En Muhteşem Çiftiz

15 3 103
                                    



DENİZ



Art'la tanıştıktan sonra hayatımda olup bitene artık o kadar da şaşırmıyordum. Başımıza ne gelirse gelsin, bu beklendik oluyordu.

Ama bunu gerçekten beklemiyordum.

Art'ın annesiyle baş başa oturup... Sarma sarmak.

Evet, Amerika'daydık.

Vay canına. Bunu gerçekten beklemiyordum. Art hemen yanımda oturuyordu tabletten işlerini görüyordu. Gerçekten çalışması için onu odasına gönderiyordum ama herifin götünde kurt vardı. Yanımdan ayrılmıyordu ki.

Kaçacak değildim hoş. Önümüzde daha bir sürü yaprak var.

Diken üstündeydim. Müstakbel kaynanam beni beğensin diye çok uğraşıyordum.

Ama Art'ın annesi her sardığım sarmayı bozup yeniden sarıyordu... Ve sardığım sarmalara bakıp gülme krizlerine giriyordu. "Ay Deniz ya... Hiç bu kadar eğlenmemiştim uzun zamandır." Diye şakıdı.

Yüzüm düşmüştü. Beni gördüğünde durdu. "Üzülme kızım, annenin karnından sarma sararak doğmadın ya."

Doğru söylüyordu. "Bak böyle ince sarman gerek... Sen biraz... Azıcık kalın sarıyorsun."

Art uzanıp tüm avcunu kaplayan büyük sarmamı eline aldı. "Bu mu azıcık?"

Omzumla onu dürttüm. "Yemek yapma kabiliyetlerimizi anlatmamı istemezsin değil mi?"

İrkilerek geri çekildi işine dönmeden önce mırıldandı: "Kesinlikle istemem."

Art'ın annesi gerçekten tatlı bir kadındı. Bana çok iyi davranıyordu. Onu sevmiştim.

Dikkatle sarma sarmaya devam ettim. Bir süre sonra Art ayaklandı. "İş yerine gideceğim. Deniz gelmek ister misin?"

Elimdeki sarmalara baktım, ben bir insanı hayatta geride bırakmazdım.

Ama Art'ın annesi beni pışpışladı. "Git tabi, çocuğun iş yerini bir gör bir bak."

Güldüm. Kadın sarmalara eziyet etmeme daha fazla dayanamamıştı anlaşılan. Ben de ayaklandım.

"Üstümü değiştirmeye gidiyorum." Diye bilgilendirdi beni Art. Ben de elimi yıkayıp kendime şöyle bir çeki düzen verdim.

Art'ın iş yerini merak ediyordum.

Omuzlarımı dikleştirdim. Acaba... İş yerinde benimkine asılan tipler oluyor muydu? Kaşlarım çatıldı. Aklıma korkunç iş yeri trajedileri geliyordu. Sonuçta adam yakışıklıydı. Prestijliydi. Silkelendim... Kendimi paranoyak etmeme gerek yoktu.

Merdivenlerden gelen sesi duyduğumda Art'ın geldiğini anladım ve kafamı ona çevirdim.

Vay canına.

Gerçekten çok... Seksi? Az kalır.

Takım elbise bir insana bu kadar mı yakışır?

Deniz, salyanı sil kızım.

Böylece birlikte yola çıktık. Art'ın iş yerindeki büründüğü kişiliğini daha önce hiç görmemiştim. Bu kadar profesyonel olabileceği aklıma gelmezdi. Eğlenceli kişiliği burada da devam eder sanıyordum ama görünüşe bakılırsa Art işinde disiplini seviyordu.

Kocaman odasına gelince camın kenarına koştum ve manzarayı izledim. Vay canına. New York ayaklarımın altındaydı.

Manzaranın tadını çıkardıktan sonra elimdeki kahvesi bitmiş fincanı masaya bırakıp koltuklara kuruldum. Art masanın diğer kenarında tabletle ilgileniyordu.

TANRI MİSAFİRİWhere stories live. Discover now