5. BÖLÜM

12.8K 724 189
                                    


Merhabalar.... Keyifli okumalar.

Bölüm şarkısı;
Promise(piano version)

Bölüm şarkısı; Promise(piano version)

Hoppsan! Denna bild följer inte våra riktliner för innehåll. Försök att ta bort den eller ladda upp en annan bild för att fortsätta.

       5. BÖLÜM

(

Düzenlendi)

Gün yavaş yavaş yerini karanlığa bırakmıştı. Fırtına olduğu gibi devam ederken, evin içini yaralı askerin acıyla karışık nefes alışverişleri dolduruyordu.
Sönen sobadan geriye keskin bir soğuk kalmıştı; o yüzden hemen sobaya iki parça odun atıp yeniden yakmıştım. Oda tam anlamıyla ısınmamıştı ama soğuktan da dondurmuyordu. Ne de olsa hala kritik bir dönemdeydik ve ona bir şey olmaması için elimden geleni yapıyordum.

Urgan ve Çevik hala Zeliha Nine'nin evindeydiler. Erken gelmek için binbir yolu deneyeceğini düşündüğüm Çevik'in, henüz kapıya dayanmamış olmasına şaşırmıştım açıkçası. Arkadaşına birşey yapmayacağımı bilmesine rağmen defalarca tehdit etmişti beni. Açıkçası tehtidleri umurumda değildi, şu an önemli olan yaralı askerdi.

İyileşmesi için sadece dua ediyordum ve onu bekleyen kadına, ailesine kavuşması için temennilerde bulunuyordum.

Yüzü sanki gitgide soluyordu. Korku, kapının arkasında kalan, pes ettiğim her an elinde bıçakla üzerime gelecek bir canavardı.
Soğukkanlı olmalıydım. Öyleydim zaten. Babam bu hâlimi görse gurur duyardı.

Ateşini sık sık kontrol ediyordum, bir ara yükselir gibi olsa da musluktan akan buz gibi suyla ıslattığım havluyu koltuk altlarına koymuştum. Zeliha Nine ben her ateşlendiğimde öyle yapardı. Zorda olsa dinmişti ateşi ama bu ateşinin yeniden yükselmeyeceği anlamına gelmiyordu.

Aldığı nefesler bile artık acı çektiğini gösteriyordu. Urgan'ın yaptığı ve ağrı kesici olduğunu düşündüğüm iğnenin etkisi geçecekti. Belki de geçmişti. Üstüne üstlük Urgan'ın Avcı'ya yaptığı iğne elinde kalan son ilacın payıydı.

Fırtına azalmak yerine gittikçe artıyordu sanki. Normalde Şubat ayında bu kadar fırtına olmazdı. Elbette kar yağardı ama genellikle kuru ayazı olurdu. Gökyüzü nefretini kusar gibi uğulduyor, yeryüzünü cezalandırılıyordu sanki.

Odanın içi yavaş yavaş karanlığa teslim oluyordu. Yavaşça ayağa kalkıp mutfaktan kutu içinde duran mumlardan bir tanesini; çay tabağıyla birlikte alıp küçük odaya geçtim. Mumu yaktıktan sonra çay tabağına bir iki kere damlatıp tabağın içine sabitledim. Küçük kahverengi boyalı sehpanın üzerine yerleştirdim. Elektriklerin kesik olması hiçte işimize gelmemişti.

SEFİD Där berättelser lever. Upptäck nu