3

33 6 1
                                    


DENİZ

Yabancı adamın kafasını bacaklarıma koydum ve kolundaki yaraya baktım. Hala kan kaybettiği için koluna turnike yapmaya karar verdim. Pantolonumu sıkan kemeri çıkarırken şoföre baktım. Endişeli gözlerle beni süzüyordu. "Sorun yok, Ali."

Ali taksici bir arkadaşımdı. Tehlikeli bir haber peşindeysem yola onla çıkardım. Bana alışıktı ama hiç böylesine ciddi bir sorunla karşılaşmamıştı, endişesini anlayabiliyordum. Neticesinde arka koltuğunda yaralı, bilinci kapalı bir insan vardı.

Geriye bakıp yolu kontrol ettim, Ali'ye çok hızlı bir şekilde ortadan kaybolmamız gerektiğinden bahsetmiştim bayadır yoldaydık ve takip edilmiyorduk, henüz.

Yabancının kolundaki kanamayı az buçuk kontrol altına aldıktan sonra yüzüne baktım. Gözü şişmeye başlamıştı ve kaşında da dikiş gerektirecek bir yarası vardı. Kafasını şiddetli bir şekilde çarpmış görünüyordu. Alnında boncuk boncuk terler vardı ve vücudunun çoğu çamurla kaplı olduğu için yüzünü çok seçemiyordum.

İlk başta onu fabrikanın bekçisi sanmıştım veya başımı belaya sokacak herhangi biri... Fabrikayla ilgili biri orada çekim yaptığımı görseydi muhtemelen sonum hiç iyi olmazdı. O yüzden onun başka biri olması beni rahatlatmıştı. Kısa süreli bir rahatlama... Peki ya kimdi bu herif?

Birileri onu öldürmek istiyordu. Kesinlikle başıma büyük bir bela aldığımın farkındaydım ama fidyeden söz etmişti ve kafamı karıştıran küçük detaylar daha vardı... Bana haber gerekiyordu ve elim boş dönmek istememiştim. Fabrikadan alabildiğim görüntüleri almışım evet ama ya bir taşla iki kuş düşürecek şansı elde etmişsem?

Bu adamı orada bırakamazdım. Hem yaralıydı. Neyden kaçtığını, kim olduğunu sonradan öğrenecektim. Belki işin ucunda bahsettiği gibi onu kurtardığım için bana yüklü bir miktar verirdi? Kim bilecekti ki?

Telefonumu çıkarıp bizim çocukları aradım. Birkaç çalışta telefon açıldı, "Alo?" dedi Hakan huysuz bir sesle. Gecenin bu saatinde onu aradığım için bu tepkiyi bekliyordum zaten. Salonumda uya kalmış olmalılardı.

"Senin doktor bir arkadaşın vardı değil mi?"

"Ne? Sen neredesin? Ve neden doktor arıyorsun?"

"Iııı..." yabancıya bakıp yutkundum. "Şey... Uzun hikaye. Gelince anlatacağım ama bana acilen doktor lazım, yaralı bir misafirimiz var."

Şiddetle beni ikaz etti, elbette... "O zaman onu hastaneye götür!"

Herif ilk bayıldığı anda ceplerini kurcalamıştım, hiçbir şeyi yoktu. Ne telefon, ne kimlik, ne cüzdan... Ayrıca omzunda kurşun yarası vardı. Kim olduğu belirsiz bu kişiyi kurşun yarasıyla öylece hastaneye götüremezdim. Kendimi de korumak zorundaydım, başıma böyle apaçık bir bela almaya gözüm yemiyordu doğrusu.

"Gerçekten mi? İnanılmaz bir tavsiye cidden!"

"Deniz, kendine gel lütfen. Benim doktor tanıdığım yok ayrıca! O bir veteriner."

Kafamı aşağı yukarı salladım. Ortada bir sorun göremiyordum. "O da olur!"

"Ne demek olur? Veteriner diyorum sana!"

"İnsan da düşünen bir hayvandır, Hakancığım." Biraz telaşlanmıştım doğrusu, yaptığım boşu fark ettiğimde elimi alnıma götürdüm ama yabancının sıcak kanını yüzüme bulaştırdığımı fark ettiğimde midem bulandı. Cinlerim iyice tepeme çıktı. "Of Hakan! Yapacak başka bir şey yok! O kadar ciddi değil zaten bir dikiş yeter. Sen eve çağır arkadaşını. Tabi güvendiğin biriyse! Yaklaşık yarım saate gelmiş olurum kapıya çıkarsınız." Deyip başka bir şey söylemesine izin vermeden telefonu suratına kapattım.

TANRI MİSAFİRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin