Gözlerini açtığında burnunu koklayan küçük tüy topuyla göz göze geldi.
"Hıçkıdık!"
Burnunu kaşıyarak yatağa oturdu.
"Burnumu neden koklarsın ki?"
Hıçkıdık hıçkırarak yatağın üzerinden atlayarak dizinin üstüne çıktı.
"Hayır kızamıyorum da."
Hem sinirle hem de o an Hıçkıdık'ın tatlılığıyla onu kucağına alıp yastık gibi sıktı.
Kucağından indirirken aklına dün yaşadığı olay geldi. Gördüğü şeyi hayal meyal hatırlıyordu, kocaman bir şeydi ama ne olduğu konusunda bir fikri yoktu. Net olarak hatırladığı şey etraftaki meraklı yüzlerin arasında yere düşen duvar parçalarıydı.
Çınar ve Asay kollarını bağlamış, yemek odasındaki kocaman deliğe bakıyorlardı.
"Bunu görmemesi lazım."
"Kesinlikle."
Asay Çınar'ın fikrini onaylarken Eze telaşla içeriye daldı.
"A, geliyor."
"N-nerede?
"Merdivenlerden iniyor, her an gelebilir."
"Tamam siz burada bekleyin ben onu oyalayacağım."
Çınar alelacele yemek odasından çıkarken Asay ve Eze de yemek odasında kapıya yakın bekliyorlardı.
Silay merdivenin son basamağını iniyordu, Çınar koşarak yanına gitti.
"Silay..."
Silay onun bu telaşını gözleri kocaman açılmış karşıladı.
"Çınar, sen iyi misin?"
Çınar o an çok heyecanlı göründüğünü fark ederek kendini toparladı.
"Evet iyiyim, sadece günaydın demek için gelmiştim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DUVARLARIN ARDINDA: ESKİYE DÖNÜŞ
Fantasy"Ben senin kadar güçlü değilim Silay." "Jemone'ye haber vereceğim..." "Hayır! Bu bir tuzak. Ona haber verme. Ne yaparsan yap ama onu çağırma. Savaştaki hıncını almaya çalışacak. Beni sarayına götürüp ona tuzak kuracak. Silay...Git buradan..." "Hayı...