2

55 6 2
                                    


DENİZ

"Bakın eğer işi kaparsam, asla pişman olmazsınız." Diye yalvardım.

Bu hayatımın dönüm noktasıydı.

"Bunu tüm adaylardan işittim inan, senin niteliğin ne?" diye mırıldandı kadın tırnaklarını incelerken. İkimiz de oldukça sıkılmıştık ve bıkkındık.

"Dil biliyorum ya?"

"Tüm adayların dil bilmesi birinci şartımızdır. Bu sizi nitelikli yapmaz." Dedi söylediğim şeye inanamazcasına.

"Hayal gücüm çok geniştir."

Jilet gibi giyinen kadın bana küçümseyici bir bakış attı. "Hayal gücü isteyen kim?"

Kaşlarımı çattım. "Marjinal konular için? Biraz hayal gücü gerekiyor. Ortaya mükemmel bir şey çıkması için."

Kadın bana göz devirdi. Cidden mi? Neden burada durmuş onun kokmuş ağzından çıkacak bir lafa muhtaçtım ki? Ona tokat atıp kaçabilirdim ki bana dava açardı. Meteliksiz biri olarak, kaldıramayacağım bir yükün altına girmemek daha mantıklıydı.

"Bizim sanatçıya ihtiyacımız yok. Bizim analitik düşünceye ihtiyacımız var. İlgi çekici haberleri siz yoktan var etmeyeceksiniz zaten... Onları herkesten önce bulup, araştırıp bize getirebilmeniz gerekiyor. Asıl önemli olan bu."

"Anlıyorum... Bakın, ben kimsenin cesaret edemeyeceği şeyleri yaptım. Siz, bir kediye tekme atan ünlü bir iş adamına şahit olduktan sonra ona ne yaptım biliyor musunuz? İfşa ettim ve bu cesaret ister!" Sinirlerime hakim olamayıp biraz çıkıştığımı fark ettikten hemen sonra boğazımı temizleyip kuyruğumu kıstırdım. Sakin olmak zorundasın Deniz, başka şansın yok!

"Şu an o iş adamına ne oldu?" Yüzünde, bu meseleden sıkıldığını haykıran bir ifade vardı. Durum analizi yapacak olursak, bu işi kaybettiğim apaçık ortadaydı. Söylediği şeyle omuzlarımı düşürdüm. Kaşlarımı çattım. Hiçbir şey. Para insanı kurtarır. Paraya ihtiyacım var. Hem de çok. Bu kadın önüme taş koyuyordu.

"Gördüğünüz gibi, bizim cesarete ihtiyacımız yok. Bizim niteliğe ihtiyacımız var." Dedi.

Bana resmen 'bu konuşma burada bitti, artık defolup git!' bakışı atıyordu. O an küfür etmemek için zor durdum. Çenemi kasmış, öylece oturuyordum. Zamanım çalınıyordu. Hızlıca toparlandım ve çantamı alıp odasından çıktım. Dünyayı bu ve bunun gibi insanlar yönetiyordu işte! Cesareti niteliksiz sayan insanlar... Hepinize gününüzü göstermez miyim ulan ben!

Eve gittim. Küçük apartmanın içine girdiğimde beni inanılmaz bir dağınıklık karşıladı. Korkunç gözüküyordu. Bir an, eve hırsız girdiğini düşünmüştüm ama sonra bu düşünce saniyeler içinde uçup gitti. Eve hırsız girseydi durumuma acır, para bırakıp öyle giderdi be.

Bu dağınıklığın sebebi muhtemelen Ahmet ve Hakan'dan dolayıydı. Onlarla bir zamanlar aynı işte çalışıyordum. Beraber ilginç haberleri derleyip hazırlıyorduk. Yoldaşlarım sayılırlardı. Paraya ihtiyacımız olduğu için evimi kısa süreliğine ofis olarak açmıştım onlara. Çünkü ajanstan kovulmuştuk. O kediyi tekmeleyen iş adamı hayatıma burnunu sokmuştu... Sanki hayatım yeterince cehennem değilmiş gibi... Çocuklara bu haberi yayınlamak için çok baskı kurduğum için biraz suçluluk duygusu hissediyordum doğrusu. Çünkü onlar da bana yardım ettikleri için kovulmuştu.

"İş görüşmesi nasıl gitti tatlım?" dedi Hakan kafasını bilgisayarından kaldırmıştı. Geldiğimi görünce dikkatini tamamen bana vermişti. Umutlu gözleri benden iyi bir cevap bekliyordu.

TANRI MİSAFİRİWhere stories live. Discover now