🌙Kakaolu Süt🌙

277 33 85
                                    


Feyza🌙

"Bu çocuk... Benim... Elimde kalacak!"

Burnundan solurken bacımın siniri bana geçmiş gibi stresle nefes verip dudaklarımı araladım.

"Manyaaaağk!"

Kader gözlerini bana çevirdiğinde göz kapaklarının kızarıklığını gördüm. Hafif esen rüzgar küçük saç tellerini hareketlendirirken yanağından hızla süzülen yaşla sertçe yutkundum. Bebeğim...

"K-kader! Bacım iyi misin!"

Elinin tersiyle yanağını silip burnunu çekiverdi.

Onu bu kadar üzecek ne yapmış olabilir o boş insan!

"O manyakla konuşma vaktim geldi benim! Benim sayemde birkaç tane olan tahtası kalmayacak!"

Oturduğum banktan bir hışım kalktım. Okula doğru ilerlerken Kader'in sözleri üzerine ayaklarım sabit kaldı. Hareket edemiyorum.

"Ben iyi bir müslüman değilim galiba. Baksana, etrafıma doğru yolu gösteriyim diye uğraşırken ben yapamıyorum. Seni her görüşümde hayallere dalıyorum içten içe. Başını özenle kapatıyorsun. Sen saç tellerine ayet sevincini yaşatırken ben saç tellerimi kendi ellerimle kırıp rahatsız edici bakışlara şahit tutuyorum."

Kesik kesik ağlayışı kulağıma gelirken gözlerim dolmuş, arkamı dönmüştüm hemen. Elleriyle yüzünü kapatmış hâlde ağlıyordu. Yanına gidip kollarımı ona sardım.

"Bacım lütfen yapma böyle. Ben seni böyle görmeye dayanamıyorum. Sen iyi bir müslümansın. Herkese yardıma koşuyorsun. Her daim umutlu olmanın güzelliğinden bahsedersin bize. Kalp kırmazsın. Unuttuğum sünnetleri hatırlatırsın bana. Ve hatta... Tesettüre girmeme vesile olan sensin!"

Ağlayışı şiddetlendiğinde kollarımı sıkılaştırıp onunla birlikte ağlamaya başladım. İnsanların kalpleri bu kadar katıyken, yumuşak kalbinin inceliklerinde bu dünyaya ait olmadığını onu her görüşümde hissettiğimin farkında olsaydı aynı şeyi düşünür müydü?

...

Ağlamamızın ardından bacımın güler yüzünü görmek bana erken bayram sevincini yaşatmıştı. O hiç üzülmesin.

Tuvalette yüzümüzü yıkadıktan sonra bacımın kendini iyi hissettiğini söylemesi üzerine, dersin de boş olmasını göz önünde bulundurarak, dışarıda duracaktık.

Damağım, boğazım kurumuş hâlde beni rahatsız ediyordu. Oruç tutamadığım bir günümde daha kantine doğru gidiyorum. İçten içe rahatsız olsam da kantinde sadece Hediye ablanın olmasını diledim. Hem ders saati, öğrenci olmaz umarım. Yani erkek bir öğrencinin olmasını istemiyorum. Her ne kadar zorunlu bir durumum olsa da bu ayda başkalarının yanında bir şeyler yiyip içmek beni çekindiriyor ve kötü hissettiriyor.

Küçük adımlarla etrafıma bakarak kantine girdim. Kantin boş duruyordu lakin Hediye ablayla konuşan uzun boylu çocuğa kadar...

Boyumun kısalığı ile beni görmeme ihtimali?

Saçmalama Feyza!

"Bu kadar kakaolu sütü ne yapıyorsun oğlum?"

Kakaolu süt mü?

En sevdiğim...

"Küçük kız kardeşime alıyorum, Hediye abla. Eve gittiğimde, almadığımı görünce surat yapıyor bana."

Aynı beeeğn... Allahım...

Gülmemek için dudaklarımı bastırırken buraya neden geldiğimi unutmuştum bile. Niye geldim buraya ben?

"Hele bana küçük boyuyla trip atması yok mu? Yiyesim geliyor." deyip güldüğünde gözlerimi etrafta gezdirmeye başladım. Yanaklarım kasılıyor benim!

Boğaz temizleme sesiyle gözlerimi ona çevirdim. Hediye abladan kakaolu süt dolu poşeti aldı.

"Neyse abla etüt yapacaktı hocamız. Üniversite sınavına az bir vakit kalınca test çözümlerimizi arttırdık. Hoca gelmiştir sınıfa. Ben bugün içinde yine gelirim yanına. Muhabbet ederiz. Hem şu bayıla bayıla yediğimiz kek tarifini verecektin bana. Eslem istedi. Hanımefendi mutfağa girdiği vakitlerde yapacakmış bana."

Eslem mi? O kim ki?

"Tamam oğlum." dedi gülerek Hadiye abla. "Buğra, sağ ol oğlum. Eksik olma."

"Sen de sağ ol ablam. Kolay gelsin, çok yorma kendini. Oruç oruç..."

Gözlerimi Hediye ablanın güzel, samimi gülüşünden ayıramazken gözlerim gayri ihtiyari ona dönmüştü. Kıvırcık saçları, bal rengi gözleri ve yüzünde yer edinen gülümsemesi ile çok tatlı gözükmüştü gözüme. Bana hafiften sıcak basarken kendimi yanında minicik hissettim. Gülüşü yavaşça solarken başını çevirip yanımdan geçti. Nasıl baktım acaba?

Yanaklarım mümkünü varmış gibi biraz daha yanarken Hediye ablanın sesiyle başımı kaldırdım.

"Hoş geldin Çikiletam..."

Hediye ablanın bana çikolata canavarı olduğum için söylediği tatlış seslenişe her zamanki gibi gülümsemiştim.

"Hoş buldum finduğuuum. Şey ben su almaya geldim de..."

Suyu bana uzattığında hemen elinden almıştım.

"Çay daha bitmedi. İstersen koyayım sana, sıcak sıcak iç."

İçten içe mahcup olmuştum.

"Sağ ol Finduğum. Ordu'nun derelerine geldiğimde iki çaydanlık içeriz." dedim gülerek. O da bana katılmıştı. Karşımda Ordulu bir güzel duruyor lütfen...

"Feyza bayılıyorum senin enerjine. Bak arada gel yanıma..."

Güldüm.

"Bu lisenin kantininde bir güzel vaağr diyooğlaaaar. Bilemicem artık kim..." dedim yerimde dikleşip başımı biraz daha kaldırarak. Şirin olmayı biz seçmedik...

"Allah iyiliğini versin Feyza."

Gülüşleri devam ederken kıkırdadım. Aklıma gelenle dudaklarımı araladım.

"Ha bu arada gelirim tabii ki. Bebekimi de alır gelirim..."

Memnun hâlde başını sallayıp gülümsedi.

"Piremsesimi almadan gelme yanıma. Bu aralar boşladı beni. Selamımı söylersin."

"Tamam söylerim. Onun başında bir manyak var da onu adam etmeye çalışıyor."

"O ne kız?"

Elimi sallayıp göz devirdim.

"Amaaan boş biri işte. Ayrıntıları sonra konuşuruz. Ya da bizim şahane grupta..."

"Tamam öyle olsun Çikiletam."

Gözlerim kakaolu sütlere kaydığında Hediye ablanın sesiyle duraksadım.

"Kakaolu süt ister misin?"

Dalgınca başımı kaldırdım.

"Hıhım..."

Canım Ramazan AyıWhere stories live. Discover now