73. Bölüm: İSİS

4.6K 335 247
                                    

İyi ki doğdun Rüya! Nice mutlu yıllara! 🦌💖

Bölümün ilk kısmı aşağıda. İkinci kısmı cumartesi akşamı atacağım.

Çokça sevgiler!

Çokça sevgiler!

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


73. Bölüm: İSİS

"Saatlerdir yolculuk yapıyorsun," diye azarladı beni. Kolumdan tutarak odaya çekti. "Şimdi yatıp dinleneceksin, akşama kadar hem de."

"Biraz hava alayım bari," dedim sızlanarak. "Sonra söz, kestireceğim."

Buna ses çıkarmadı ama arkamdan söyleniyordu hala. "İnatsın," deyip duruyordu kendi kendine. "Evde otursan ne olurdu acaba?"

"Buraları göremezdim," dedim, perdeyi açtım.

Köyün büyük bir kısmını seçebiliyordum. Uzaklarda bir tül ya da hayal perdesi gibi uzanan derin ve suskun mavilik Akdeniz'in kendisi olmalıydı. Gün ışığıyla parıldamaya başlayan sade bir güzellik gibiydi baktığım pencereden.

Kıyının üzerine kapanmış dev parmakları ya da insan elini anımsatan kayalıklar derin mavilikteki asi çıkıntılar gibi dikilmişti. Ayrıca köy manzarasının içinde açık krem renginde büyükçe bir kilise uzanıyordu yukarı doğru. Benim alışık olduğum Batı Anadolu köylerinden daha farklıydı elbette ama sakin ve huzurluydu. Mnajdra'ya da çok yakındı ve muhakkak buradaki bir yerlerden, bir tepe ya da çatıdan, açık havada görünüyor olmalıydı tapınaklar.

Derin bir nefes aldım ve, "İyi ki gelmişim işte," dedim mutlulukla. Fakat manzaranın içinde Ege'den kopup gelen başka bir yüz belirdi aniden. Sanki bir ışık oyunuyla birdenbire ortaya çıkmıştı ya da ben onu yeni fark ediyordum.

Sömbeki'de kuruyemiş satan o tuhaf kılıklı adam, İltan, otel bahçesinin dışındaki duvara yaslanmış, doğruca bana bakıyordu.

"Ne dedin," dedi Yiğit, "Armağan'ı banyoya sokuyorum, terlemiş," diye ekledi.

Oradaydı. Gözümün içine bakıyor, sakince olduğu yerde dikiliyor, sanki zaten uzun yıllardır, hatta birkaç yüzyıldır o duvara bitişmiş, fark edileceği günü bekliyordu. Öyle doğal ve gerçekti ki, arkasında duran duvarın bir parçası gibiydi, burada olması olağandı, asıl garip olan benim şaşkınlığımdı sanki. Tüm bunları o sakin, durgun, güvenli duruşundan seziyordum.

Yutkundum.

"Rüya," diye yineledi Yiğit, "duydun mu beni? Ne dedin, anlamadın?"

Bir kez daha yutkundum, birkaç saniyeleğine ona döndüm, çok kısa bir zaman dilimiydi. Armağan'ın elinden tutmuştu, banyo kapısı önündelerdi ve içeri girmeden önce benden bir yanıt bekliyordu.

Başparmağımla omzumun üzerimden geriyi, pencere tarafını gösterdim. "Ben bir şey gördüm," dedim. Fakat bu bir yandan öyle imkansız ve saçmaydı ki, dillendirmekte zorlanmıştım.

ÇEHRESİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin