S.Ç.B. 16

736 34 1
                                    

 '' Allah kahretsin gene çıktı karşıma. Ulan sevineyim mi yoksa oturup şansıma sıçayım mı bilmiyorum. Eh be kızım her seferinde kalbime bu kadar dokunmayı nasıl becerebiliyorsun.'' Ayakta kaldığı on beş dakika boyunca bunları düşündü durdu. Artık garsonlar onunla ilgilenmeyi bırakmışlardı ama etraftaki insanların daha fazla dikkatini çekmeye başlamıştı. Ne de olsa geçen yıllara atlattığı hastalığa rağmen hala yakışıklı bir adamdı. 

  Etraftaki insanların dikkatini çekiyor derken Deniz de bunlardan birisiydi. Hatta bir kere göz göze gelmelerine rağmen Deniz hiç tepki vermemişti. Ciddi ciddi vermemişti. Hani insan bir şaşırırdı falan dimi? En azından bir saniye falan bakardı. Ama Deniz de hiçbirisi olmamıştı. Bu sefer hepten çıkarmıştı onu hayatından belliydi. Ama ne olursa olsun son olanlardan sonra bu kadar tepkisiz kalması imkansızdı. Yanından geçen garsonun tepsisine baktı ve cam şişedeki suyu pervasızca aldı. Bir dikişte hepsini bitirdi. Nefesini kontrol altına aldı ve ayakları sonunda çözülmüştü. Deniz'in masasına doğru gitti. Madem o onu tanımıyordu tanımamazlıktan geliyordu Utku da tanımıyor sanki yeni tanışıyormuş gibi davranmaya karar vermişti. Etrafındaki insanların şaşkın bakışları içinde Deniz'e doğru yürüdü ama Deniz kafasını kitabından pek kaldırmadığı için onun geldiğini bile fark etmedi. 

  - Merhabalar. dedi sesi titreyerek. 

 - Merhaba. Buyrun, diye ruhsuz ama gerçekten ruhsuz bir tepki verdi Deniz. 

  O an Utku'nun aklından yine milyonlarca düşünce geçti. ''Beni resmen tanımıyor mu bu kız ben anlamadım. Bu bakış Deniz'in bakışları değil. Noluyor ya?'' diye düşündü durdu. 

   O bunları düşünürken aralarındaki sessizlikle Deniz'in de aklından geçen bir sürü düşünce vardı. '' Bu çocukta var bir şeyler geçmişten gelen. İlk defa geliyor bu başıma. Hazır mısın Deniz yüzleşmeye? Ama unutma bilmiyorsun sakın kendini küçük düşürecek bir şey yapma. Talihsiz bir olay yaşadın. Ama bakalım bu adam geçmişteki kimdi? Yeniden tanıyacaksın.''

  - Kusura bakmayın daldım bir an. diye konuya girdi Deniz.

''BakmaYIN. Yani siz demek oluyordu bu. Abi resmen tanımıyor.'' diye düşündü ve silkelendi bir an Utku. 

 - Ben de daldım siz de kusura bakmayın.

-Buyrun ne istemiştiniz? diye sordu Deniz.

-Ben,ben diye kekeledi Utku. 

-Aslına bakarsanız ben sizinle tanışmak için,hala kekeliyordu Utku. 

-Buyrun tanışalım,problem değil benim için. dedi ve çok içten bir gülümseme attı Utku'ya hala şaşkındı. Ama acaba gerçekten geçmişten mi geliyordu bu adam yoksa gelecekten mi? Hakkaten de yakışık adamdı ama. 

-Oturabilir miyim? Beklediğiniz ya da başka bir işiniz var mıydı?

-Tabi buyrun. Deniz ben bu arada. 

-Memnun oldum Utku ben de. 

   Resmen yeniden tanışıyorlardı. Utku hala olayın şokunu üstünden atamamıştı. Nefes almayı unutuyor, kendini kontrol edemiyordu bir türlü.  Bir oyunun içinde miydi acaba şu an? Çaktırmadan son beş yılını öğrenmesi gerekiyordu. 

- Ne iş yapıyorsunuz?

- İç mimarım ben. Özel bir şirkette çalışıyorum. Daha doğrusu yeni başladım ve her şey çok yoğun diyelim. Siz?

-Aslında kaptanım ben. 

-Ama Ankara ne alaka? gerçekten çok şaşırdığı gözlerinden okunuyordu Deniz'in.

  Bu tepki karşısında Utku artık ağlamamak için kendini zor tutma derecesine kadar gelmişti. Hiçbir şeye anlam veremiyordu. Deniz doktordu. İç mimarlık ne alakaydı şimdi? Gerçekten kendini hiç bu kadar zor durumda hissetmemişti daha önce. Ne konuşacağını bile kestiremez olmuştu Utku.

-Bu tepkinizde haklısınız aslında. Bir süre yurt dışına gittim geldim. Daha sonra bir hastalığa yakalandım. Uzun yıllar onunla mücadele etmek zorunda kaldım. Babam bana her seferinde destek oldu ve ben de hastalığı atlatınca onu yalnız bırakmamak için buraya geldim. Biraz da benim ihtiyacım vardı aslına bakarsanız birileriyle yaşamaya. Ben de Ankara'ya geldim babamın yanına hatta şu an kapıdan içeri giriyor. dedi içinde bulunduğu duruma anlam veremeden saçma sapan gülerek.

- Aaa soracak çok fazla soru çıktı aslında ama babanızı bekletmeyin isterseniz. Ben sık sık geliyorum buraya. Bir gün yine karşılaşabiliriz belki. 

-Tesadüfe bırakmasak olur mu?

-Nasıl yani anlamadım?

-Yani diyorum ki ben yarın sizi tam da bu saatlerde burda tekrar görsem. Bu sefer gerçekten oturup güzel bir yemekle sohbet etsek?

-Hıı olabilir aslında. O zaman yarın sizi burda bu saatte bekliyor olacağım. Çok memnun oldum Utku. dedi ve elini uzattı.

  Utku o eli tutup tutmama konusunda çok düşündü. Bu sefer tutarsa gerçekten bırakamayabilirdi çünkü. Ve tabi ki Deniz'in teni. Biraz düşündü ama elini havada bırakmak dünyanın en büyük aptallığı olurdu herhalde. Deniz'in elini havada yakaladı sımsıkı tuttu ve babasının şaşkın bakışları içinde ona doğru yürüdü. 

   Utku hem babasının şaşkın bakışları hem kafasındaki milyonlarca soruyla savaş veriyordu. 

- Baba nolursun bir şey sorma. Çünkü ne olduğunu ben de anlamadım. Ya ben öldüm başka bir dünyaya aitim ya da... Ya dası yok ben başka evrendeyim. Oturalım şimdi lütfen ayakta kalacak halim yok inan ki. Her an bayılabilirim.

  Arka arkaya hızlı bir şekilde konuşan oğlunu sakinleştirme işi babasına düşüyordu şimdi ve eğer gerçekten yanlış görmediyse onun karşısındaki Utku'nun büyük aşkı Deniz'di. 

  Utku'nun ayırttıkları masaya oturdular. Utku toparlanmaya çalışıyordu ama ne mümkündü ki. 

-Oğlum anlatsana neler oluyor. O kız Deniz'di dimi. 

-Baba sipariş verelim anlatacam söz veriyorum.

  Bu sırada Deniz hesabı ödedi. Yayıldığı masasından toparlanıp kalktı ve çıkarken Utku'ya doğru el sallayarak selam verip restorandan ayrıldı.

   Utku için asıl zor olan saatler başlıyordu şimdi. Kendisinin bile anlamadığı şeyleri babasına anlatması gerekecekti. ''Nereden nasıl başlayacağımı inan ki ben bile bilmiyorum'' diyip başladı anladığı kadarını anlatmaya...

SUDAN ÇIKMIŞ BALIKDonde viven las historias. Descúbrelo ahora