ÜÇ ADAM ÜÇ GAZETE

116 46 8
                                    

   Delikanlı, önündeki üç gazeteden ikincisini okumaya henüz başlamıştı.

Hep böyle yapardı. Her iki aşırı uçtan birer gazete ve ılımlı bir tane daha... Böyle yapmayınca körleşeceğini düşünüyordu.

Üç ayrı gazeteden bakmak; hem bakış acısını epeyce genişletmiş hem de gazete okuma hızını hat safhaya çıkarmıştı.

İkinci gazetenin de, diğer tüm gazetelerde yaptığı gibi, üçüncü sayfasını atladı.

Kadın cinayetlerini sürekli haberleştirmek, caniliği normalleştiriyor ve artırıyordu. Ama bunu bir türlü medyaya anlatamıyordu. Defalarca mail göndermişti ama ne fayda.

Delikanlı bunları düşünürken kahvehanede ateşli bir tartışma başladı. İki ayrı uç (zıt görüşlü iki kişi) birbirlerine saldırıyordu.

Konuşmak; onlar için, kavga öncesi ısınmadan başka bir şey değildi.

Onlara daldı ve derin derin düşündü. Birbirlerine ne kadar uzak ve de birbirlerine ne kadar yakındılar.

Yalnızca görüşleri farklıydı! Görüşlerini savunuşları, başka görüşlere kapalılıkları, karşıt görüşlerine düşmanlıkları ve daha nicesi neredeyse birebir aynıydı.

Evet bunlar gerçekten aynıydılar. Bunlar; siyasetçilerin rahat koltuklarından gönderdiği görüşlerin, sert kahvehane sandalyelerindeki çetin savunucularıydı. Fikirsizliklerinden, taraflarının fikirlerini mitleştirmişlerdi.

Kahvehanedekiler güç bela, olası bir kavgayı daha önlemişlerdi. Delikanlı önce bağrışmanın içerisinde kaybolmuşken, sessizlikle birlikte kendine gelmişti.

Önündeki üç gazeteye baktı; onların içinde de sürekli bu kahvehanedeki gibi kavgalar dönmekteydi.

Köşe yazarları da farklı düşünüyorlar ama aynıydılar. Bir cetvelin -iki- en uzak ucu gibi...

Cetvel tam ortadan kırıldığında, uzak olan kısımlar öyle üstüste geliyorlardı ki sanki iki ayrı cetvel olarak üretilmişler ve aynı tip cetvellermiş gibi görünmekteydiler.

Tıpkı bu örnekte olduğu gibi; aşırı uçlar, çok ayrı görünseler de aynıdırlar.

Yalnızca sert bir zemine saplanmışlardı, o kadar.

ÖYKÜLERİMWhere stories live. Discover now