"Kıyamet" kesit

21.5K 966 72
                                    

Ömer beni getirdiğinde kendisinin konağa geri dönmesi gerektiğini söylemişti, onun Azad'le neler yaptığını bilmiyordum ama sanırım konaktaki hiç kimse Azad'ın her şeyi bildiğinin farkında değildi,Ömer de bunu onlardan gizliyordu. Saat epey geçti, Ömer'e kalması için ısrar etmemiştim çünkü onu da zor durumda bırakmak istemiyordum. Gece yarısıydı, ben kapıya doğru ilerlerken görevli üç kadın evden çıkıyorlardı bu yüzden zile basmama gerek kalmamıştı.

Beni karşılarında gördüklerinde şaşırmışlardı. Ben de şaşkındım, burada ne işim vardı bilmiyordum ama kalbime engel olamamıştım. Sanki o yol geçmemişti, her saniye daha da uzaklaşmıştım buraya gibi gelmişti.

"Siz?" diyerek genç olan kadın yüzüme bakmıştım. O bunu söyler söylemez yanındaki kadın dirseğiyle onun koluna vurmuş, onu susturmuştu.

"Azad beyin eşi, o bilmiyor kusura bakmayın." demişti mahcup bir ifadeyle bana bakarken. Azad beyin eşi. Azad'ın karısı. Kulağıma öyle yabancı geliyordu ki bu kelimeler, kim onun karısı diye etrafa bakasım geliyordu.

"Önemli değil," demiştim kısık bir sesle. Şu an bunun hiçbir önemi yoktu, Azad'ın yanına gitmem gerekiyordu ama saatler önce buradan çıkıp gitmiş biri olarak şimdi nasıl yanına gidecektim onu düşünüyordum. "Kendisi nerede?" diye sormuştum kadına doğru bakarken.

"Azad bey mi?"

"Evet."

"Çalışma odasına Nida hanım, ben girerken gördüm." diyerek diğer kadın cevaplamıştı.

"Çalışma odası?" diye sormuştum, bu koca evde çalışma odası olduğu için şaşkın değildim ama hangi odada olduğunu bilemiyordum.

"İkinci katta, solda. Ben yemeğin hazır olduğunu söylemek için odasına gidecektim beyefendinin ama onu çalışma odasına girerken gördüm, öfkeli göründüğü için de rahatsız etmek istemedim."

Yemek yiyecek bir halde değildi, onu biliyordum. İnsan ailesi tarafından bu kadar hançerlendiği zaman nasıl yiyebilirdi? Su bile içemezdi, içinin acısından ne yapacağını şaşırırdı, buna emindim. Annem ve babam bana böyle bir şey yapsalardı ben Azad kadar dik duramazdım, kimse onun kadar dik duramazdı.

O an da onun bana yaptığı şeyler aklıma gelmişti. Evime izinsiz girdiğinde ailem gücümüzün yetmeyeceğini bile bile ona karşı durmaya çalışmışlardı. Şimdi ben ailemleydim, ama o yalnızdı. Onu koruyup kollayacak, ne kadar dik durursa dursun arkasında ona destek olacak bir ailesi yoktu. Büyük bir köy vardı arkasında ama ailesi olmadıktan sonra onları gözü asla görmezdi.

"Teşekkür ederim." diye cevaplamıştım kadınların yanından geçip eve girerken, Azad gece evde kimsenin olmasından hoşlanmadığı için görevliler gece yarısı villadan ayrılıyorlardı, bunu geçen sefer geldiğimde öğrenmiştim. Kapıyı kapattıktan sonra koridorda yavaş adımlarla merdivenlere doğru ilerliyordum. Koridor da, merdivenin olduğu kısım da loş bir ışıkla aydınlatılmıştı. Merdivenin basamakları griydi, korkuluklarsa siyah. Bu ev mi korkunç ve buz gibiydi yoksa bu evde yaşanılan şeyler mi evi böylesine soğuk yapıyordu bilmiyordum. Ev soğuktu, o kadar lüks ve şık olmasına rağmen insana yalnız hissettiriyordu. Merdivenleri çıkarken bile tek ses benim adım seslerimdi, hiç ses yoktu. Babam eve her girdiğinde derdi ki, sizin sesiniz olmasa bu ev çekilmez. Ama bu evde hiç ses yoktu.

Merdivenlerden çıktıktan sonra sol taraftaki kapıya doğru ilerlemiştim, kapı kapalıydı ama kilitlemiş miydi bilmiyordum. Kapının tam önünde durup elimi kapıya doğru uzatmıştım, parmaklarım titremişti. İçeri girdiğimde ona ne diyecektim? Ben neden geldim, benim burada ne işim vardı? Onu yalnız bıraktığımda sanki kendim yalnız kalmışım gibi hissetmiştim, bunu ona nasıl anlatabilirdim? Bana kızar mıydı, sorar mıydı gittikten sonra neden geri döndün diye? O zaman ne cevap verecektim?

Gözlerimi sıkıca kapatıp kapıyı yavaşça aralamıştım, kendime de ona da verebileceğim hazırda bir cevabım yoktu.

Hafifçe araladığım kapıdan karanlık odaya doğru bakmıştım. Çalışma masasının üzerine duran turuncu loş ışıktan başka hiçbir ışık yoktu. Büyük bir odaydı, ahşaptan kitaplıklar tüm duvarları kaplıyordu. Ahşap, büyük bir çalışma masası vardı ve masaya doğru baktığımda onu görmüştüm. Masanın başındaki koltukta oturuyordu. Başını geriye doğru yaslamıştı yine, elinden hiç düşmeyen bardağı yerine bu sefer büyük bir cam şişe tutuyordu. Üzerinde hiçbir şey yoktu, saçları dağılmıştı. Gözlerini açıp bu tarafa baksa beni görebilecekti ama yapmamıştı. Masanın üzerinde küllük vardı ve oda duman olmuştu.

"Herkes çıksın," demişti Azad otoriter bir sesle. "Bu saate bir daha evde olmayın."

Ne? Beni görevli kadınlardan biri mi sanmıştı?

Ne cevap vermiştim ne de ses çıkarmıştım, masanın üzerindeki şişelere bakınca onun için daha da fazla üzülmüştüm. Yemek yiyemiyordu ama bu şişelerin hepsi boştu. Gözlerimi onlardan alıp tekrar Azad'a doğru bakmıştım, üzerindeki bu yorgunluğu sadece ben mi görebiliyordum? Hem de onu en az ben tanıyorken, doğru düzgün oturup konuşmamıştık bile, tartışmıştık, kaçmıştım, yakalamıştı, zorla bir yerlere götürülmüştüm, bana kendini anlatmaya çalışmıştı. Normal bir konuşmamız bir kaç kez olmuştu sadece, onu en az ben tanıyordum ve neden sadece yorgunluğunu ben anlayabiliyordum?

Ben hiç böyle kötü şeyler yaşamamıştım. Annem de babam da her zaman durumlarının yettiği kadar el üstünde tutmuşlardı beni, bir bebek istemişsem eğer o gün olmasa da bir gün mutlaka almıştı babam. Herkes laf etmişti ama yine de liseye göndermişti, annemin benden yorulduğu zamanlarda bile o beni hiç bırakmamıştı. Hatta benimle birlikte okuma yazma bile öğrenmişti, sonra birlikte anneme de öğretmiştik. Şimdi ikisi de bir sürü kitap okumuşlardı, okumaya da devam ediyorlardı.

Bir de Azad'a ve ailesine bakıyordum. Çok kültürlü, bilgili bir aileydi. Durumları her şeye yetiyordu, bir çok şirketleri ve toprakları vardı. Laflarını dinleyen bir sürü insan, onlar için çalışan bir çok görevlileri vardı. Bu komikti. Komikti çünkü Dilber hanım her hafta süslenir ve yardım kuruluşlarına bağışta bulunmaya giderdi, insanlara yardım ederken oğluna yardım etmeyi nasıl da unutmuştu? Oğlunun kimsenin yardımına ihtiyacı olmadığını düşünebilirdi, dışarıdan bakan herkes bunu düşünebilirdi çünkü öyle bir görüntüsü vardı ama aslında bu doğru değildi. Her insanın ailesine ihtiyacı vardı, her insanın yanında onu gerçekten seven birine ihtiyacı vardı. Ben on sekiz yaşındaydım ve bunu biliyordum, onlar nasıl bilmiyordu?

Kapıyı tutmayı bırakıp adımlarımın sessiz olmasına dikkat ederek mutfağa inmiştim ve Azad için sade bir kahve yapmıştım. Yukarı çıkarken dökmemek için çok çaba sarf etmiştim, annem mutfak konusunda berbat olduğumu söylerdi ve ben de sakar biriydim. Onun olduğu odaya gitmeden önce giyinme odasına uğrayıp bir tişört almayı ihmal etmemiştim, yanımda böyle durması beni utandırıyordu.

Elimdeki kahveyle ve tişörtle birlikte çalışma odasına girerken dizlerim titremişti bir an, fincanı daha sıkı tutmuştum. Adım seslerim odada oldukça belirgin çıkıyordu, Azad'la her an göz göze gelebiliriz diye yüzüne bakıyordum ama o ne bir şey söylemiş ne de gözlerini aralamıştı.

Ona doğru yaklaşıp tişörtü kucağına doğru bıraktığımda gözlerini yavaşça aralamıştı. Önce kucağındaki tişörte bakmıştı, benimse gözlerim onu her gördüğümde parmağındaki alyansa kayıyordu. Azad kucağındaki tişörtü gördüğünde kaşlarını çatmıştı, siyah gözleri kan çanağı gibiydi. Elindeki cam şişeyi sert bir şekilde ahşap masaya koyduğunda bir kaç adım gerilemiştim.

"Ben size-"

Bağırarak ayağa kalktığında kucağındaki tişört yere düşmüştü ve karşısında beni gördüğünde cümlesi yarıda kalmıştı. Sesi yüksek çıkmıştı, gözleri de öfkeyle parlıyordu ama beni gördüğünde o öfke yerini ilk defa şaşkınlığa bırakmıştı. Tahmin etmemişti değil mi? Benim buraya döneceğimi tahmin etmemişti. Ben bile düşünsem böyle bir şey yapacağımı tahmin edemezdim ama olmuştu. Geri dönmüştüm.

Azad öylece bana bakarken gözlerimi ondan alıp ismimin yazılı olduğunu boynuna bakmıştım. Ben Nida'ydım. Onun aşık olduğu, tutkusu, sevdiği Nida'ydım. O da Azad'dı. Yalnız Azad, kimsesiz, hançerlenmiş, acı çekmiş, hapse girmiş ve terk edilmiş. Bir de ben tarafından sevilmeye başlanmış olan Azad.

Gözlerine bakmadan kahve bardağını iki elimle tutarak ona doğru uzatmıştım, her yer çok sessizdi. Biz çok sessizdik.





Bu bir kesittir :)

SEVECEKSİN  (Köy serisi I ) TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin