7

32 5 7
                                    

yorum yorum🙄 👉👈


ART


Eve dönüş yolunda kadının yüzü gülüyordu. Bu beni biraz olsun rahatlatmıştı. Eline güzel bir para geçtiğine yorumluyordum çünkü. Ne de olsa paramız olduğu sürece diğer hiç bir sıkıntı önemli değildi.

Eve geçtiğimizde dünyanın en yavaş olan asansöründeyken sessizlik bozulsun diye sordum: "Yüzün gülüyor."

Deniz zarfı gösterip "Paranın etkileri." Dedi ve pişkin pişkin sırıttı.

Elindeki zarf çok inceydi ve muhtemelen benim iki dakikada harcayacağım para miktarının bile yanına yaklaşamazdı. Ama yorumlarımı kendime sakladım. Deniz küçük şeylerle mutlu olabiliyorsa buna karışamazdım.

Eve geçince yalnız kalmak uğruna odama çekildim. Deniz'in sıradan 'o oda benim' laflarını duymazdan geldim ve yatağıma uzandım. Tanrım bu yatak çok rahatsız ediciydi. Bu kız bu zamana kadar nasıl burada rahatça uyuyabilmişti?

Odasına şöyle bir göz gezdirdim. Az eşyası olmasına rağmen oda dolu dolu gözüküyordu. Kadının ıvır zıvırları her yerdeydi. Bu kadar dağınık olmak zorunda mıydı ki?

Elimi yüzüme kapattım. Vurulan omzum hala sızlıyordu. Düşünceler karman çormandı. İçimdeki panik duygusunu söküp atamıyordum.

Ailem beni öylece bırakmazdı değil mi?

Eve dönecektim. Dönebilecek miydim?

Beş parasız, hiç bilmediğim bir yerde ölüydüm ben!

Bari cüzdanım yanımda olsaydı. O zaman derhal uçak bileti alırdım...

Denizin durumuna bakacak olursak o beş yıl çalışmayla ancak bana bir uçak bileti alabilirdi. Kadının durumu benimkinden bile vahimdi. Ama söz ettiği planlar bendeki panik halini biraz rahatlatmıştı. Eninde sonunda yaşadığımı ispat edecektim!

*

Sabah kalktığımda Denizin sıkıntılı bir yüz ifadesi vardı. Durumu çözme isteğim hiç yoktu o yüzden sessizce kahvaltı masasına oturdum ve yumurta harici bir şeyler atıştırdım.

Acınası...

Kahvaltılarımı özlüyordum. Bu masada yumurta yoksa geriye pek de seçenek kalmıyordu. Buraya geldiğimden beri açtım yani.

Aklıma kendi evimdeyken oturduğum masayı ve çeşitli yemekleri getirmemeye çalıştıkça... Zorlanıyordum.

Çok zorlanıyordum be!

Deniz iç çekip duruyordu, arkadaşları hala gelmemişti onunla ilgili bir durum mu acaba diye düşünmüştüm. Daha fazla dayanamayarak sordum: "Bu suratını hali de ne böyle?"

Bana bir bakış attı, 'hiç bulaşma' dercesine. Canıma minnet!

"Bulaşık makinem bozuldu." Diye homurdandı. Eh pek de ilgilenmiyordum ama kadının beni teselli ettiği bir kaç an gözümde canlanınca insanlık etmeye karar verdim. "Üzülme, elinde yıkarsın."

Ters ters baktı. Aklına bir şey gelmiş gibi gözleri parıldadı. "Senin mesleğin ne tam olarak?"

"Makine mühendisliği."

Seçenekleri hesaplıyordu. Dirseklerini masaya yaslayıp öne doğru eğildi. Tek kaşını yukarı kaldırıp beni iyice bir süzdü. "Bulaşık makinemi tamir edemez misin?"

Normalde asla uğraşmazdım. Ama kadının parlak parlak gözlerine bakınca seçeneklerimi bir düşündüm. Yumurta olayında üzerine kustuğum için bana hala sinirli olduğunu düşünüyordum. Aramızda bir gerginliğe gerek yoktu, bunu bir barış antlaşması olarak görüyordum. Kabul etmekte bir sakınca yoktu.

TANRI MİSAFİRİWhere stories live. Discover now