ve montunu getirirken. "Otur dizime bi."

Dide heyecanla kucağa oturup dudaklarını dudaklarına bastırırken Pars onun tarçın ve bal kokulu dudaklarını uzun uzun öpüp bacaklarından pantolonunu geçirdi. "Bazen insanlar...Hastalanırlar aşkım ama burnumuz akmaz,ateşimiz olmaz yani.."

"Nasıllll?"Dide şişik karnını tutup kıkırdadı "Seni görünce karnım ağrıyo hep onun gibi mi burnum akmıyo ateşim yok ama ağrıyo hep yemek yememiş olsam da.."

Pars dudak ısırırken güldü. Yeşilleri oğlanın mavilerinde gezinirken sarı saçını savurup derin bir nefesle üfledi yavaşça. "Öyle değil şeker çocuk,ruhen yorgun bitkin hissederiz. Ya da bazı şeyleri hissedemeyiz ve.."

"Ve?"

"Doktora gitmemiz gerekir."dedi Pars yutkunup. "Dide, bugün benimle oraya gelmen gerek. Seninle uzun uzun konuşmaları.."

"Ben.."dedi Dide kırgınca. "İğneden nefret ederim doktorlar korkunç."

"İğne yok,konuşacağız psikolog onlar."diye fısıldadı Pars yutkunup. "Söz veriyorum benim güzelim, ben de iyileşeceğim."

"Senin neyin var?"

"Öfkem,sinirim.."diye fısıldadı Pars yorgunca. "Sanki sen hep çocuk kalan ben hiç çocuk olmadan yetişkin olanım,çocukluk nasıldır unutan. Sana bakmasam hatırlayamıyorum çocukluk neydi nasıldı bile.."

"Anlamıyorum..."

"Seninle ilgili.."diye fısıldadı Pars hüzünle. "Bilmediğimiz özel,kimsede olmayan sihirli şeyler var sadece o doktor biliyormuş ve periler konseyi toplanacakmış Dide'nin gizemiyle.."

"Oo!"dedi Dide merakla. "Ama bu aptalca,çocuk masalı gibi."

Pars gülümsedi. "Dimi?"

"Olsun yine de anladım."dedi Dide burun çekip. "İğne yok dimi? İğrenç şurup..."

"Yok."dedi Pars yutkunup. "Ama daha iyi bir Pars var. Eğer sen tedaviyi kabul edersen,ben de senin için iyileşeceğim. İkimizi de üzmeyecek sinirim,öfkem. Söz..Ne olur. Özel bir çocuk olduğunu sadece ben bilmeyeyim."

NeverlandWhere stories live. Discover now