"Hasta" kesit

32.7K 911 64
                                    

"Yetersiz beslenmeden dolayı vücut direnci azalmış Azad bey."

Başım ağrıyordu. Uzandığım yerde rahatsızca kıpırdandığımda biri yastığımı düzeltmişti ve o kişi bana doğru eğildiğinde Azad'ın kokusu burnuma dolmuştu.

"Ne gerekiyorsa yap." diyerek cevaplamıştı tanıdık ses. Gözlerim kapalıydı ve açamıyordum. Kendimi öyle bitkin ve yorgun hissediyordum ki uzandığım yerden kalkmayı bırakmıştım, göz kapaklarımı bile aralayamıyordum. Tamamen baygın gibiydim sadece bazı şeyler kulağıma net bir şekilde ulaşıyordu.

"Bu serumun içindeki vitaminler çok güçlü, hanımefendiye iyi gelecek."

Doktorun cümlesi bittiğinde biri kolumdaki uzun kolluyu yavaşça yukarıya doğru sıyırmıştı ve kolumu tutuşundan bile anlayabiliyordum ki bu Azad'dı. Önce koluma sıkıca bir şey bağlanmış, ardından da iğnenin derime batışı canımı yakmıştı. Kolumu geriye doğru çekeceğim sırada Azad'ın tutuşu daha da güçlenmişti.

"Yavaş ol," diyerek kızgınlıkla bir şeyler söylediğini duymuştum. O andan sonrasında üşüyor olmama rağmen kan ter içinde kalmıştım. Ben üşüyordum ama yüzümden terler akıyordu.

"Yok Azad bey, verdiğim vitamin çok iyi gelecek merak etmeyin. Sadece bir kaç saat böyle olabilir bu sizi endişelendirmesin, serum bittikten sonra çıkarabilirsiniz ama bitmeden çıkarmayın lütfen. Ateşini de kontrol altında tutun, daha fazla yükselirse hemen gelirim."

Kulaklarıma kesik kesik ilişen cümleler ve adım sesleri başımı diğer tarafa doğru çevirmeme sebep olmuştu. Sanki her ses yankılanıyordu, her dakika daha da üşüyordum. Sesleri bir an duyuyordum ve bir an da kendimi derin bir uykunun kollarında buluyordum. Yüzüme dokunan elle başımı o kişinin olduğu tarafa doğru çevirmiştim. Gözlerim kapalıydı ama dudaklarım bir çocuk gibi büzülmüştü. Yüzüme dokunan el nazikçe terimi silse de dokunuşu sertti. Benim babamın elleri de böyleydi, o da hasta olduğumda, üzgün olduğumda böyle okşardı yüzümü. Anneme bırakmazdı, benimle sabahlara kadar ilgilenirdi.

O el yüzümden çekildiğinde donup kalmıştım ben. Odanın tüm soğuk havası o elin çekildiği yere çarpmıştı. Ter içinde kalan yüzüm buz tutmuştu, var gücümle elimi zar zor kaldırıp benden uzaklaşmakta olan eli tutmuştum. Bir kaç parmağını tutuyordum ve sıkıca sarmıştım gitmesin diye.

"Baba?" diye fısıldamıştım ağlamaklı bir şekilde. Ses yoktu.

"Baba..."

Parmaklarımı sıkıca kavrayıp elimi tutmuştu ama hiçbir şey söylememişti. O eli tutarak ne kadar zaman uyuduğumu bilmiyordum. Kendimi hissedemiyordum. Elimi, kolumu, bacaklarımı. Hiçbir şekilde hareket edemiyordum ama hissettiğim tek şey var gücümle tuttuğum eldi. Kalbimin acısını, yüreğimin huzursuzluğunu içimden söküp atamıyordum. Sanki benim bu eli tutmam günahtı, bir yandan bırakamıyordum ve bir yandan da o elin sahibinin babam değil, Azad olduğunu çoktan anlamıştım.

Yattığım yerden yavaşça kaldırıldığımda gözlerimi aralamaya çalışmıştım. Ama bir türlü yapamıyordum öyle yanıyorlardı ki sanki kilolarca soğan doğramışım gibiydi. Azad'ın eli sırtıma dokunduğunda bir şeyler mırıldandığını duymuştum ama ya o sessiz konuşuyordu ya da ben duyacak halde değildim. Sırtımdaki eli üzerimdeki uzun kollunun uçlarına doğru uzandığında ürkerek gücümü toplamış ve ellerini tutmuştum. Başım yana doğru düşüyordu, ellerini tutan parmaklarım o kadar güçsüzdü ki elini kavrayamamıştım bile.

"Dokunma," diye fısıldayabilmiştim üzerimdekini çıkaracağını anladığımda. "Dokunma bana."

"Gözlerini aç," demişti Azad, "Hadi Nida, aç gözlerini bak bana. Yarın eve dönmek istemiyor musun?"

Ev.
Defalarca kez başımıza yıktığı evden mi bahsediyordu? Evet, oraya dönmek istiyordum. Buradan çıkıp o eve dönmek için can atıyordum. Gözlerimi zor bir şekilde araladığımda başımı tutamamıştım ama Azad elini yanağıma yastık gibi tutmuş, dik durmamı sağlamıştı.

Gözlerimi araladığımda önce o bulanıklık gitmiş ardından da onun gözlerini görmüştüm.

"Eve gitmek istiyorum," demiştim gözlerimi kapatırken. Yüzümü Azad'ın avucuna doğru daha da yaslamıştım. Kolumu bile kaldıramıyordum.

"Gideceksin," demişti Azad, sesi çok farklı ve içtendi. Onun eli nasıl bu kadar yumuşak olurdu? "Yarına kadar iyileş, götüreceğim."

O bunu söylediğinde bir an elinin titrediğini hissetmiştim. Gözlerimi yavaşça aralamış, gözlerine bakmıştım. Bu bakış benim ufakken annemin çarşıdan alıp getirdiği bez bebeğe ilk dokunuşumda baktığım gibiydi. İlk defa o kadar güzel bir bebeğim olmuştu ve ben ona hayran hayran bakakalmıştım. Ona dokunurken çok korkmuştum, bir zarar gelirse annem bir daha alamazdı, o bebekler bize göre pahalydı.

Azad'da bana böyle bakıyordu. Sert yüz ifadesinin ardındaki o endişeyi gözlerine yansıtıyordu.

"Artık seni göremem," demişti Azad gözlerini kapatırken. "Işıklar da kapalı, üzerini değiştirelim."

Bu bir kesittir :) Yeni bölüm pazar günü saat 10'da :)

SEVECEKSİN  (Köy serisi I ) TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin