66. Bölüm: AKDENİZ'İN ŞARKISI

22.3K 1.2K 3K
                                    

Merhabaaa! Umarım hepinizin sınavı çok güzel geçmiştir. 🫶🏻 Çooook uzun bir bölüm oldu, yaz yaz bitmedi resmen. Bir ara hiç bitmeyecek sandım hatta dgsfjk Booolca yorum yapmayı ve tabii ki oy vermeyi unutmayın lütfen. 🦌🦁

Babalar Gününüz kutlu olsun. 🌸

 🌸

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

66. Bölüm: AKDENİZ'İN ŞARKISI

*Edip Akbayram – Aldırma Gönül*

*Zeynep Baksi Karatağ, Ahmet Aslan – Odam Kireç tutmuyor*

*Sezen Aksu – Erkek Güzeli, Kaçın Kurası*

*KÖFN – Bi' Tek Ben Anlarım*

*Ebru Cündübeyoğlu – Tek Kelime Bir Söz*

*Giannis Ploutarhos – Monos Arga Mesanihta*

Uzun Zaman Sonra

Rüya bir prensesti benim gözümde. Soylu, nazik, narin ve hükümran. Anneliğin ona sertlik de kattığını inkâr edemem, çünkü ne zaman konu minik çiçeği, henüz adını bile almamış Yasemin'imiz olsa tıpkı amansız bir hükümdar gibi kaş çatar, kararlar verir, onu koruyup kollardı. Ancak bunu sertleşemeyen, çocuksu çehresi ve sadece karnını saran ufacık parmakları ve beyaz, zayıf kollarıyla yaptığı için aynı anda masum bir kız çocuğunu da andırırdı, belki de bu yüzden uzak diyarların prenseslerine benzetiyordum onu. Bir sahil kentinin mesela, burçları denizin serin dalgalarını, upuzun maviliklerini selamlayan bir kalenin soylu, âşık olunası, dünyalar güzeli prensesi...

Hala öyle benim için, bir şey değişmedi. Ne tutmayan incecik bacakları, ne durup durup rengi ve boyu değişen saçları, ne arada bir gözlerine çöreklenen o olgun hüzün; hiçbir şey ama hiçbir şey değiştiremedi Rüya'mı ve ona olan hislerimi.

Şu dünyada sahip olduğum hiçbir şeyle övünmemeye yemin ettim, çünkü bunu en son evliliğim için yapmıştım; çok övündüm mutluluğum ve biricik karımla, kader elimden söker gibi aldı.

Ama aşkımla övünebilirim işte. Ne Mecnun, ne Ferhat, ne Kerem, ne Hayyam, ne Romeo, ne de Doğu'nun ve Batı'nın en divane âşıkları; edebiyat dünyasının görüp görebileceği her kim varsa, hiç kimse ama hiç kimse, benim Rüya'ya duyduğum aşkın zerresini bile hissetmemiştir. Çıldırtıcı bir aşk bu, çıldırtıcı bir tutku.

Ah o son gün, o son gün tutabilseydim Rüya'yı, şimdi her şey bambaşka olurdu. Bu çıldırtıcı aşkı dolu dizgin yaşıyor olurduk, yapamadım.

Gençliğim gibi, tüm heveslerim gibi, her şey gibi kayıp gitti ellerimden. Bana kalansa yakıcı bir hüzün, dinmeyen bir hasretle divane gibi dolaşmak oldu. Rüya'yla gittiğimiz sahilleri, sokakları, her köşeyi, ellerim ceplerimde, kuyu gibi bir yalnızlıkla yürüdüm durdum. Başkaları mutlu oldu, başkaları okşadı saçlarını, hatta kim bilir, sıcacık göğsünde başkaları nefeslendi, başkaları kokladı çiçek bahçesi gibi boynunu. Kolları başka adamları sardı, avuç içleri başka yanakları sevdi. Annesinin komşu çocuğunu sevişini izleyen yapayalnız bir çocuk gibi kalakaldım öyle. Rüya'yı başka kolların kucaklayışını, başka dudakların öpüşünü izledim. Bir âşık için dünyada bundan daha derin bir ızdırap var mı? Sanmam.

ÇEHRESİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin