S.Ç.B. 3

3.7K 98 7
                                    

  Nil,fark ettirmeden Deniz ve Görkem'i uzak tutmaya çalıştı ama bu konuda pek başarılı olamadı. Geçenzaman sadece Nil'e Deniz'in Görkem'e sırılsıklam aşık olduğunu,onu her gördüğünde kalbinin minik bi serçe gibi attığının,yanaklarının al al olduğunu kanıtlayabilmişti. Çok yoğun bir güz dönemini geride bıraktıktan sonra Nil,Deniz ve Görkem üçlüsü İzmir'in yolunu tuttular. Görkem yarıyıl tatilinde kızlara fazla zaman ayıramadı çünkü yazdan beri ailesiyle fazla vakit geçirememişti. Bi de Görkem'in tam bir anne kuzusu olduğunu düşünürsek bu iki haftalık süreç onun için azdı bile. Aralarında bu duruma en çok sevinen kuşkusuz Nil olmuşt ama kendince haklı sebepleri vardı onun da. Gözünün önünde her seferinde Deniz'in kalbinin paramparça olması artık Nil'in da kalbini acıtmaya başlamıştı. Deniz'in evinde kaldığı bazı zamanlar sabahları onun mavi gözlerini balon gibi şişmiş şekilde görmeye dayanamıyordu.

 

  Nil'in uzaktan bi arkadaşı vardı. Utku. Kızların gördükleri zaman gözlerini alamadıkları,nazar değdirmekten korktukları bir karizmaya sahipti bu Utku. İTÜ mezunu aslında Ankaralı yakışıklı bir kaptandı. Hayatı boyunca emekli deniz subayı olan babasını örnek aldı kendine. Ona karşı olan kinini bi kenara bırakınca bir erkek çocuğu babasına anca bu kadar bağlı olabilir onu anca bu kadar sevebilirdi.

 

  Utku daha bu genç yaşında bi giderdi aylarca gelmezdi ülkesine. Geldiği zamanların çoğunu da İzmir'de geçirirdi. İzmir merkezli özel bir şirkete bağlı olarak çalışıyordu. Nille tanışmaları İzmir'de çalışmaya başlamsaından çok sonra olmuştu. Çok yakın sayılmazlardı zaten. Arkadaşının arkadaşı olur ya hani. Onlarınki de o hesaptı işte.

 İzmir'in kış güneşinin kendini gösterdiği,gün ışığı renginde bir gün Nil,Merve ve Deniz üçlüsü Bostanlı'da bi kafeye gidip güneşin tadını çıkarmak için sözleştiler. Güneş o kadar güzeldi ki parıltısıyla Deniz'in gözleri buluşunca masmavi bir ışık demeti yayılıyordu sanki etrafa. Bostanlı'nın parıldayan denizinin hemen kenarında otururken Deniz'in upuzun saçları birbirne dolaşıyordu. Her bir teli ayrı ayrı dans ediyordu sanki. Onları her seferinde toparlamaktan yorulan Deniz sonunda saçlarını tepeden bir topuz yaptı ve çantasından çıkardığı bir kalemle tek hamlede saçlarını tutturdu. İşte tam bunları yaparken karşısından apır ağır yürüyen hatta arada bi durup kendisini izleyen Utku'nun göz hapsinden kurtulamadı. Deniz her şeyden habersiz yeşil çayını içerken birdenbire masaya;gözlerinde suratına cuk oturmuş gözlükleri ve parıldayan gün ışığıyla kumral teni sarıya görünen uzun boylu birisi yaklaşıyordu. Böyle bir afeti fark eden ilk kişi tabiî ki de Merve oldu:

-          Kızlar dikkat! Bir afet bize doğru yaklaşıyor. Can yeleklerinizi giyinin,dedi dudaklarını fazla hareket ettirmeden.

  Utku masanın başına gelip Nil'e dönerek:

-          Üç güzel bayanla bi kahve de ben içebilir miyim? Diye sordu.

  Nil ilk etapta kim olduğunun pek çıkaramadı kısa süreli bi dumur oldu ama bu sesi o bile unutamazdı. Ayağa kalktı tokalaştılar:

-          Aa tabiî ki bizim de masamızı biraz şenlendirecek birilerini bekliyorduk zaten, dedi gülerek.

  Utku masaya oturmadan önce Merve'yle tanıştı tokalaştı. Daha sonra kestane rengi gözlerini serbest bırakırcasına gözlerini gözlerinden sıyırırken Deniz'e elini uzattı. Onun bu umursamazlığına rağmen gözlerini üzerine dikti:

SUDAN ÇIKMIŞ BALIKWhere stories live. Discover now