14. BÖLÜM: YALAN

3 1 0
                                    

"Hadi bir kez daha

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Hadi bir kez daha."

Suya yeniden atlayarak dibe doğru yüzmeye başladı. Gidebildiği yere kadar giderek yukarıya doğru geri yüzdü.

Nefes nefese sudan çıktığında Leta karşısında dikiliyordu.

"Öncekine göre daha iyi."

Sudan çıkarak biraz soluklandı.

"En dibe kadar gidemiyorum."

"En dibe kadar gitmene zaten gerek tok. Suda görünmeyeceğin mesafeye kadar dalman senin için yeterli olacaktır. Nefes egzersizleri nasıl gidiyor?"

"İyi gidiyor. İlk yaptığımız kadar zorlanmıyorum."

"O zaman neden endişelisin?"

Yüzündeki endişeyi saklayamadığını biliyordu. Bu yüzden inkar etmeye çalışmakla uğraşmadı

"Bilmiyorum. Dün gece bir rüya gördüm. O yüzden olabilir."

"Kötü bir rüya mıydı?"

"Herkes yeşil bir çemberin içindeydi. Bu onların yaşadığını belirten bir çember. Yaşam çemberi. Anneannem ve babamın çemberleri sönüyordu ve sonradan diğerleri de yanıp sönmeye başladı. Sıra birinde...Biri daha gidecek."

O endişeyle boşluğa bakarken leta yanına geldi ve eğilip elini omzuna koydu.

"Bu sadece bir rüya silay. Korkmuşsun biraz. Hakkın var ama bu şekilde gerçeğe bağlama. Son zamanlarda üst üste çok fazla şey yaşadın. Ayhoda meselesi bitmeden Asay'la aranız bozuldu. Bu yüzden kötü rüyalar görmen normal. "

Silay başını kaldırarak ona baktı.

"Sadece bir rüya yani?"

"Evet, sadece bir rüya."

Sakinleşmesi için ona sarıldı.

"Her gördüğün rüyayı böyle takar mısın sen?"

"Hayır da..."

"E, ne o zaman? Bunu da takma."

Silay güldü.

"Tamam."

Dolaba uzanıp bardak aldığında arkasından yine aynı sesi duydu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Dolaba uzanıp bardak aldığında arkasından yine aynı sesi duydu.

"Silay orenda..."

"Ne var meyra?"

"A, sakin ol. Sadece sana bir şey sormaya geldim."

"Sor."

"Senin gibi hiçbir konuda hiçbir değeri olmayan birinin böyle bir şatoda yaşamayı hak etmesi sence de tuhaf değil mi?"

Gözlerini devirerek masadaki sürahiye uzandı.

"Gerçekten bir işe yaradığını falan mı sanıyorsun? A, bakın ne kadar değerliyim, ben kurtarıcıyım. Vaov!..."

Ona aldırmadan suyunu içti.

"Cidden önemli olduğunu mu sanıyorsun? Hiçbir değerin yok ki senin."

Bardağı sertçe koyarak ona öfkeyle baktı.

"Neden benimle uğraşıp duruyorsun?"

"A, bunu bir de soruyor musun? Dünyadaki zayıflığın kinini mi harekete geçirdi yoksa?"

"Ne diyorsun sen be?"

"Dünyada hiçbir şey başaramadın, beceremedin, buraya gelince de gördüğün en ufak yüksekliği başarı zannedip kabullendin. Gerçekten aptalın tekisin sen!"

"Ben sadece görevimi yaptım!"

"Görev. Bir de bu iğrençliğe görev diyorsun ha!"

"Bana bak, haddini bil!"

"Şimdi de sesini yükseltiyorsun ha? Köşeye sıkışınca hemen bağır! Zaten sizin gibi canilerden başka ne beklenirdi ki!"

Silay bu sözüyle duraksadı.

"Cani mi?"

"Ne o, yoksa yakıştıramadın mı? Ama tam da sizi tarif ediyor."

"Jemone size hikayeyi anlatmadı mı?"

"Ne hikayesi?"

"Ne hikayesi?"

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Ne?"

Ona şaşkınlıkla bakan Meyra ve Berk'e kollarını iki yana açtı.

"Evet, işte olan bu. İster inanın ister inanmayın?"

"Ne yani, sen bu ülkenin yöneticisinin akrabası mısın?"

"Hayır, arkadaşının torunuyum."

Meyra ve Berk'in kafaları biraz karışmıştı ve Silay'a pek de inanmış gibi bakmıyorlardı.

"Bence yalan söylüyorsun."

"Dedim ya, ister inanın ister inanmayın. Asıl sorun sizin inanıp inanmamanız değil zaten. Eğer sizi kandırdıysa buraya gelen diğer insanları da kandırmıştır."

DUVARLARIN ARDINDA: ESKİYE DÖNÜŞWhere stories live. Discover now