10

28 6 33
                                    



ART


Cidden şu halde olduğumuza inanamıyordum. "Bunu gerçekten yapıyor muyuz?" diye homurdandım.

Deniz bana ters bir bakış attı. Gözleriyle 'çok konuşma yoksa götünü keserim' diyordu bana. "Ya ne yapacaktım?"

"Yani Türkiye'nin zenginlerinin düzenlediği partiye giderken pazardan mı elbise alacaksın?"

"Evet, aynen öyle yapacağım." Dedi ve yüzlerce kıyafetin birbirine girdiği tezgahta kendine uygun bir şeyler aramaya koyuldu. "Hem benim zevkim iyidir, güven bana. Yıllarımı bu pazarda harcadım ben. Bazı parçalar hakikaten çok güzel oluyor. Tek yapmamız gereken onu bulmak."

Ben artık bir şey söylemiyordum. Pazarı hiç sevmemiştim. Çok kalabalıktı ve her an Deniz'i kaybedeceğim diye ödüm kopuyordu. O yüzden onun peşinden bir an olsun ayrılmıyordum. Kıyafetleri eşeliyor yarım saattir arayıp da bulamadığı şeyi bulmak uğruna çabalayıp duruyordu.

Ona gerçekten üzülüyordum. Bir an önce aileme kavuşmak ve Deniz'i paraya boğmak gibi yapmam gereken mühim meseleler vardı.

Mailimi görmemişlerdi gerçi. Ama bu konuyu hatırlatıp sinirlerimi germeyecektim. Basında hiç açıklama da yoktu. İnsan kendini dışarıya bu kadar mı belli etmezdi? Bari annemi görseydim. Babamın mermer suratını hatırladıkça kalbim sızlıyordu. Kafamı iki yana salladım. Hatırlamama gerek yoktu, Deniz ne demişti? Dışarıya farklı yansıtmak... Doğruydu bu.

Yarım saat sonra Deniz aradığını bulmuş olmalıydı ki yüzü gülüyordu. Seçtiği parçaya bakmadım bile. Pazardan giyeceği elbiseye bu kadar güvenmesine çok şaşırıyordum. Bana da yine pazardan kıyafet seçeceğiz diye çok korkmuştum ama Deniz 'senin takımı çocuklardan alırız' demişti bana. O yüzden kalbimi ferah tutuyordum.

Evin yolunu tuttuğumuzda, benim boylarıma yakın olan Ahmet'in kıyafetinin üstüme oturması için Tanrıya yakardım.

O pazara geri dönemeyiz.

*

"Merak etme, gazeteciyim ben. Sözlerimi çok iyi seçeceğime dair hiç şüphen olmasın." Dedi Deniz.

Ahmet onu bir şeyler hakkında tembih ediyordu. Sanırım şu evinde yakalandığımız herif hakkında bir uyarıydı bu. Onu hafife almaması gerektiğini söylemişti. Deniz'in o adamı tehdit edeceğini biliyordum ve son derece gergindim.

Ahmet ve Hakan Deniz'i defalarca vazgeçirmeye çalışmıştı ama Deniz'i az çok tanımıştım. Kolayca pes edecek biri değildi o. Ayrıca bu plana çoktan paçamızı bulaştırmıştık bile. Deniz onlara 'yakında Murat kapıma dayanır, bu paraya kesin ihtiyacım var' dediğinde çocuklar anca kesmişti sesleri ve Deniz'i kazanacağı paradan bir kuruş almayacaklarına karşı uyarmıştı.

Onların aralarındaki musibetten bir haberdim ama Deniz yüzünden maddi açıdan başlarına kötü şeyler geldiğini az çok anlamıştım. Deniz bu konu hakkında kendini suçlu hissediyor olmalıydı. Onunla geçirdiğim vakitte, onun ne kadar korumacı olduğunu çözmüştüm. Kadın etrafında öyle ya da benimsediği her şeyi koruma içgüdüsündeydi. Beni küçücük bir çocuğa ve annesine karşı nasıl savunduğunu hatırlayınca gülümsedim. O marketteki aldığım bisküvi hayatım boyunca yediğim en güzel bisküviydi ve bir daha asla o tadı alamayacağımın da farkındaydım.

"Zaten mekanda farklı isimler de olacak. Başım derde sıkışırsa bir şekilde çözeriz bu olayı. Adamdan para istemiyorum sonuçta! Benimle röportaj yapmasını isteyeceğim bir nevi. Beni ciddiye alması için tehdidi kullanacağım sadece. Bu konuda Art'ın yardım edeceğini düşünüyorum. Onu görünce ne kadar ciddi olduğumuzu da anlayacaktır." Dedi Deniz.

TANRI MİSAFİRİحيث تعيش القصص. اكتشف الآن