"Ben senin kadar güçlü değilim Silay."
"Jemone'ye haber vereceğim..."
"Hayır! Bu bir tuzak. Ona haber verme. Ne yaparsan yap ama onu çağırma. Savaştaki hıncını almaya çalışacak. Beni sarayına götürüp ona tuzak kuracak. Silay...Git buradan..."
"Hayı...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Gözlerini odasında açınca şaşkınlıkla yataktan fırlayarak odadan çıktı. Karşısında Jemone'yi görünce deli gibi soru sormaya başladı.
"Nerede o?"
"Silay..."
"Onu nereye götürdünüz?"
"Silay..."
"Nerede o, nerede?
"Silay. Tamam!"
Jemone yüzünü iki elinin arasına aldı.
"...Seni ona götüreceğim."
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Parmaklıkları sırayla geçerlerken Jemone bir parmaklığa gelince yavaşladı ve durdu. Silay yanına gelince ağzı açık korkuyla bağırmaya başladı.
"Onu zincirlenidin mi?"
"Tek yolu buydu."
Çınar arkasındaki bir taşa kilitlenmişti.
"İçeri girmek istiyorum."
"Ne? Silay, hayır."
"Lütfen. Son kez göreyim. Lütfen."
Jemone ondan kurtulamayacağını gayet iyi biliyordu.
Mecbur kapıyı açtırarak girmesine izin verdi.
"Çınar."
Çınar onun sesini duyunca eğdiği başını kaldırdı. Birden ona doğru atılarak saldırmaya kalktı. Silay korkuyla bağırırlen geriye uzaklaştı. Çınar ona kinle bakıyordu. Korkuyla gözleri doldu.
"Benim Çınar. Kardeşinim. Burdayım.."
"Sen sadece benim düşmanımsın."
Ağlayarak askerler tarafından oradan çıkarıldı. Jemone ona sarılarak yatıştırmak için yanağından öptü.
"Annem nerede, neden gelmedi?"
"Annen dinleniyor. Haberi duyunca fenalaştı. Deden de onun yanında."