9

24 7 31
                                    



DENİZ


"Ya sen ne yaptığının farkında mısın?"

Art'ı dövdükten sonra geri çekilip bir sorgu sual eylemek istedim. Açıklaması olabilirdi, formaliteden soruyordum. Birazdan onu yine pataklayacaktım.

"Bak gereksiz yere sinirleniyorsun. Ben ne yapabilirdim ki? Orada Tarantula vardı."

Saçlarımı çekiştirdim. "Küçücük bir örümcekti Art!"

"Oldukça büyüktü, yanlış görmüşsün."

"Adam tehlikeli bir tip diyorum sana! Ölebilirdik ulan!"

"Sonuca bakarsak, hala yaşıyoruz. Sıkıntı yok işte. Bana boşuna vurdun. Hem ayağımı da incitmiştim. Çok kötü davranıyorsun sen bana."

Bu adam iflah olmazdı. Bu adamdan gerçekten olmazdı! Karanlık salona kaçtığım için biraz daha rahattım. Adamın suratımı gördüğünü sanmıyordum ama Art'la holde karşılaşmışlardı ve birbirlerini net bir şekilde gördüklerini biliyordum.

"Bak beni zaten kimse tanımıyor. O herif beni bulamaz. Neden bu kadar telaş yapıyorsun? Hem... Hem sen beni o evde bırakacaktın, kaçmaya çalışıyordun!"

Kafasına patlattım bir tane. "Salak! Seni geride bırakmayacaktım, yanıma çağıracaktım. Ben sen miyim? Beni kilerde bırakıp kaçan sendin!"

Burnunu çekti. Bakışları yere eğilmişti. "Kaçmadım. Ortama bakmak için çıkmıştım."

Ufak at da civcivler yesin. Resmen örümcek kendisine saldırmasın diye beni önce örümceğe doğru atmıştı, sonra da geride kalmamı sikine takmayarak kaçmaya çalışmıştı! Güvenilmez herifin tekiydi.

"Deniz üstüme çok geliyorsun. Hala gördüklerimi atlatamıyorum ben. O herif üzerime çullandı benim!"

İçinde olduğumuz durum bu kadar tehlikeli olmasa onunun yaşadığına yerlere yatarak gülebilirdim. İddiasına göre adam çırılçıplaktı ve Art onu görmüştü. Bayağı görmüştü yani.

"İyi olmuş. Beni geride bırakmanın cezasını ödemişsin. Ne diyordun? Karma. Öyle değil mi?"

Laflarını tek tek ye şimdi. Oh, biraz rahatladım. O kadar çok koşmuştuk ki Art artık koşamayacak duruma geldiğinde sakin bir yerde dinlenmeye çekilmiştik. Bizi takip eden birileri olmadığını düşünüyordum. Belki yakalanırız diye Ali'nin de başını derde sokmamak için çareyi koşarak kaçmakta bulmuştum.

Telefonumu çıkarıp fotoğrafı kontrol ettim. İyi bari ölmek üzere olduğumuza değmişti. Elimde çok büyük bir kanıt vardı. Artık Caner Pak avcumun içindeydi. Tabi Art yüzünden neredeyse her şeyi kaybedecektim. Bu adamın bela çeken bir tarafı vardı, suç bendeydi. Onu asla yanımda getirmemeliydim.

"Bak... Beni örümcek olan bir dolaba kilitleyen sendin. Ayrıca başkalarının evine izinsiz giren de! Ben sana masumca yardım etmek istemiştim. Keşke Ali'nin yanında kalsaydım ama olmadı işte. Annem bana hep 'olmuşla ölmüşe çare yok' der. Yaşandı bitti işte. Bu kadar kızma. Kafamı kırdın zaten."

İyi yapmıştım. Keşke bir de kollarını kırsaydım.

Bu adamla uğraşmak beni son derece yormuştu. Kendimi yolun üstüne attım, kirli olup olmamasını önemsemeden yere uzanıverdim. Art sessizce garip bakışlarla ne yaptığımı izliyordu.

"Bir daha asla beni geride bırakma. Ben senin götünü kurtarmak için bu kadar uğraşıyorken insan birazcık olsun utanır be! Madem bir anlaşma yaptık... Ben senin arkanı nasıl kolluyorsam aynısını sen de yapacaksın." Diye kızdım ona. Resmen götünü dönmüş beni bırakıp gidecekti lan.

TANRI MİSAFİRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin