"Bıçak" kesit

21.7K 820 106
                                    

Güneş doğmak üzereydi.

Tüm karanlığın üzerine doğan güneş, ilk defa Azad'ın yanındayken bana da doğuyordu. Onunlayken hep kaçmayı düşünmüştüm, kurtulmayı, onu hayatımdan çıkarmayı... Ama artık öyle değildi. Camın önünde durmuş, villanın büyük bahçesine bakıyordum. Kızıllaşan gökyüzü altında kalbim yerinden çıkacakmış gibi çarpıyordu, saatlerdir sakinleşmeyi becerememiştim bir türlü.

Azad beni öpmüştü ve ben buna izin vermiştim, nazik öpücüğü bir süre sonra derinleştiğinde, beni mutfak dolabına doğru yaslamıştı. Ardından kolu belimi biraz daha sıkı kavradığında geriye doğru çekilmiştim. Ben nefes nefeseydim, o benden daha sakindi ve kararmış gözleriyle yüzüme bakıyordu. Bütün kanların yanaklarıma toplandığını hissetmiştim, hiçbir şey düşünmeden hızlı bir şekilde kucağından kalkmış ve kalacağım yatak odasına koşarak atmıştım kendimi. Kapıyı kapatır kapatmaz ellerimle yüzümü sıkıca kapatmıştım, yetmemişti kendimi yatağıma atıp başıma kadar yorgana gömmüştüm. Ne yaparsam yapayım utanç duygusu bir an olsun silinmemişti içimden, kalbimin ritimleri bir türlü düzelmemişti.

Azad da beni hiç rahatsız etmemişti. O ne yapıyordu, yaşadığımız bu şey onu etkilemiş miydi bilmiyordum ama benim ömrüm boyunca unutamayacağım bir an olmuştu. Ayrıca bu odadan da seksen yıl çıkmayı düşünmüyordum. Seksen yıl sonra Azad unutmuş olurdu değil mi, utanmazdım o zaman. Bir insanın nasıl bu kadar etkileyebilirdi, nasıl böyle savunmasız hissettirebilirdi aklım almıyordu.

Camdan bahçeye doğru bakarken düşünüp durmuştum bütün gece, peki bu yaptığımız doğru muydu? Onca yaşanılan şeyden sonra benim buna izin vermem doğru muydu?

Pencereyi kapatacağım sırada onu görmemle elim camda öylece kalmıştım yerimde. Azad elinde sigarasıyla bahçeye çıkmış, bahçenin köşesindeki koltuklardan birine atmıştı kendini. Onu görünce istemsizce ince parmaklarım dudaklarıma doğru gitmişti, sanki onun dudaklarını hissetmeye devam ediyordum.

O neden uyumamıştı? Oysa ki oldukça uykulu görünüyordu.

Ben ona bakmaya devam ederken, parmaklarım da dudaklarımın üzerinde duruyordu. Onu izlemeye öyle dalmıştım ki, Azad gözlerini boş masadan alıp benim kaldığım odanın camına doğru çevirdiğinde göz göze gelmiştik ve ben gözlerimi kaçıracak bir fırsat bile bulamamıştım. Onu izlediğimi anlamıştı değil mi? Görmüştü işte beni.

Dudaklarımın üzerinde duran parmaklarımı yavaşça indirip hafifçe irileşen gözlerle onun gözlerine bakmıştım. İfadesiz olan bakışları göz göze geldiğimizde yumuşamıştı, şefkatli bir duyguyla bakıyordu gözlerime. Utandırmak istemeyen, seven, aşık olan bir Azad'dı karşımdaki. Dudaklarına küçük bir gülümseme yerleştirdiğinde zaten deli gibi çarpan kalbim tamamen kontrolden çıkmıştı ve camı da tülü de hızlı bir şekilde kapatıp onunla arama kendimce bir engel koymuştum.

Tülün kenarından baktığımda aynı ifadeyle kapattığım cama doğru bakıyordu ama tek fark dudaklarındaki gülümsemenin daha da genişlemiş olmasıydı.

"Allah'ım, neden böyle gülüyor bu adam?" diye fısıldamıştım, elimi kalbimin üzerine bastırırken. Bana anlatmaya çalıştığı şey bu muydu? Ben gülümsediğim zaman o da yaşıyor muydu böyle tuhaf duyguları? Bu çok güzeldi, diğer yandan çok zordu. İlerleyip kendimi yatağa bıraktıktan sonra yorganı tekrar yüzüme kadar çekmiştim. Gözlerim kapatsam beni öptüğü an canlanıyordu hafızamda, açsam onun gülümseyişi gitmiyordu gözlerimin önünden.

"Büyülendim," diyerek mırıldanmıştım, "Büyülendim!" derken yatakta yuvarlanarak kendimi yorgana sarmıştım. Evde beni bekleyen bir ailem vardı ama onlara mesaj atmıştım, iyi olduğumu Azad'la olduğumu anlatmıştım. Ben nasıl birden bire böyle olmuştum? Azad'ın o sözleri kulaklarımda çınlayıp duruyordu. Ona aşık olacağımı, ondan ne kadar nefret ediyorsam o kadar seveceğimi söylemiş ve bunda hiçbir zaman şüphe etmemişti.

SEVECEKSİN  (Köy serisi I ) TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin