"Ben senin kadar güçlü değilim Silay."
"Jemone'ye haber vereceğim..."
"Hayır! Bu bir tuzak. Ona haber verme. Ne yaparsan yap ama onu çağırma. Savaştaki hıncını almaya çalışacak. Beni sarayına götürüp ona tuzak kuracak. Silay...Git buradan..."
"Hayı...
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Dördü birden merdivenden inerlerken şato kapısında Meyra ve Berk'i gördüler. İkisi de onları görünce sinsice gülümsedi.
"Ne işi var bunların burada?"
Eze'nin bu sorusuna Çınar cevap verdi.
"Büyük ihtimalle Jemone davet etmiştir."
"Umarım erkenden giderler."
"Neden, sen ara düşman oldun?"
"Ne bileyim, pek sevmedim."
Merdivenden inerek yemek salonuna girdiler. Onların hemen ardından ikisi de salona girerek boş sandalyelerden birine oturdular. Dik dik onlara bakıyorlardı. Eze pek rahatsız değildi, o da dik dik bakarak karşılık veriyordu ama Silay gerçekten yakını ve güvendiği biri olmadığı sürece direkt olarak gözünün içine bakılmasından pek hoşlanmazdı. Çınar'a baktığında onun da bu yönünün farklı olmadığını gördü. Asay ise pusuda yatmış, Berk bir şey söylese de üzerine atlayıp dövsem havalarındaydı.
Herkes sırayla masayı doldurmaya başlayınca havadaki gerginlik azaldı ama tamamen bitmedi.
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
"Meyra ve Berk bir süre bizimle kalacaklar."
Silay havadaki çatalını indirerek onlara baktı.
"Öyle mi?"
"Evet. Şatoda biraz kalmak istediklerini söylediler."
"Bu biraz ne kadar? Yani benim antenmanlarım var da, ona göre değiştirelim."
"Yani bilmiyoruz. Aslında güzel bir yer. Biraz kalırız değil mi? Bir hafta falan dururuz galiba."
"Evet, evet. Hatta biraz daha fazla da kalabiliriz."
Bu cevap üzerine dördünün de yüzü asıldı ancak belli etmemeye çalıştılar.
"Arkadaşınla daha fazla vakit geçirmiş olursun hem."
"Öyle."
Silay zoraki gülümsemesiyle önce Jemone'ye ardından ve Meyra'ya baktı.