34. BÖLÜM

2.4K 255 32
                                    

Herkese merhaba, yoğun geçen bir ay oluyor benim için. Bölümü bitirdiğim koşulları bir görseniz bana üzülürdünüz jdjdjd

Yazacağım iki paragraf için tam 86 sayfalık sıkıcı bir makale okudum, yazdığım kısım ise İKİ PARAGRAF?? Mükemmeliyetçi olmak çok zor jfjfj

Neyse keyifli okumalar dilerim 💃

2. KISIM
14. BÖLÜM

Akşam güneşinin ışıkları evin penceresinden içeri vuruyordu, Berfin'in yatağının üstünde hafifçe öne eğilmiş yerde cansız yatan bedene bakıyordum. Elimde hâlâ silah vardı, tepkisizdim. Berfin odanın bir köşesinde duran pufun üzerinde oturmuş hıçkırıklarla ağlıyordu.

Nazım başkomiseri az önce aramıştım, birazdan burada olurdu. Olay yeri inceleme ekiplerine haber vermesini söyleyince ikiletmeden kabul etmişti ama bir kaç dakika duraksamıştı. Telefon kapandığında aklından geçenleri tahmin edebiliyordum.

"Hepsi benim yüzümden," diyen Berfin'le ona döndüm. Kaşlarım çatıldı."Benim yüzümden oldu her şey. Benim yüzümden katil oldun. Mahvoldu her şey, bitti." Transa girmiş gibiydi, sürekli aynı şeyleri söyleyip duruyordu. Takatim olsaydı ilk işim onu odadan çıkarmak olacaktı ama bütün gücümü yitirmiştim.

Yine de soğukkanlı bir tonlamayla, "Hiç bir şeyin sorumlusu sen değilsin, nefsi müdafaa giriyor yaptığım şey. Eğer ben onu vurmasaydım ikimizden birini gözünü bile kırpmadan yapacaktı," dedim, Berfin irice açılmış gözlerle beni izledi. Yüz ifadem sertti, herhangi bir olumsuzluk görürse söylediklerimin aksime inanırdı.

Nefsi müdafaa demek için henüz erkendi. Öncelikle olay yeri incelemenin raporu, ardından iki silahın balistik incelemesi ve otopsi raporunun çıkması gerekiyordu. Bu süreçte başka bir savcı tarafından incelenecekti dosya, muhtemelen bende soruşturmaya alınacaktım. Şansım varsa görevden uzaklaştırılmazdım ancak aksi olursa başsavcının talimatıyla bir süre adliyeye yalnızca ifade için gelirdim. Üstelik daha yeni hakkımda açılmış bir soruşturma varken hiç şansım yok gibiydi.

"Özür dilerim, çok özür dilerim," dedi Berfin ağlayarak. Bir suçu yoktu ama kendini suçlu hissediyordu. Aramızdaki en masum kişi oydu, henüz bunun farkında değildi. Öğretecektim, bir abla gibi.

"Özür dileme bir tanem," dediğimde ağlayışı şiddetlendi. Yüzü gözü hâlâ kan  içindeydi. "Her şey bitti, sonsuza dek Doğan meselesi bitti. Mutlu olsana..." Söylediğim sözler üzerine başını sağa sola salladı.

"Kandırma beni! Başına büyük bir iş açıldı. Bu yaptığın etik miydi? Birini öldürdün Ahu abla, ya mesleğini bir daha yapamazsan? O zaman vicdan azabından ölürüm."

Sertçe yutkundum. "Ne saçmalıyorsun sen? Şu anda en son düşünülmesi gereken şeyi düşünüyorsun? Olan oldu ağlamanın ya da üzülmenin sırası değil! Yine olsa yine yaparım, bunu unutma olur mu? Doğan bir kez daha sana yaklaşmış olsa yine gözümü kırpmadan vururum, anladın mı beni!" Sinirle sarf ettiğim cümleler üzerine usulca başını salladı ama gözyaşları gittikçe arttı.

İçeri elinde benim telefonumla giren İpek'le bakışlarım ona döndü. Nazım başkomiserle konuştuktan sonra telefonu ona uzatmıştım, gözden kaybolmuştu. Yüzünde dinamit gibi bir ifade vardı, her an patlamaya müsaitti ama ses etmek yerine susuyordu.

SEFİD Where stories live. Discover now